Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

ALMANYA YENİLDİ DE BİZ GALİP Mİ GELDİK?

Almanya’nın Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında yenilgiyle çıktıktan sonra, her seferinde toparlanıp dünya milletleri içinde birinci ligde oynaması…

Bizim de Bağımsızlık savaşını verip düşmanı denize döktükten ve ‘Zafer’ kabul edilen LOZAN Anlaşmasını yaptıktan sonra adeta taş devrini yaşamamız…

Ayrıca

2. Dünya savaşına girmediğimiz halde, durumumuzda bir iyileşme olmayıp dünya milletleri içinde ancak üçüncü ligde var olabilmemizin hiçbir izahı yoktur.

Ancak

Son zamanlarda bazı şeyler değişmeye başladı.

Bu değişim neticesinde ülkemiz arzuladığımız kalkınmayı yakaladı.

Ve

Ne olduysa bundan sonra olmaya başladı.

İhanetler, saldırılar, kuşatma girişimi, intihar bombacıları, terör vs. hep yakaladığımız bu ivmeden sonra hızlandı.

 

Şimdi biraz geriden gelip

Neden

Biz cephede kazandığımız halde eli ayağı kelepçeliler gibi hiçbir şey üretemiyorken .. savaştan sonra büyük bir yıkım yaşayan Japonya ve Almanya büyük bir kalkınma hamlesi gerçekleştirerek biri dünyanın 2. Diğeri de 3. Büyük ekonomisi oldu?

 

SAVAŞTA GALİBİYET  VE YENİLGİ

Her şeyden önce

Dünyada kesin galibiyetli bir savaş yoktur.

Varsa da çok azdır.

Bizim Mohaç savaşındaki zaferimiz, kesin galibiyetli savaşlara örnek gösterilen bir zaferdir.

2 saat içinde o günün Almanya’sı diyebileceğimiz Macaristan Krallığı ezilmiş, yüzyıllar boyunca Macarlar kendilerine gelememiştir.

1526 yılında Macarlar Kanuni Sultan Süleyman’ın önünde bu ağır yenilgiyi almamış olsaydı, bugün belki de Avrupa’nın başında Almanya değil Macaristan olabilirdi.

Tarihte böyle kesin galibiyetli birkaç savaştan söz edilebilir. Örneği çok azdır.

Bunun tam tersi savaşlar da vardır.

Yani

Savaştan galip çıkmışsınız amma.. mağlup olmaktan beter olmuşsunuz.

Yunan Kralının kazandığı ‘Pirus Zaferi’ buna örnektir.

 

Bir de

Cephede kazanıldığı halde masada kaybedilen savaşlar vardır.

Bunun örneği çoktur.

Bilhassa bizim yakın tarihimizde örneği çoktur.

Önce

Cephede kaybedip kazananlara bakalım.

 

l. DÜNYA SAVAŞINDAN SONRA ALMANYA

Almanya ve Japonya buna en güzel örnektir.

Hele Almanya… Hem Birinci hem de İkinci Dünya savaşından yenilgiyle çıktı.

Almanya’nın 2. Dünya savaşındaki yenilgisi ise tam bir hezimet.

Tabir caizse ülkede taş üstünde taş kalmadı.

Cephede eriyen genç nüfusu ve yerlerde sürünen itibarı da cabası.

Ama

Kısa bir süre sonra Almanya ile kendimizi mukayese ettiğimizde çok feci bir manzara ile karşı karşıya kaldığımızı görürüz.

Almanya

Tüm altyapısını tamamlamış, sanayisi ve ekonomisi ile dünyanın 3. Büyük gücü olmuş, siyasi olarak da, son yıllarda BM ye 5’in yanına kendisini ekleyerek 5+1 olmuş, dünya pastasını paylaşımda ‘’Ben de varım!’’ diyen bir ülke…

Diğer taraftan daha savaşın dumanları üstünde tüterken, vatandaşlarını Almanya’ya işçi olarak göndermek için kendini paralayan bir Türkiye.

 

BİT YENİĞİ

Bu işte bir bit yeniği olduğunu yıllarca düşünmüşümdür.

Hala

Bazı soruların cevabını bulabilmiş değilim.

 

Hâlbuki biz:

Bağımsızlık savaşını yapmış, düşmanı denize dökmüş, Almanya ile müttefik olduğumuz dönemde birçok cephede düşmanı hezimete uğratmış ve 2. Dünya savaşına girmeyerek zinde kalmış bir ülkeydik.

Normal şartlarda

Almanya’nın çalışmak üzere bize işçi göndermesi gerekmez miydi?

Kaldı ki, mesele sadece işçi gönderme meselesi değildir.

Adamlar

Birinci Dünya savaşından sonra yenilgi ile çıkıyor

Ama

Bu nasıl bir yenilgi ise kısa bir süre içinde tüm dünyaya meydan okuyacak güce ulaşabiliyor.

1930 lu yıllara gelindiğinde Alman sanayi ve teknolojisi dünya ile yarışıyor, silah gücü tüm Avrupa’yı titretecek konuma gelebiliyor.

Nitekim

Kendine olan bu güveni sayesinde İngiliz-Fransız-ABD ittifakının dünya mazlumlarını sömürerek aldıkları paydan kendisine de bir pay ayrılmasını isteyerek sömürüye ortak olmak istemişti.

Red cevabı alınca da 2. Dünya savaşını başlatmış ve tabir caizse dünyanın yarısı ile kendisi savaşırken diğer yarısı ile Japonya kavga etmeye başlamıştı.

 

TESPİTLER

Konuya devam edeceğim ama tam burada aklımıza bazı sorular geliyor.

Önce birkaç tespit:

1- Almanlarla 1. Dünya savaşına girdiğimiz zaman güçlerimiz neredeyse denkti. Hatta cephelerde biz onlardan çok daha üstün savaştık. Hâlbuki onların kara ordusu dünyanın bir numaralı ordusuydu. Buna rağmen Fransızlara yenildiler.

2- Eğer Almanlar 1917 de Malmaison da Fransızlara yenilmemiş olsaydı savaşın seyri çok daha farklı olabilirdi.

3- Çünkü                                                                                                                                                                                                  Biz Çanakkale’de Kut-ul Amare de Galiçya’da üstün başarılar göstermiş, düşmana büyük kayıplar verdirmiş idik. Daha sonra o günün süper gücü ve Almanların en azılı düşmanı İngilizlerin üstümüze saldığı Yunanları denize dökerek Almanların gönlünü ferahlatmıştık. (O gün yenilen Yunanlar değil İngilizlerdi. Aynen bugün FETÖ,  PKK ve PYD yenilirse ABD nin yenileceği gibi)                                                                 Not: Biz bütün bu zaferleri kazanırken savaşın bilançosu sayılan LOZAN konferansı henüz başlamamıştı. Yani masaya otururken birçok cephede kazandığımız zaferlere ek olarak 1919-1922 Bağımsızlık savaşında kazandığımız zaferlerin kozlarıyla masaya oturacaktık.

4- Biz, canımızı dişimize takarak kazandığımız bu başarılara rağmen Almanya pes edince biz de yenilmiş sayıldık. (Tarih kitaplarında geçen bu cümleye de aklım bir türlü ermiyor. Biz bu kadar zafer kazandıktan sonra neden ‘Mağlup’ sayılıyormuşuz? Bu işin içinde bir ‘Al gülüm ver gülüm’ işi olmasın?)

 

SORULAR

Hal böyle iken;

* Nasıl oldu da 10-15 yıl içinde Almanya dünyanın yarısına meydan okurken biz arkadan nal toplar olduk?

* Almanlar Avrupa semalarını bombardıman uçakları ile doldururken bizim bir toplu iğne fabrikamız olmaz.

* Almanlarla JUNKERS adlı uçak yapmak üzere anlaşmış ve her şey tamamlanmışken, ne oldu da bu girişim birden buhar olup uçtu?

* Vecihi Hürkuş                                                                                                                                                                     1925 yılında kendi imkânlarıyla uçak yapmış ve Ankara’dan İzmir’e deneme uçuşu yapmışken neden ev hapsiyle cezalandırıldı?

* Aynı yıllarda JUNKERS-TOMTAŞ ortaklığı ile yılda 250 uçak yapımı için tüm alt yapı çalışmaları tamamlanmışken, hükumet üstüne düşen sermaye ödemesini yapmayıp yapılan tüm çalışmaların sıfırlanmasına neden göz yumdu?

* Ülkemizin otomobil ve uçak yapımı son kerteye gelmişken her seferinde kim tarafından engelleniyor?

 

YOKSA BİZ BAĞIMSIZ BİR ÜLKE DEĞİL MİYİZ?

Uçak ve otomobil yapımı bağımsızlık sembolüdür.

Mercedes’in 1926 da kurulduğu düşünülürse ve bizim 1925 yılında uçak yapım çalışmalarımız sabote edildiğine göre ortada vahim bir şey var.

Yoksa LOZAN anlaşmasında bilmediğimiz bizi gemleyen maddeler mi var?

Bu maddelerin miadı yüzyıl sonra bittiği için mi Cumhurbaşkanımız ısrarla 2023 hedefini gösteriyor?

15 TEMMUZ kalkışması bu süreci uzatmak için midir?

 

ALMANYA TESLİM OLMADI

Almanya’nın durumunu yukarıda kısaca anlattım.

Yenilgiden sonra kısa sürede toparlanıp kaldığı yerden devam ediyor.

Sömürüden pay istiyor.

Verilmediği zaman savaş çıkartıyor.

Neden?

Çünkü Almanlar dünyanın en sömürücü güçlerinden biridir.

Şu anda bile gücü yetse, sömürüden istediği payı alamadığı için 3. Dünya savaşını çıkartır.

Hemen hemen tüm HAÇLI seferlerinde Almanların başı çektiğini unutmayalım.

 

Tekrar konumuza dönersek Almanya yenildi ama teslim olmadı. Anlaşarak savaşı bitirdi.

Başta ifade ettiğim gibi kesin galibiyetli savaş çok azdır.

2. Dünya savaşından sonra Bila kayd u şart (Kayıtsız şartsız) teslim olan Almanya kayıtsız şartsız teslim olmadı.

Neticelerden de anlıyoruz ki,

Mütegallibelerden (Galip ülkelerden) şunlara dokunmamak şartıyla yenilgiyi kabul etmiştir:

1- Alman milli eğitimine dokunmayacaksınız.

2- Alman sanayisi hizmetine devam edecek.. hiçbir ülke buna müdahale edemeyecek.

3- Alman harsı (kültürü, örfü) tağyir, tebdil, tahşiş edilmeyecek. (Bozulma, değiştirme, içine bir şeyler katma vb)

4- Alman siyasetine müdahale edilmeyecek.

5- Alman istihbaratı ülkesine bağlı görevine devam edecek.

6- Vs. vs. vs.

 

JAPONYA

Malum 2. Dünya Savaşında Japonya da ‘kayıtsız şartsız’ teslim olmuştu.

Neticelerden anlıyoruz ki o da Almanya gibi yenilmiş ama teslim olmamış…

Almanya için saydığımız maddeleri aynı şekilde Japonlar için de tekrar edebiliriz.

Hatta

Japonlar için fazladan maddeler de var.

* Milli ve dini bütünlüğün sembolü İMPARATOR görevine devam edecek.

* Milli yazılarına dokunulmayacak.

Hâlbuki Japon yazısı ÇİN alfabesinin Japon halkına uygun hale getirilmiş bir şeklidir.

‘’Nasıl olsa bu bizim yazımız değil…’’ deyip değiştirmediler.

