Depremin ilk gününden itibaren, hem enkazları ve hem de enkaz altındaki insanları yağmalayan insanlar çıktı ortaya.
Bu yağmacı kişilerin böylesi günleri ve durumları bekleyen insanlardan olması mümkün olduğu gibi, deprem ile Türkiye’de siyasi kaos yaratmak isteyen dış güçlerin ajanları olması da mümkündür diyeyim de gerisini siz anlayın.
Deprem içinde ve sonrasında, bir çok yağma olayları oldu ve devletin bu insanları hemen anında kontrol altına alma gücü ve vakti de yoktu. Çünkü hem devlet organize gücü sarsıntı geçirmişti hem de yapılacak daha önemli işler vardı.
Peki ne oldu?
Yagmacılık sanki olağan bir şeymiş gibi oldu.
Peki ne olacak?
Olması gereken oldu.
Millet anında aslına döndü.
Millet kim?
Millet, normal düzende sokağın serserisi gibi olsa da, özünde müslüman bir millet.
Yaşantı ne kadar gavur olsa da özünde müslüman.
Ve bir anda bu öz ortaya çıktı.
Ne komunistligi ne deustligi, ne ateistligi ne humanistligi ne feministligi ne de başka tür bir gavurlugu kaldı.
Hepsi .. evet hepsi .. hatta demokratik ve laik ve çağdaş ve modern devletin resmi güçleri bile anında müslüman ve şeriatçı oluverdiler.
Yagmacilara ve hırsızlara “modern devlet” ve “çağdaş devlet” diye ateist, deist, komünist, kapitalist, hümanist, feminist ve başka gavur türlerinin kanunları ile değil doğrudan “İslam kanunları” ile müdahale ettiler.
Yağma ve talan ve hırsızlık görüntüsüne düşmüş kimi gördülerse, hepsine, anında, İslam’ın kanunlarini uyguladılar.
Yağmacı ve hırsız kişilerin, meydan yerinde ellerini kollarını bağlayıp, kemerleri ile, bulabildikleri sopa benzeri şeyler ile dövdüler de dövdüler.
Hem meydan yerinde yaptılar bunu hem de filimlerini çekip herkese yaydilar.
Ve uste para alarak yagmacılık yapan kim varsa, onlar da dahil, ne kadar yağmacı ve hırsız varsa hepsi, anında ortalıktan çekildiler.
Bu durum işte…
Bir aslına dönüş hikayesidir ve bu asıl, başka her şeye karşı, işte, böyle üstündür.
Bu asıl içinde ne deistlik, ne ateistlik ne humanistlik, ne modernlik, ne çağdaşlık, ne çağdışılik ne demokratiklik ne de başka bir tür gavurluk vardır.
Sadece ve sadece, insanın kendisi olması vardır.
İslam, yani şeriat, insanın işte bu şekilde tıpkı kendisidir.
Böylece demiş olalım.
Biz hep kendimiz olursak hiç bir kepazelik bizim içimizde yaşayamaz.
Aydın Aydın