Rahmetli Erbakan hocamızın başbakan, Tansu Çiller’in başbakan yardımcısı olduğu, 28 Şubat 1997’de toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nun 9 saat süren toplantısı sonucunda aldığı kararlarla başlayan süreç, ihanet darbesinin başlangıcı oldu. 28 Şubat, İslam’a ve Müslümanlara karşı ordu ve bürokrasi merkezli bir darbe kalkışmasıydı. Türkiye, siyasi tarihinin kara sayfalarına geçen İslam’a ve Müslümanlara meydan okunan kararlar ve bunların uygulanmasında siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda çok büyük savrulmalara neden olan bir ihanet darbesini yaşadı.
Bir kısım apoletliler ve çanak yalayıcı sivil apoletliler, adları bizden içleri haçlı artığı aymazlar inançlı insanımıza ve tüm kutsallarımıza meydan okudular. Apoletli siyasetçi bozuntuları İmam Hatip okullarına savaş açtı, “siyasi hayatıma mal olsa da kapatacağız” dedi. Bir emniyet müdürü panzerleri imam hatipli kız talebelerin üzerine sürdü, bir kızımızın ayağının kopmasına sebep oldu. Biz bunları nasıl unutalım? Tarihimize, medeniyetimize, sanatımıza, kültürümüze, bu toprağa ve bu toprağın hamuruna, velhasıl bizi biz yapan tüm değerlerimize ihanet ettiler. Motifiye ettikleri figüranları gece gündüz sürekli ekranlarda tutarak bizi ve değerlerimizi aşağıladılar. Bizim mahallenin aymazları motifiye edilen eli sırıklı figüranları ve ferzenkleri bizden zannettikleri için abuk sabuk savunmalar yaptılar, hak ve hakikati haykırmak yerine figüranlarla oyalandılar. Şimdi bu eli sırıklılar acaba neredeler? Bu ülkenin Müslümanları birilerinin oyuncağı olma aymazlığını acaba ne zaman terk edecek?
Devleti babalarının kendilerine bıraktığı miras zanneden bazı apoletli aymazlar ülkenin başbakanına küfür edebilme adiliğini sergilediler. Hızını alamayan biri İstiklal Marşı şairimize dil uzatmaktan çekinmedi. Bir diğeri başbakanın bulunduğu iftar sofrasına rakı getirtme terbiyesizliğini yaparak orucun Rabbine, Ramazan’a ve Müslümanlara meydan okudu. Apoletlilerin ikinci adamı olan birisi, haddini aştı, ülkenin tek sahibiymiş gibi her şeye ve herkese ayar çekti. Hızını alamadı, başlattıkları ihanet sürecinin bin yıl süreceğini iddia etti. Oysa Allah’ın izniyle ve aziz milletimize olan ikramıyla bin yıl devam edecek dedikleri sürecin beşinci yılında yerinden yeller esmeye başladı. Birileri beton kafalı oldukları için içinde yaşadıkları toplumu ve sosyolojiyi bilemedikleri için çakılıp kaldılar. 28 Şubat sürecinde bu milletin değerlerinden her neyi gasp ettiyseler Allah’a şükürler olsun ki hepsi birer birer geri alındı. Çok uğraşmalarına rağmen milletimizi kutuplaştırıp karşı karşıya getirmeyi başaramadılar.
28 Şubatçı zihniyetin ipini aziz milletimiz 2002’de çekti; ama onlar vazgeçmedi, 2007’de bir kez daha çekti, yine vazgeçmediler. 367 garabetiyle yeniden hortladılar, 2011’de bir kez daha çekti. 2014 Ağustosunda içerdeki ve dışarıdakiler tamamen birleştiler; fakat yine milletin basiretine ve ferasetine tosladılar, lakin vazgeçmediler. 7 Haziran 2015’te bir sarsıntı meydana getirdiler, hamdolsun 6 ay sonra 1 Kasım 2015’te bir kez daha siyaseten tokat yediler. Baktılar ki hukukla olmuyor, parti kapatma davasıyla olmuyor, mahkemeler eliyle olmuyor, Pkk ile olmuyor, seçimle olmuyor al sana 15 Temmuz 2016 darbesi… Elhamdülillah o da milletimizden döndü. Bütün bu kalkışmaların beslendiği sistemle alakalı olarak bir referanduma gidiliyor, öyle görülüyor ki darbeci zihniyetin sonu geliyor ve bu zihniyetin tasfiye süreci 16 Nisan 2017’de tamamlanacaktır.
28 Şubat’ın zor ve kor günlerini hatırlayanlar, Rabbimizin bizlere ne de büyük bir ikramda bulunduğunu çok daha iyi anlayacaklardır. Yüce Rabbimizin sosyolojik ikramı bizlere bir emanettir. Bu emanet sadakat gösterdiğimiz müddetçe bizimle birlikte olacaktır. Aksi halde bu emanetin elimizden gitmesi kaçınılmazdır. Ondan sonra de zelil günler geri gelsin… Hafazanallah.
Birileri küçümsese de, dudak kıvırsa da bu ülke ümmetin umudu, insanlığın adası olmaya devam edecektir. Hiç kimsenin eften püften sebeplerle bu ümidi karmaya hakkı olmamalıdır. Bizim baktığımız fotoğraf misak-ı milli ile sınırlı değildir. Yeter ki bakmasını bilelim.
28 Şubatçılara gelince… Aziz milletimizi köklerinden, mazisinden, tarihinden, kültüründen, medeniyetinden, dininden koparmak için neler de yapmıştınız. Ne oldu? Şimdi yaşananları ve yapılanları görünce neler hissediyorsunuz? İnanan- inanmayan, laik olan-olmayan, evet diyen de hayır diyen de size ve sizin gibilerin tahriklerine rağmen huzur içinde yaşıyor, 16 Nisan’dan sonra da öyle yaşamaya devam edecekler. Kavga evet ve hayır diyecek olanların kavgası değildir, kavga zihniyet kavgasıdır ve tasfiyesine az kalmıştır. Yaptığınız darbeyi hala savunuyor muzunuz? Darbe yapanlara darbe yapılacağını bilmiyor muydunuz? Ülkenin geleceğinden çaldınız, sizi ve ihanetinizi asla unutmayacağız. Unutmayacağız ki siyasi tavrımızı doğru belirleyelim. Niye bu tavrı aldığımızı anlamıyorsunuz değil mi? Anlayacak basiretiniz olsaydı zaten darbe yapmazdınız. Attığınız oklar nerede durmamız gerektiğini bize gösteriyor. Şu ilahi hakikati asla ama asla unutmayınız: “Nihayet zulme gömülenler, nasıl bir devrimle devrileceklerini günü gelince öğrenecekler. (26/Şuara, 227)
Ömer Naci YILMAZ