Dünyanın en zor yazısı olduğu halde yazılarını değiştirmemeleri ve milli kimliklerine bağlılıkları, Japonları kısa sürede dünyanın 2. Büyük ekonomisi haline getirmiştir.

 

 

LOZAN ANLAŞMASI

Alman ve Japonların yenilgisini gördük.

Bir de bizim galibiyetimizden sonra olanlara bakalım:

* Hilafet kaldırıldı

Böylece dünya Müslümanları üstündeki siyasi nüfuzumuz elimizden alındı.

* Milli yazımız değiştirildi

Böylece 1000 yıllık birikimimiz sıfırlandı. Profesörlerimiz bile bir gün içinde okuma yazma bilmez bir hale geldi.

Bu suretle dünya milletleri ile olan yarıştan çekilmiş olduk.

* Uçak ve Otomotiv sanayimiz gizli bir el tarafından önlendi.

Yoksa

1925 yılında uçak yapan kişi Ankara-İzmir arası deneme seferi yaptığında cezalandırılmaz baş tacı edilirdi.

Aynı şekilde

1961 de Devrim otomobili yapılırken benzini konmamış diye seri üretimden kaldırılmaz. Bu kadar saçma bir bahane olmaz.

* Milli Eğitimimiz önce İngiliz sistemi 1947 den sonra da ABD sistemine emanet edildi.

* Aynı şekilde Bürokrasi İngilizlerin sömürge ülkelerinde uyguladıkları bürokrasiden kopya edildi.

Bundan dolayı Devlet-Millet kaynaşması yakın tarihe kadar gerçekleşmemiş, işler hep ters gitmiştir.

* Sağlık.. yakın tarihe kadar nasıl bir sağlık sistemine sahip olduğumuz yaşı müsait olanlar bilir. Hastane ’ye muayene olmak için gece yarılarında sıraya girmeler, hastane köşelerinde çekilen sefalet ve en son taburcu olmak için parasını denkleştiremeyenlerin hastanede ‘rehin’ kalmaları yakın tarihimizin kara lekeleridir.

* Kalkınma.. bırakın Almanya’yı Japonya’yı 60’lı yıllara kadar teneke barakalarda yaşayan Kore, Singapur vs. gelip bizi fersah fersah geçti. Kore’nin ürettiği arabalar dünya piyasasında cirit atıyor.                                   Cep telefonu ve diğer sanayi-teknolojik üretimi herkesin malumu zaten…

* Enflasyon.. yakın bir tarihe kadar enflasyon yıllık %70 lerde olduğu zaman ‘Oh! Yarabbi şükür, bu sene enflasyon yüksek çıkmadı’ derdik.

* Misakı Milli’ye bile sadık kalınmadı.

Şöyle bir soru akla gelebilir:

Sağlık politikası, kalkınma, enflasyon, eğitim vs. nin LOZAN la ne ilgisi var?

Öyle bir ilgisi var ki.. biz burada işlerimizi düzelttikçe birilerinin kalbi küt küt atıyor.

O kalbi küt küt atanlar LOZAN da karşımıza oturanlardır.

 

Bugün

Eğer biz gemi üretebiliyorsak İHA larda dünyanın sayılı ülkeleri arasına girdiysek, silahımızı kendimiz üretiyorsak, kalkınma hızında Avrupa’ya nal toplatıyorsak zincirler kırılıyor demektir.

 

Eğer

Dünyanın en yüksek 10 yatırımından 4 tanesi Türkiye’de ise zafer inşallah yakındır.

İşimiz kolay değil ama yüreklerimiz bir atarsa kazanılmayacak savaş yoktur.

Gayret bizden Tevfik Allah’tandır.

Emin Batur *

Tüm Yazıları →
Emin Batur

Ayrıca Bakınız

ESKİ CUMHURBAŞKANI AHMET NECDET SEZER VE EMEKLİLER

Emin Batur Sadece  Bu fotoğraf karesini görmek için bile   Bir ömür boyu  Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a destek …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir