Arif Altunbaş
Sızlayan duvarlardan gelen iniltiler dalga dalga çoğalıp, bir yas ve ağıta havasına dönüşür zamanla.
Hep eleştirmek, sürekli birilerini hatalı ve suçlu görmek/ göstermek kendini o konuda ıskartaya ve temize çıkarmak sorumsuzluk, nemelazımcılık ve aymazlık bataklığında boğulmaktır.
Bir derdin ve sıkıntın mı var? Onun sorumluluğunu, çözümünü, çaresini önce kendinde arayacak ve kendinde bulmaya çalışacaksın! Başkalarını muhatap almadan önce aynaya bakıp kendini hesaba çekecek, kendinle yüzleşecek cesaretin olmalı. Bu konuda hangi yanlışları ve hataları yaptım, hangi sorumlulukları yerine getirdim veya getirmedim, ne yaptım veya yapmadım da bu sorunlar yumağıyla karşı karşıya kaldım ve onlarla baş başayım? Neyin eksik, neye ihtiyacım var ki başkalarından yardım ve destek bekliyorum?
İnsanın kendisini tanıması cihanı tanımasının kapısıdır.
Başkalarından beklediğin ve umduğun yardım, destek senin amaç ve gayelerini ne kadar, ne zamana kadar gerçekleştirebilecek? Ve sen bu yolda ve mücadele sırasında nesin, necisin ve ne işe yararsın bunu düşüneceksin önce kendini tanımak için?
Her şeyi devletten veya başka birilerinden beklemek ve ummak ne kadar doğru ve gerçekçi bir anlayış? Sen kendini harekete geçirmedikçe başkalarından bir işin yapılmasını istemen ve beklemen ne kadar anlamlı ve ne kadar doğru? Her şeyi devlet adamlarından ve siyasetçilerden beklemek kadar bir acizlik, zafiyet ve çaresizlik olmaz.
Evet devlet büyük bir güçtür. Ama güçlü olanların rakip ve düşmanları da güçlülerdir. Güçlüleri taklit eden ve onların izini izleyerek büyümek isteyen küçükler güçlülerin gölgesinde kalarak hiçbir zaman büyüyemezler. Taklit edilenlerin hiç hoşlanmayıp sevmediği tipler kendilerini taklit edenler güçlülerdir.
Her çağ ve dönemde, her ülkede güce tapanlar muktedirler ısırgan bir köpek gibidir. Onu kontrol altında tutan, dizginleyen ve ona sahip olanın emrine girer ve ona hizmet eder. Aksi takdirde iktidar olsan bile muktedir olamıyorsan güçlünün mahkûmu olursun. Çünkü hâkim olan veya olacak olan güçlü ve kuvvetli olandır. Devlet ve toplumlarda adaleti hâkim kılabilmek için her alanda güçlü ve kuvvetli olmak ve doğrunun mücadelesini vermek için güçlünün de güçlüsü olmak şart. İç siyaset ve uluslararası siyaset ve diplomaside de olmazsa olmazdır bu.
Herkes güçlüye bakarak, onu taklit edip izini izleyerek, ondan korkarak hareket eder. Toplum içinde rol model olanlar din adamları, öğretmenler ve toplumun liderleri ile aydınlardır. Bir cemiyet, cemaat ve millet kendilerine benzeyen ve örnek olan rol modellerine bakarak hareket eder. Her şeyi devletten ve yöneticilerden beklemek tüm sorumluluğu ona yüklemek gibi yanlış bir anlayış ve beklentidir. Muktedir olamadığınız bir iktidar sahibi olmak her istediğinizi ve planladığınızı istediğiniz gibi yapamayacağınız anlamına gelir. Bu hal ancak birilerinin kör taklitçisi, kuklası, uşağı ve ücretsiz kölesi olmanın kapılarını açar.
Devlet yönetmek zor ve zorlu bir sanattır. Onun başında olanları suçlamak veya sorumlu görmek/göstermek en basit ve kolay bir iştir. İşaret parmağınızın suçlu veya mesul gösterdiği kişiye değil diğer üç parmağınızın işaret ettiği kendinize bakın! Gerçek suçlu ve sorumlunun kendiniz olduğunu göreceksiniz.
İslami cemaat ve cemiyetlerde, Türkiye Milli Eğitiminde en büyük sorun bulunduğu ortamda, okulda insan yetiştiremeyen veya yetiştirmeyen kötü rol model kanaat önderi, öğretmen ve eğitim kurumlarındadır. Elbette at sahibine göre kişner. Atlar yeri ve zamanı geldiğinde kişnemiyor ve koşmuyorlarsa suçlu atlar değil onları eğiten, yetiştiren seyislerdir.
Müslümanların ebedi ve ezeli rol modeli, ulu önder Hz. Muhammet’tir. Bir ülkenin örnek ve önder olamayan cumhurbaşkanı, başbakanı, üstatları, ağabeyleri, hacıları, hocaları, tekkeleri ve dergahları değildir.
Müslümanlar olarak bizim Referans kaynağımız Allah’ın emir ve yasakları ile vahyi bize getiren, tebliğ eden, uyaran, alemi kurtarıcı olarak gönderilen son peygamber Hz.Muhammettir.
Ona ve onun ölümsüz ve ödünsüz yolunda yürüyen yeryüzü Müslümanlarına selam olsun!