Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ SİZİ NİYE GERDİ?

1789 Fransız İhtilali ile başlayan tarihi süreç Meternik Sistemi’yle (Doğu’yu terbiye etme) özel bir durum haline getirildi. Özel durumun özü ise “Doğu, doğudakilere bırakılmayacak kadar mühimdir.” anlayışıdır. Batı direkt veya endirekt olarak doğuda olup biten her şeye burnunu sokmaktadır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu’yu dizayn edip gidenler, işimiz bitti ne haliniz varsa görün demediler. Bizim çizgimizin dışına çıktığınız takdirde külahları değişiriz demeye getirdiler. Çizgi dışına çıkanlar hayatın da dışına çıkartıldı. Ortadoğu’da ne yazık ki hep böyle olmuştur.

Batılılar tarafından Ortadoğu’ya biçilen rol aynı zamanda Türkiye’ye de biçilmiştir. Rolünün dışına çıkanlar ya siyasetin ya da hayatın dışına atılmıştır. Batının biçtiği role razı olmayan Menderes önce kendisini bir türlü yenemeyen CHP kışkırtmalı darbeye maruz kalmış, Yassıada’da kurulan düzme mahkeme tarafından idama mahkûm edilmiştir. Darbeci hainlerin hiç birinin adı hatırlanmaz iken Menderes ismi Ezan okunduğu müddetçe Müslümanların gönlünde yaşamaya devam edecektir. Rahmetli Erbakan hocamız Türkiye’ye biçilen rolü kabul etmediği için iktidarının henüz başında siyaset dışı bırakılmıştır. Aynısını Mısır’da Muhammet Mursi’ye yapmadılar mı? Hani demokrasiyle gelen demokrasiyle gidecekti? Yersen…

Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’de Batı’nın istediği ne yapılmadı ki? Mustafa Kemal’in sağlığında çok partili hayata bir türlü geçilememişti. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşananlar Türkiye’yi Batı’ya yaklaştırınca tek partili cumhuriyetten çok partili cumhuriyete doğru bir evrilme yaşandı. İsmet Paşa demokrasi aşığı olduğu için partilerin kurulmasına müsaade etmedi. Müsaade etmek zorunda kaldı. İktidarını kaybetmemek için dünyanın bilmediği ve tanımadığı bir seçim sistemi olan ‘açık oy gizli tasnifli seçim sistemi‘ ihdas ederek iktidarının ömrünü dört yıl daha uzatmıştı. On yıllık iktidarında üst üste üç genel seçim kazanan Demokrat Parti ve lideri Menderes’e, Batı’nın kalıplarını zorlamaya başlayınca üstelik yapılacak olan yeni bir seçimi kesinlikle kazanacağının anlaşılması üzerine darbe yaparak bunu engelleme yoluna gittiler. Dikkat edilirse üst üste seçim kazananların darbeye maruz kalma geleneğinin Menderesle başladığını görüyoruz. Senin yüzde ellilerin üzerinde oy alman Batı için hiç önemli değil. İktidara geldikten sonra çizdiğin yol haritan ve etkilerinin senin ülkeni nereden nereye taşıyacağı endişesi Batı için darbeleri kaçınılmaz kılmıştır. Dünyanın neresinde bizim Reis Tayyip Erdoğan kadar seçim ve referandum kazanan bir lider vardır? Türkiye ve Reis kadar çeşitli darbelere maruz kalan bir ülke ve lider var mıdır? İşin garibi halkının önüne Reis kadar sandık koyan bir lider yokken o diktatör olacak, halkının önüne hiç sandık koymayan, sandık koyunca da kendi partisinden başka partiye seçimlere katılma hakkı vermeyenler demokrat olacak? Yavrum tezekten demokrasi… Yersen.

Batı üçüncü seçim zaferinden sonra Türkiye’ye ve Reis’e kafayı taktı. Reis’le başlayan Türkiye’nin yükseliş ve diriliş süreci durdurulmak isteniyor. Görevi gönüllü olarak kabul edenler, beş benzemezler nasıl da bir araya geldiler. Dincilerle dinsizler nasıl da buluştular. 28 Şubatçılarla, mağdur ettikleri geleneği temsil edenler nasıl da bir araya geldiler. Adına millet ittifakı demelerine bakmayın, bunlar milletle değil, Batı ile ittifak halindeler. Batının karşı çıktığı her türlü yatırıma bunlar da karşı çıkıyor. Batıya en ufak bir meydan okumalarına şahit olan var mı? Bunların hepsinin ortak özelliğini aslında CHP’li Engin Altay itiraf etmişti. “Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu kardeşim.” Bu görevi millet mi verdi, yoksa Batılı ağababaları mı verdi, bunu iyi anlamak gerekir.

Batı Reis’in Avrupa’daki vatandaşlarımızla buluşmasını engelledi, miting yaptırmadı. PKK’lılara ise her türlü imkânı sundular. Bosnalı Müslümanlar kucak açtı, Reis’i bağırlarına bastılar. Batı yine gerildi. Viyana’dan başlayıp Sakarya Irmağı’nın doğusuna kadar çekilmek zorunda kalan bir milletin küllerinden yeniden doğuyor olması Batı açısından elbette kabul edilecek bir durum değildir. Avrupa Birliği ülke elçilerinin Reis’i yargılayıp yargılamayacağını kendi hesaplarına çalışan bir adaya sormuş olmaları bizim mahallenin sakinleri için hiç mi bir şey ifade etmiyor? Fotoğraftaki sinek izlerine bakanların fotoğrafı görmeleri mümkün değildir.

Bana benim inancımın, benim ülkemin, benim milletimin, benim ümmet coğrafyamın ve Müslüman kardeşlerimin düşmanlarının uykularını kaçıracak siyasi bir duruş ve tercih imkânı veren, Abdülhamit döneminde İngiliz Kraliçesi Victoria’nın uykuları kaçarken, bugün Reis’le birlikte tüm dünya zalimlerinin uykularını kaçıran Rabbime hamdolsun.

Ömer Naci Yılmaz

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir