Kudüs, müslümanlar için sadece kutsal bir şehir değil, her an göğüslerinde atıp duran bir kalp, her an bedenlerinde yaşayan bir candır.
Peygamberler halkasıyla süregelen bir sevdadır.Can içinde yaşayan bir can, canı ve cananı kuşatan bir bedendir.
İnsanlığın varoluşundan bu yana dinin, dindarların sığındığı, orada korkusuzca yaşadığı insanlığın ufku olan bir şehirdir.Garipler ve aşıklar yurdudur.
Kudüs, ibrahimi bütün dinlerin, özellikle vahyin son halkası olan islamın inkara ve küfre karşı dik durduğu bir direniş kalesidir.
Gözümüzde, gönlümüzde, bedenimizde yaşamakta olan bir şehir değil sadece o. Var oluşumuzun ve varlık savaşımızın da sembol şehirlerden biridir.
Kudüs hayatta ise müslümanlar olarak biz de yaşıyoruz, o dik duruyorsa biz de dik duruyoruz, o direniyorsa biz de direniyoruz demektir.
Dini ve siyasi düşüncelerin uluslararası platformlarda 1. sırada öncelikli konuşulduğu, tartışıldığı ve paylaşılamadığı, üzerinde nice fırtınaların koparılan ezelden ebede uzanan bir ufuk şehirdir Kudüs.
Kudüs, sadece Filistinlilerin, sadece Arapların, sadece Hıristiyanların, sadece Musevilerin kutsal şehri değildir.
İsrailin başşehri ise hiç değildir. Yeryüzünde bir tek müslüman kalıncaya kadar da siyonist barbarların başşehri olması sürüdürülemez, düşünülemez ve kabul edilemez.
Kudüs, yalnız Kudüs günü kutlamaları, Kudüs Haftası etkinlikleriye de sınırlı kalmamalıdır.Sadece kuru hamasi söylemlerin konu mankeni ve vitrini olmaktan da çıkarılmalı, günlük hayatımızın bir parçası haline getirilmelidir.O hamasi nutukların ötesinde bir özelliğin ve güzelliğin merkezidir. İslami direniş yolu üzerinde bir aksiyonun da ötesinde bir reaksiyonu içine alan bir diriliş cephesidir.
Hz. İbrahim ve Yakuptan, Hz. Musa ve İsadan, ilk Kıblemiz olarak bize emanet olarak kalmış islamın 3. Mukaddes şehridir Kudüs.
Kudüs Filistin halkına, Filistin Halkı Kudüse, her ikisi de islam ümmetine emanettir. Müslümanlardan kim bu emanete sahip çıkmazsa işlediği bu hatadan dolayı apaçık bir ihanettedir. Kim bu ihaneti sürdürürse o milletin, devletin ve toplumun iki yakası bir araya gelmez.
Allah Kudüsü korur, Kudüs Filistinlileri korur, Filistinliler de Kudüsü korurlar ama, bu ikisini koruyamayan milletler iç ve dış düşmanlarına karşı kendi yurt, namus ve şereflerini bile koruyamaz bir zillete düşerler.
Filistinliler Arap ulusunun bir parçasıdır. Araplar da islam ümmetinin bir parçasıdır.Özgür bir Filistin devleti olmadan tüm Arap ülkeleri ne özgür ve ne de tek başlarına bağımsız olamazlar.
Arap ülkeleri ve diğer müslüman ülkeler özgürlüklerine kavuşmadan tüm islam ümmeti esaret ve baskıdan, zulüm ve işgal altından kurtulamaz.
İşte bugünkü gibi ceberut iktidarların baskı ve zulmü altında kendi ülkelerinde yabancı, kendi ülkelerinde esir ve kendi ülkelerinde parya muamelesi göre göre onursuz bir şekilde yaşamayı sürdürürler.
Kudüs ve Filistin meselesi sadece Filistinlilerin ve Arapların davası ve mücadelesi de değildir. Bilakis tüm islam ümmetinin ortak sorumluluğu ve kavgasıdır.
Kudüs özgür olmadan islam ümmeti arızalı bir beden gibi namertlere ve alçak islam düşmanlarına mahkum ve mecbur olarak yaşamaya mahkumdur.
Kudüs müslümanlar için ana gibi bir yar, vatan gibi bir diyardır.Kudüs bizim için aşktır, sevdadır, davadır, ölümsüz bir kavgadır, topyekün bir varoluş mücadelesidir
Filistin olmadan Araplar, Araplar olmadan islam dünyası, Kudüs özgür olmadan da İslam ümmetinin özgürlüğü ve bağımsızlığı düşünülemez.