Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

AYASOFYA’DA FETİH NAMAZI

        Bazı mihenk taşları vardır ki görünürde bir önem arz etmese bile onun gerçekleşmesi büyük bir anlam taşıyabilir. İşte bizi ilgilendiren bir kısım da bununla ilgili. Ayasofya’nın bizim için önemi… Hiç şüphesiz ki tartışılmaz. Bunun önemine binaen 13 Mayıs 03.00’te Anadolu Gençlik Derneği ve Milli Gençlik Vakfı tarafından İstanbul’un fethinin 564. yıl dönümü hasebi ile FETİH NAMAZI etkinliği yapıldı. Namaza katılım çoktu. Namazı ise Mescidi Aksa İmamı Mohammed Ali El Abbasi kıldırdı. Yapılan dua ile de dağılındı. 

      Madem ki böyle bir etkinlik yapılmış, biz de Ayasofya’nın öneminden bahsedelim. Ayasofya, Gazi Mustafa Kemal’in emri ve Bakanlar Kurulu Kararı ile müzeye çevrilmiş ve ziyaretçilere açılmıştı. (1935) Bakanların imzası gerçek ancak Mustafa Kemal’in imzası şaibeli. Hiçbir yerde buna benzer bir imzası yok. Karar kerhen verilmiş bir karar. (Mehmet Çelik, İhtişamdan Sefalete, s.187) Zaten o dönemden önce ezan okumak da yasaktı. 1950’ye kadar tam 18 yıl minarelerden ezan duyamadı bu millet. Ezan bizim için ne kadar önemli ise Ayasofya da aynı şekilde bizim için o kadar çok önemlidir. Neden?

      Cami kıtlığından mı? Camilerde cemaatin çok olmasından mı? Elbette değil. Hatta bizim Ayasofya’dan daha güzel, estetik, kullanışlı camilerimiz de var. Sultan Ahmet gibi, Süleymaniye gibi… Hadise bu değil. Hadise işin tamamen siyasi-dini boyutunda. Ayasofya bizim için bağımsızlık sembolü bir anlamda.

          Bakın 1950’de Demokrat Parti İktidara geldikten sonra Adnan Menderes Ezan okunmasını tekrar sağladıktan sonra halkın yoğun isteğine rağmen o konuda bir şey yapamadı. Aynı şekilde Demirel’den bu yönde bir talep vardı o da yapamadı. Özal ise sadece Hünkar mahfilini ibadete açtı, bir minaresinden ezan okuttu. Halâ millet bu isteğin devlet adamları tarafından yerine getirilmesini beklemekte, istemekte…

         Kısacası, Ayasofya Fatih’in vakfıdır, Türkiye Cumhuriyeti’nin kayıtlarında da Fatih’in üzerine kayıtlıdır. Müze kararı ve böyle devam etmesi hem iç yasalarımıza hem de uluslararası vakıf hukukuna aykırıdır. (Çelik, İhtişamdan Sefalete, s.192) Mehmet Çelik eserinde ayrıca eserinde Ayasofya’nın Patrikhane’nin Kilisesi olmadığını, Mülkiyetinin imparatora ait olduğunu, kullanım hakkının sadece 1057-1068 yılları arasında Patrikhane’ye verildiğini söylüyor…

        Sonuç olarak Ayasofya meselesi cami meselesinden çok Türkiye’nin Batı karşısında bağımsızlığını simgelemektedir. Orada namaz kılınmasının istenmesinin en önemli de budur…

           Selam ve dua ile…

           İBRAHİM YAVUZ

İbrahim Yavuz *

Tüm Yazıları →
İbrahim Yavuz

Ayrıca Bakınız

KAYBOLAN GENÇLİK İDEALİZMİ -2-

3) BU MİLLETİN HAFIZASINI YOK ETTİLER  Bu milletin binlerce yıllık tarihi var. Bu tarih içerisinde 15 …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir