Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

ESKİLERİMİZİN ESKİMEZ DAVRANIŞLARI

ESKİLERİMİZİN ESKİMEZ DAVRANIŞLARI

 

Hey gidi eskiler, güzel insanlardı onlar, iyi atlara bindiler ve gittiler. Onlar vakarlı insanlardı, duruşları vardı. Gördüğünüzde, baktığınızda, dinlediğinizde iyi olanı, güzel olanı ve Allah’ın razı olacaklarını hatırlatırlardı. Onların oturmaları, kalkmaları, konuşmaları bir başkaydı, dinlemeleri bile bir başkaydı. Büyükler, hocalar sahabeleri anlatınca bu güzel insanlar aklımıza gelirdi. Bu insanlar bizlere sahabeleri hatırlatırken bugün bırakın sahabeyi hatırlatacak insanları; bu güzel insanları hatırlatacak büyüklerin varlığından da mahrum kaldık. Hala 15’likler gibi davranan büyükler varken, hala ayponlarla uğraşan büyükler varken biz o iyi insanları daha çok arar dururuz. Onlar gibi olabilmek de duamız olsun inşallah.  

Onların ceplerinde çocuk görürüm de sevindiririm diye şekerler, moskotlar vardı. Şimdilerde ise o ceplerde kredi kartları, ekstreleri, telefonlar var. En son çocuk sevindiren bir büyüğü ne zaman gördünüz ki? Eskilerin, büyüklerin arabalarında küçük kitapçıklar olurdu, mealler olurdu, şekerler olurdu.  Yolda karşılaştıkları gençlere çocuklara yaş durumlarına göre verirlerdi. Arabalarımızda kitapçıklar, hadis kartelâları, mealler var mı? Bunların yerini beysbol sopaları mı aldı?

Eskilerin babaanneleri, nineleri yanlarında heybe gibi çantalar taşırlardı. Onların çantalarında mis kokulu çörekler, börekler, keteler olurdu. Gördüklerine verirlerdi. Ve onlar sadece torunlarının babaanneleri veya nineleri değildi; onları herkesin babaannesiydi, ninesiydi. Şimdilerde bunlardan var mı? Kaldı mı?

Eskiler, davranışlarının çevrelerindeki insanları incitmemesi için dikkatli olur, çok hassas davranırlardı. Yetimlerin bulunduğu ortamlarda çocuklarını sevmezlerdi, kucaklamazlardı. Yine yetim çocukların bulunduğu ortamlarda kendi çocuklarını yavrum, kızım, evladım diye çağırmazlardı. Eskiler hanımlarıyla birlikte sokağa çıktıklarında eşi vefat etmiş arkadaşlarının, komşularının acılarını tazelememek için yan yana yürümezlerdi. Onlar böyle hassas davranırken onları anlamaktan aciz olanlar bu davranışı yobazlık olarak değerlendirirlerdi. Ne de güzel yobazlıkmış(!) Keşke bu günlerde de bu davranışlar yaşasa ve yaşatılsa.

Eskiden köylerimizde, mahallelerimizde, kasabalarımızda cenazeler olduğunda komşular cenaze evine üç gün boyunca yemek taşırdı. Bunu peygamberimizin bir uygulaması olarak görürlerdi. Çok da güzel bir davranıştı. Komşuluk ve merhamet bunu gerektirirdi. Şimdilerde belediyeler politik bir beklenti uğruna insanımızın merhamet damarlarına da müdahale edip cenaze evine kıymalı pide, ayran veya meyve suyu göndermeye başladılar. Komşu ve komşuluk kavramına da darbe vurdular.

Yaşanan sevinçler vardı, bebek doğduğunda, gençlere söz kesildiğinde sevinçler ikramla duyurulur, paylaşılırdı. Tıpkı peygamberimiz doğduğunda dedesinin yemek ikramında bulunduğu gibi. Oysa bugünkü ikramlar “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışına dönüştü. Gitmediysen, gidemediysen kızıldı, darılındı. Popüler kültür maalesef bu hassasiyetlerimizi de öldürdü.

Her ne kadar çocukların camiye girmesine kızanlar varsa da onları camiye çekmek için ceplerinde bozukluk taşıyan büyüklerimiz de vardı. Hocalarımız kürsüdeyken aşağıdaki bizlere meydan okumazlardı, fırça atmazlardı. Her halleriyle adeta şimdiye kadar neredeydin, geç kaldın, geldin ya, önemli olan bu, hoş geldin der gibi bakarlardı.

Sağlıklı yaşama adına her neye dikkat ediyorsak, değerlerimizi, eskilerimizin eskimez davranışlarını, hassasiyetlerini yaşatmak için de dikkatli olmalıyız. Dönüp arkaya, arkamıza, geleneğimize iyi bakmalıyız. Geleneğimizin iyi, güzel, doğru davranışlarını dillendirenlere kulak vermeliyiz. Bu davranışları yaşamalı, yaşatmalı ve kuşanmalıyız ki popüler kültürün savrulmalarından kurtulalım.

 

Ömer Naci Yılmaz

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir