İslam Toplumu

Müslüman teorik olarak, ”Lailahe illallah Muhammedürresulüllah” dedikten sonra, pratik olarakta Kelime-i Tevhid’ in manasına uygun bir şekilde cahiliye sistem ve düzenlerine karşı gerekli tavrı almalıdır. Hem şahadet getirip hem de küfür düzeninin bekçiliğini ve savunuculuğunu yapmak olmaz.

Önce kendi ve ailesini cahiliye toplumundan ayırması ve Müslüman toplumun içine girmesi gerekir. Eğer öyle bir toplum yoksa onu gerçekleştirmek için elinden gelen her türlü çabayı sarf etmesi gerekir.

İslam ferdi değil cemaatle, cemaat içinde daha iyi yaşanır. Cemaat olmak, İslami bir toplum oluşturmak için her Müslüman elinden gelen tüm imkânları seferber etmesi gerekir.

Amacı İslam’ı engellemek ve yok etmek olan cahiliye sistem, düzen ve toplumuyla arasına bir perde çekmesi ve kendi sistem ile topluluğunu oluşturması gerekmektedir. Hiçbir Müslüman kendini bundan muaf tutamaz.

Cahiliye sistem ve toplumuyla aramıza bir mesafe koymadan Müslüman bir toplum ortaya koyulamaz. Bu toplumu oluşturmadan güçlenemez, bu toplum güçlenmeden da cahili yapılanmalara karşı netice alıcı bir mücadele ve tavır konulamaz.

İslam hayatın tüm alanları üzerine kurulan, hayatın tüm alanlarını içine alan, onlara hitap eden, insan fıtratına en uygun olan bir din ve hayat sistemidir.

Teorisinden pratiğine kadar hangi çağ ve zamanda olursa olsun Müslümanlar cahiliyenin emri altında Müslümanca yaşayamazlar. Müslüman kendi topluluğunu, cemaatini, sistem ve devletini, kendini savunacak sistemi ve ordusunu oluşturmak zorundadır.

İslam’ı yaşamak ve yaşatmak için, İslam’ın mücadelesini sünnetullaha uygun olarak verebilmek için, İslam’ı insanlığa bir müjde olarak sunabilmek için her alanda güçlü olmak zorundayız. O da, devlet ve ümmet olma bilinciyle zamana ve mekâna, eşyaya ve hadislere jeopolitik, jeostratejik olarak bakmaktan geçer.

İslam toplumu bir ırkın, bir milletin, bir mezhebin ve meşrebin değil topyekûn İslam milletini kucaklayan ve kuşatan bir ümmet hareketidir.