Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ SAVUNUCULUĞU BORALTAN FACİASINI UNUTTURMAZ

Süleyman Şah Türbesi’nin hesabını sormak CHP’ye kaldı. CHP kelimesi ve Türbe kelimesi karşıtlık olduğu takdirde yan yana yazılabiliyordu. Bu iki kelime yine yan yana geldi. Tekkeleri, zaviyeleri, türbeleri kapatan kendileri değilmiş gibi şimdilerde türbe savunuculuğu yapıyorlar.

Musul konsolokluk personelimiz kaçırıldığında bangır bangır bağırıyorlardı. Tehlikenin geldiği görüldüğü halde konsolosluk binası neden boşaltılmadı diye. Başarılı bir operasyonla personelimiz kurtarıldı CHP sevinmedi, sevinemedi.

CHP’ye sormak lazım: Arkadaş biz ne yaparsak sen sevinirsin?

Cevap: İktidarı bana bırakın, bir gün bile olsa başbakanlık yapayım, ondan sonra ne yaparsanız yapın. Çünkü bu benim son şansım. Zira 7 Haziran’dan sonra ben yokum. İyi de arkadaş sen zaten yoksun.

CHP sevinmez, sevinemez. Bu konuda da sabıkalıdır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ve diplomasi tarihimizin kara lekeleri de kendilerine aittir. Süleyman Şah türbesini mi savunuyor? Yoksa türbenin bulunduğu toprak parçasını mı savunuyor? Türbeyi savunsa lafımız şu olur. Senin türbeyle işin olmaz, türbeden sana ne? Toprak parçasını savunsan önce sen Musul, Kerkük, On iki ada meselesinde kendinizi bir aklayın ondan sonra Suriye’yi konuşalım. Aslında konuşacak bir şey yok. Zira tarih konuşmuş, CHP’nin tıynetini ortaya koymuş. Kemiklerin hesabını soran CHP önce Boraltan Köprüsü’nde Rusların insafına terk edilen 146 canın hesabını versin. Hatırlatalım.

Bu zulüm tarihe “Boraltan Köprüsü Katliamı” olarak geçmiştir. İsmet Paşanın Mustafa Kemal’in adını sildiği, kendisini Milli Şef ilan ettiği yıllardır. 1944 yılında Sovyetlerden kaçan Azerbaycan Türkleri, Türkiye’ye sığınmak istemiş, Türkiye ise iade ederek kurşuna dizilmelerine seyirci kalmıştır. Sovyetler bu yıllarda Türk yurtlarını işgal etmiş, direnenleri ise kurşuna dizmiştir. Rejimi açısından kimi tehlikeli gördüyse ortadan kaldırmıştır. Türk bölgelerinde taş üzerinde taş, omuz üzerinde baş koymuyor, yok ediyordu. İşte bu katliamların yapıldığı Türk yurtlarından birisi de Azerbaycan bölgesidir. İşgal bölgelerinden kaçmayı başaran 146 Azerbaycan Türkü, Türkiye’yi “anayurt” olarak gördükleri için Iğdır’daki sınır kapısına yakın olan Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsü’nü geçerek Türk karakoluna sığınmayı başarıyor. Ülkemizde ise ‘Milli Şef’ İnönü dönemi yaşanmaktadır. Azeri Türklerinin Türkiye’ye sığındığını haber olan Sovyet yönetimi, sığınmacıların derhal iadesini istiyor. Azerbaycan Türkleri Ruslara iade edileceklerine ihtimal bile vermiyorlar. Sığınmakla birlikte hayatlarının kurtulduğuna inanıyorlardı. Sovyetlerin talebi üzerine karakoldaki askerler panik içinde Ankara ile temasa geçiyor ve sığınmacıların iade edilip edilmeyeceği ile ilgili bilgi almak istiyorlar. Askerlerimiz, Türkiye’nin kardeşlerimizi iade etmeyeceğinden emin bir şekilde Ankara’dan gelecek cevabı bekliyorlar. Karakoldaki askerlerimiz kadar, sığınan Azerbaycanlı kardeşlerimiz de Türkiye’nin kendilerini iade etmeyeceğinden emin bir şekilde bekliyorlar. Ankara’dan gelen cevap ise herkesi şok ediyor. “ESİRLERİ İADE EDİN.” Herkes, askerlerimiz, Azerbaycanlı kardeşlerimiz korku, endişe ve şaşkınlık içerisindedirler. Mevcut durum yeniden teyit edilir: “Ülkelerine iade edin!”

Bizi Öldürün Geri Vermeyin
Azerbaycanlılar, bu cevap karşısında “Lütfen bizi o azılı düşmanlara teslim etmeyin, bizi siz öldürün. Kendi vatanımızda, kendi bayrağımızın altında ölmüş oluruz” deseler de, karakol komutanı ağlaya ağlaya 146 sığınmacıyı yeniden Sovyet Rusya’sına eslim etmek zorunda kalıyor. Ruslara teslim olan 146 Türk evladı, hemen elleri ayakları bağlanarak oracıkta, Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilerek öldürülüyor! Tutsak Türklerin kurşuna dizilmeden önce söyledikleri bir ağıt şöyle:

Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı,

Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası.

Karası, karası, merhamet fukarası,

Karası, karası, merhamet fukarası,

Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni,

Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni.

Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine,

Beni siz vursaydınız, şu gavurun yerine.

İşte CHP, işte en basit bir uygulaması, ne diyelim, karakter meselesi. Boraltan katliamının hesabını vermeyenler, veremeyenler Süleyman Şah Türbesi’nin hesabını sorabiliyorlar. Bu olsa olsa suç bastırmaktır. 1926’daki Musul’la ilgili anlaşma, Oniki ada meselesi, Kerkük Meselesi, Lozan meselesi, daha neler neler…

Bir gün bunların tamamı daha sesli olarak düşünülmeye ve konuşulmaya başlandığında maskeleriniz birer birer düşecektir. Fakat her seçimde siz düştüğünüz için maskelerinizin düşmesine bir türlü sıra gelmiyor. Bir gün ona da sıra gelecektir.

Ömer Naci YILMAZ

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir