Bir arkadaşım anlatıyor:
‘’2011 seçimlerinden sonraydı. Aynen şimdiki 1 Kasım gibi Ak parti seçimi kazanmış, çevremiz neşe içindeydi.
Biz de seçimi değerlendirmek ve biraz da Boğaz havası almak için bir gemi kiralayarak
Boğaz’a açıldık.
Mimar ve Mühendislerin çoğunlukta olduğu gemide hali vakti yerinde iş adamları da vardı.
Niyetimiz,
Stresli geçen ama başarılı olduğumuz seçim değerlendirmesini yapmaktı.
Sırayla herkes bir yandan fikrini söylerken, bir yandan da Boğaz’ın o muhteşem güzelliğini seyrede ede yol almaya başladık.
Söz sırası bana geldiğinde:
‘Arkadaşlar!’ Dedim. ‘Size bir soru sormak istiyorum.’
Herkes dikkatle dinlemeye başladı.
‘Aranızda şu süzülerek yanından geçtiğimiz yalılardan her hangi birinde oturan var mı?’
Arkadaşlarımız ‘…oturan var mı?’ diye birbirlerine bakarken, ben ikinci soruyu sordum.
‘İkinci üçüncü derece akrabalarınızdan oturan veya eşinizin ikinci üçüncü akrabalarından oturan var mı?
Bir sessizlik oldu.
O gemide seyahat edenler, kendilerini varlıklı zannediyorlardı ama 3. Dereceden akrabalarının bile Boğaz’da yalısı yoktu.
Bu sorularımdan sonra gemidekilerin o neşeli havası birden değişti.’’
Diyerek sözlerini bitirdi.
Evet, gerçek buydu.
2011 seçimlerinden sonra da Boğaz da yokuz, 2015 seçimlerinden sonra da yokuz.
Sadece Boğaz da mı?
Hayır!
Maalesef hala medyada da istenilen ağırlıkta değiliz.
STK ve diğer yarı resmi kurumlarda bizde değil.
Bir TMMOB
Bir Tabipler Odası
BARO vs. hiç birisinde etkin değiliz.
Ve
Nedense çevremizde memleketi kurtarmak(!) isteyen mücahitlere(!) bakıyoruz, hepsi milletvekili olmak için can atıyor.
O gayretin ve harcanan paranın onda birini STK lar için harcansa, mezkur STK ların hepsi ülke menfaatlerine hizmet eden birer kuruluş haline gelirdi.
Ama maalesef bugün bu kuruluşlar; agresif kliklerin sözcüsü durumundadır.
Daha bunun gibi etkin olmadığımız birçok kurum sayılabilir.
Ancak
Önce Boğaz…
Peki, Neden Boğaz?
TÜRKİYE ANKARA’DAN
AVRUPA BOĞAZ’DAN YÖNETİLİR
Boğaz’ın görünmeyen o kadar büyük bir gücü var ki…
Dünyanın önemli siyaset ve iş adamlarının toplandığı, ülkelerin geleceği ile ilgili kararların alındığı bir mekândır Boğaz.
O muhite herkesi sokmazlar. Paranız olsa da sokmazlar.
Yalılar satılmak istendiğinde en çok parayı verene değil, ‘tanıdıklar’ arasında en çok parayı verene devredilir.
Bir gün eğer tanıdıklarınızdan, akrabalarınızdan birileri Boğaz’da Yalı sahibi olursa o zaman kazanacağımız seçimler gerçek sevince dönüşür.
Bu
İşin parasal ve nüfuzyönü…
BOĞAZ’IN bir de STRATEJİK yönü var.
Boğaz kontrol altına alınmadan İstanbul Fethedilememişti.
Fetih için hazırlık olmak üzere 1395 yılında Yıldırım Beyazıt Anadolu Hisarını… 1452 yılında da Fatih Sultan Mehmet Rumeli Hisarını yaparak, Boğazı kontrol altına almışlardır.
KANAL İSTANBUL
Ayrıca
İstanbul Boğazı dünyanın en önemli su geçiş yollarından birisidir.
Bütün bunları göz önüne alarak;
Cumhurbaşkanımızın Kanal İstanbul projesini bir an önce başlatmak istemesinin sebebi, böylece daha iyi anlaşılmış oluyor.
Bu girişi yaptıktan sonra…
1 Kasım seçimlerini değerlendirmeye çalışayım.
MESAJIN BÜYÜĞÜ AK PARTİYE
Seçmen aslında mesajın büyüğünü Ak Partiye verdi.
Genel merkeze ’’ Kafana göre takılamazsın…’’ dedi.
Genel merkez bu mesajı gördü mü?
Bence gördü.
Ve tam olmasa da büyük oranda 1 Kasım seçimleri için gereğini yaptı.
Dikkat edilirse aday gösterme konusunda7 Haziran seçimlerine göre en büyük değişikliği Ak Parti yaptı.
Adayların %50 sinden fazlasını değiştirdi.
‘’Nasıl olsa iktidarız…’’ Havalarından vaz geçti.
Kardeşlik vurgusuna, farklı kesimlerin haklarını gözeterek gönül tellerimize dokunacak mesajlar verdi.
Her şeyden önemlisi seçmenin ‘’Çantada keklik’’ olmadığını ilk fark eden Ak Parti oldu ve kazandı.
SEÇMEN ‘ÇANTADA KEKLİK’ DEĞİL
Bence bu seçimin en harika mesajı budur!
Seçmen gönül verdiği partilere ‘’Kurşun Asker’’ olmadığını gösterdi.
Kitle partilerinde seçmenin bir partiden diğer partiye kayması anlaşılır bir şeydir de… Fikir ve dava partisi dediğimiz partilerdeki bu keskin dönüş belki de Türk siyasi tarihinde bir ilktir.
Bundan dolayı araştırma şirketleri yerle bir,
Muhalif TV yorumcuları mosmor oldu.
Sosyologların incelemesi gereken bir seçim sonucu ile karşı karşıyayız.
DAVA (FİKİR) PARTİ LİDERLERİNDEKİ RAHATLIK
Seçmen bu sefer affetmedi.
‘’Bu saçmalıklarınızı sineye çekecek değilim…’’ diyerek bir nevi yıllardır peşinden gittiği gözü gibi koruduğu ’Dava partilerine’
‘’YETER!’’ Dedi.
‘Her yanlışınızı tevil etmekten bıktım’ dedi.
Çünkü sevdikleri Parti liderleri, iler-tutar tarafı olmayan şeylerio kadar rahat bir şekilde söylüyorlardı ki, teşkilat ve taban tevil etmekten yoruldu.
Bundan sonra Fikir Partileri; kaybettikleri seçmenini nasıl kazanacak bilemiyoruz.
Tabii bunda Ak Partinin tutarlı politikasının da etkisi vardır.
Seçmen belki de ilk defa sevdiği partinin etkisinde kalmadan bir mukayese yaptı.
Ve bütün tahminleri alt-üst eden bir tercihte bulundu.
ÖRNEK OLARAK ASGARİ ÜCRET
Aslında verilecek örnek çok ama Asgari ücretle ilgili söylenenleri arz etmek istiyorum.
Ak Parti lideri Sayın Davutoğlu asgari ücret 1.300 TL olacak diyor.
Diğer liderler dünya kadar asgari ücretle geçinen seçmen var diyerek, hemen rayici yükseltme peşine düştüler.
Biri 1.500 TL yapacağım dedi. Diğeri 1.800.. 2.000, 5.000 TL diyenler oldu da onları kale almıyoruz.
Şimdi seçmen 1.500 diyenle 1.800 diyeni seçmiyor da, neden 1.300 TL diyeni tercih ediyor?
Çünkü
Diğerlerinin dediğini ciddiye almıyor da ondan. Bu bir.
İkincisi seçmen işsiz kalmaktansa 1.300 TL ye dünden razı.
Neticede asgari ücretin yükselmesinden devlet zarar etmiyor.
Tam aksine kar ediyor.
İşvereninvergi dilimi artıyor, o da devletin kasasına giriyor.
İşveren zarar etmemek ve işyerinin rantabl halde devam etmesi için ilk fırsatta işçi çıkarma yoluna gider.Mesele bu kadar basit.
İşçi bu hesabı yapıyor da,
Liderler işçinin bu hesabı yapacağını düşünemiyor.
Seçim sürecinde Başbakan A. Davutoğlu çok işçi çalıştıran işverenlere ‘Bu rakamlar makul değil. Çıkıp açıklama yapın!’ Çağrısına uymadılar. Ak Partiyi nasıl olsa gidici, muhalefet partileri de yarın bunu unutur gider diye düşündüler ses etmediler. Şimdi 1.300 TL ile biz nasıl işçi çalıştıracağız diye kara kara düşünüyorlar.
MR. NO
7 Haziran seçimlerinden sonra en çok akılda kalan şey Sayın Bahçeli’nin her teklife ‘Hayır’ demesiydi.
Bundan dolayı kamuoyunda ‘Mr. NO’ olarak anılmaya başlandı.
Bahçeli neden her teklife ‘Hayır’ dediğini bilemiyoruz.
Seçmeni çantada keklik sandı. ‘Dava’ Partilerinin de çıkmazı bu ya zaten.
Hâlbuki Halk çözümden yanaydı.
Ülkenin hükümetsiz kalmasına kimsenin tahammülü yoktu
Bahçeli, ne dersem teşkilat tevil eder yine beni haklı çıkarır diye düşündü.
1 Kasım’da bunun böyle olmadığını gördü.
Sandıkta en büyük kaybı MHP yaşadı.
MHP BÜYÜK BİR FIRSAT KAÇIRDI
Hâlbuki aynı MHP hükumette yer alsa… Arkasından PKK ya karşı başlatılan bu operasyonların tamamı MHP den bilinirdi.
Savunma Sanayi projeleri,
Turan Ordusu vs. hep MHP nin hükumette olmasına bağlanırdı.
MHP büyük bir sıçramayı yapması gerekirken, büyük oy ve milletvekili kaybını yaşadı.
HDP
Millet HDP ye Türkiye partisi olma fırsatını verdi.
Ancak
HDP Kandil’in paralelinde siyaset yapmaya devam etti.
Suruç’ta patlayan bombalar HDP ye beklediklerinden daha fazla oy kazandırdı.
1 Kasım seçimlerine giderken aynı şeyi Ankara’da patlayan bombaların gölgesine sığınarak devam ettirmek istediler.
Ancak Halk bu tip numaraları bir kere yutar.
HDP Lideri Demirtaş Laik Kemalist medya desteğine çok güvendi.
Entel Cihangir, Nişantaşı seçmenini de ‘çantada keklik’ gördü.
Netice ortada.
HDP az daha baraj altı kalıyordu.
CEBRAİL PARTİ KURSA ve KAMALAK
FETÖ Terör örgütü lideri Fethullah Gülen bir konuşmasında: ‘Cebrail parti kursa oy vermem demişti’
Saadet Lideri Kamalak ise Konya’da yaptığı konuşmada: ‘Papa Türkiye’de oy kullansa AKP ye, Peygamber Efendimiz oy kullansa…’ gibi dini terimleri alabildiğine zorlayan bir konuşma yaptı.
Sayın Kamalak’ın bu konuşması, F. Gülen’in yaptığı konuşmanın ters yüz edilmiş halidir.
Hâlbuki Kamalak’ın böyle şeylere tevessül etmesine gerek yoktu.
Ak Partinin yaptığı dünya kadar yanlış var.
Bir muhalefet lideri olarak bunlardan bahsetmesi gayet normaldir, hatta gereklidir de.
Böyle zorlamalara gerek yok…
Sayın Kamalak da seçmeni ‘çantada keklik’ görenlerden.
Ancak bu konuşmayı yaptığı ve Milli Görüşün güçlü olduğu Konya’da bile Saadet Partisi 7 Haziran’a göre oylarının üçte ikisini kaybetti.
CHP
CHP Lideri Sayın Kılıçdaroğlu geçen seferden dili yandığı için seçmeni artık ‘çantada keklik’ görmüyor.
Hatırlarsanız bundan önceki seçimde ‘Tıpış tıpış oy kullanmaya gideceksiniz’ demişti de sonradan bin pişman olmuştu.
Bu seçimde daha tedbirli davrandı ve az da olsa hem oyunu hem de milletvekili sayısını artırdı.
SONUÇ
1 Kasım’da Ak Parti büyük bir zafer kazandı.
Ancak bu her şeyin yolunda olduğunu göstermez.
Kurulacak hükumetin şu 4 konuyu acilen tekrar ele almasını bekliyorum.
- 6284 Sayılı Aileyi Koruma ve Kadına Karşı Şiddet kanunu.
- Şehircilik, alt yapı ve konut politikalarının Milli Mimarimize uygun bir şekilde ele alınması
- İstihdam
- Servetin tek elde toplanmasının önüne geçilmesi…
Bu konulara örnek vermeden maksadımız anlaşılmaz.
Şimdilik başlıklarını veriyorum.
Nasipse
Daha sonra tek tek örneklendirerek yazmayı düşünüyorum.
Emin Batur