Cumartesi , 2 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
Bir Katil Nasıl Doğar? (BÖLÜM 1)

Bir Katil Nasıl Doğar? (BÖLÜM 1)

“İLK CİNAYETİNİ 5 YAŞINDA İŞLEMİŞTİ…”

Çok değil…

İlk cinayetini 5 yaşında işlemişti çocuk, elindeki oyun konsoluyla.

Oynadığı oyun; onu katil etmeye, adam öldürmeye sevk ediyordu. Oyun sistemi hem can almak hem de sonsuza kadar yaşamak üzerine kuruluydu.

Çocuğun her ateş edişi, onu hem korkutuyor hem de öldüremedikleri adamlar için hırslandırıyordu. Kendisini oyunun büyüsüne öyle kaptırmıştı ki annesinin yemek çağrılarını duyamıyordu.

Babası da yanındaydı çocuğun. Oğlunun sanal bir katile dönüşmesini zevkle seyrediyordu.

“Haydi oğlum, bak şunu da öldür!”

Annesi girdi içeri.

“Kaç saattir size bağırıyorum! Duymuyor musunuz?”

Babası, oğlunu göstererek savundu kendisini:

“Bırakmıyor ki elinden şu oyunu.”

Zor bela aldılar çocuğun elinden konsolu. Doğru mutfağa gittiler ailecek. Çocuğun iştahı kaçmış, gördükleri yüzünden bir şey yiyemez olmuştu. Gördükleri gerçek miydi yoksa hayal mi?

Birkaç saat geçmişti aradan. Çocuk, oyunun görüntülerini hafızasından silmiş, oyuncaklarıyla vakit geçirmeye başlamıştı.

O sırada bir gürültü koptu!

Korkarak oturma odasına koştu çocuk.

Babasının açtığı oyunu gördü. Bu, sabahki oyunun ta kendisiydi.

Demek ki babası da kendisi gibi katildi!

Oyuncaklarını odasında unutup kuruldu babasının yanına.

Korkarak izlemeye başladı onu, usulca…

Babası da nasıl öldürüyordu adamları ama, hepsi tam isabet!

Merak ediyordu çocuk; acaba bunlar gerçek miydi,

Yoksa hayalden mi ibaret?

Bir süre sonra babası sıkılmış, oyunu yarıda bırakarak konsolu masanın üzerine bırakmıştı. Azıcık kestirecek, daha sonra kaldığı yerden devam edecekti.

Çocuğun aklına bir kurnazlık geldi ama bu düşünceden utanıyordu.

Babası uyurken oyunu açacak, bu karakterlerle konuşacaktı. Eğer bu oyun gerçekse oyun oynamayı o anda kesecek, babasını da oynamaması için uyaracaktı. Ama ya gerçek değilse?

Çocuk bu düşüncelerle açtı televizyonu. “Power” tuşuna basarak yarım bırakılan oyuna konsantre oldu.

Karşısına milyon tane karakter çıkmıştı ancak kendisinin sahip olduğu karakter bir taneydi. Kendi karakterini hareket ettirerek:

“Merhaba…” dedi.

Cevap gelmedi. Belki onların dibine kadar giderse diğer karakterlerle iletişime geçebilirdi. Konsolundan ileri tuşuna bastı, bir karakterin yanına gelince tekrar:

“Merhaba…” dedi ancak cevap gelmedi.

“Belki oyun konsolunda hata vardır.” diye düşünerek yere fırlattı joistiği. Sonra yerden alarak tekrar konuşmaya başladı:

“Arkadaş olalım mıııııı???”

Yine cevap yoktu… Çocuk bu sefer sinirlendi. Öğrendiği birkaç hareketle karakterine silah aldı. Konuşmaya çalıştığı karakterlerden cevap alamayınca öldürdü onları. Bazı adamlar ona silah çekiyor, buna rağmen (kendi adamının ölse bile tekrar dirileceğini biliyordu) adamların üzerine üzerine gidiyordu!

Bir süre sonra kendisini öyle kaptırmıştı ki babasının uyandığını dahi görmemişti. Sonradan fark ederek, sanki bir açıklama gerekiyormuş gibi:

“Babacım, onlarla arkadaş olmak istedim ama olmadılar…” dedi.

Baba gayet sakin bir şekilde;

“Öyle mi? Ver bakalım elindekini biraz da ben konuşayım…” dedi.

Çocuk bu fikre önce karşı çıkmadı. Nasıl olsa oyuncaklarını paylaşmayı severdi. Ancak her nasıl olduysa bu oyundan aldığı zevki diğer oyuncaklarından alamadığını düşündü. Babası elindeki konsolu almaya çalışırken:

“Vermeeem, bırak!” diye bağırdı.

İlk defa bağırmıştı babasına, tıpkı ilk cinayetini işlediği gibi…

Babası da şaşırmıştı bu olanlara. Evladı ona nasıl bağırabilirdi? Bu şoktan olacak, fazla ısrar etmedi. “Ne hali varsa görsün, nasıl olsa birazdan uyuyacak” diye geçirdi içinden…

Saat, gece yarısını çoktan geçmişti. Anne ile baba sohbete dalmış, çocuk oyundan hala bıkmamıştı. Artık uyku vaktinin çoktan geldiğini düşünen ebeveynler, çocuklarını yatağına götürmek için yoğun çaba gösterdi ancak çocuk bunu kabul etmedi.

Babanın aklına bir plan geldi, şartelleri indirip elektrikler gitti diyecek ve çocuğu oyunun başından kaldıracaktı.

“Ama karanlıktan korkuyor, biliyorsun hemen ağlar!” dedi anne.

Baba “Bir şey olmaz” diyerek çıktı odadan… Ve öyle yaptı, indirdi şartelleri!

Bir süre bekledi baba…

Biraz daha!

Çocuğun ağlaması gerekiyordu, yani kendisi öyle düşünüyordu.

Ancak ağlamadı çocuk. Kaskatı olmuş bedeniyle donup kaldı oyunun karşısında.

Anne hemen koştu, “Oğlum, elektrikler gitmiş. Haydi uyumaya gidelim biz de!” dedi.

Çocuk, eli mahkum bir şekilde gitti şefkatli ana kucağına.

Ama o günü unutamayacaktı. Tamı tamına “üç yüz beş bin adam” öldürmüştü!

Oyunu düşünerek uyudu çocuk, yarın sabah erkenden kalkıp daha çok adam öldürecekti…

 

(Devamı gelecek)

Ayhan Dönmez *

Tüm Yazıları →
Ayhan Dönmez

Ayrıca Bakınız

BİR KATİL NASIL DOĞAR (BÖLÜM 2)

BİR KATİL NASIL DOĞAR (BÖLÜM 2)

BÖLÜM 2 “TEHLİKELİ OYUNLAR, PAHALI OYUNCAKLAR” Saat 21:07’yi gösteriyordu. Çocuk, babasının yanına yaklaşarak: “Babacım, telefonunla …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir