Biliyorsunuz veya bilmiyorsunuz…
Türklerde meal çalışması hiç olmamistir. 13 asır… Yani Osmanlı’dan da önce satır arası kelime mealler vardır. Bunlar da Kur’an talebeleri için talim maksatlıdir.
Yani, çeviri meal yoktur.
Ne zamana kadar?
1900 yıllarına yakın bir zamana kadar.
Neden yoktur?
Çünkü Kur’an’a bakmak bir ilim işidir ve alim kişi zaten kitabı kendi dilinde ve kelimeleri ile anlayan kişidir. Yani, meal ile…yani başkasının gözü ve idraki ile yapılmış bir meal ile ilim ilan ve isbati olmayacağını bilmeyen kişiden, zaten alim olmaz. Öyle bir iddia ile ortaya çıkmış kişinin ilmine de itibar olunmaz.
1889 yılına kadar, isteyen ve dileyen herkes Kur’an basar ve para ile değil hediye olarak dağıtırdı. Yani mushaflarda bile bir merkezi denetim yoktu.
Mesela, benim elimde….O dönemde, İran’da bir İngiliz petrol şirketinin basıp dağıttığı bir Kur’an kitabı var. Kendim hafız olmadığım için bu kitap sahih Kur’an mıdır yoksa tahrif edilmiş bir kitap mıdır bilemem. Ama İngiliz petrol şirketinin dağıttığı bir mushaf…
Muhtemelen böyle işler ve böylesi işler ile tahrif edilmiş Kur’an baskilari olmuş ve görülmüş ki, Osmanlı ‘da 1889 yılında baskısına onay verilecek mushaflari tesbit etmek üzere bir “mesayih heyeti” teşkil edilmiştir. Bu heyetin teşkili ile o tarihten sonra baskısı yapılan Kur’an nüshaları bu heyetin tasdik ve onay vermesi ile olmuştur. En azından böyle bir yol resmi bir yol olmuştur.
Cumhuriyet ile bu yol, bazı yasak ve kesinti dönem dışında devam etmiştir.
Meal konusu da şöyle bir konu olarak onumuzdedir.
Yukarıda söyledim: 1900 öncesi yıllara kadar meal diye bir kitap müslümanlara intikal etmemiştir. Çünkü, yukarıda söyledik: Kur’an ile konuşmak bir ilim işidir ve alim kişi başkasının çevirisine muhtaç değildir.
1900 yılına tekabül eden tarihlerde bugünkü çağdaşlara denk gelen ve o günlerde kendilerine “hürendiş” denilen kesimlerce “Türkçe Kur’an” diye kitaplar basılmıştır. Bu kitaplar, anlayın ki “bozgunculuk” maksatlı ve belki İngiliz desteklidir.
1960 yılına kadar, Cumhuriyet döneminde “meal” diye bir kitap şekli olmamıştır. Tefsirler yazılmıştır lakin meal yazan hiç kimse ortaya çıkmamıştır.
1960 yılından sonra, Elmalıli tefsirinden, ayetlere verilen mana üzerinden Elmalı meali diye bir kitap piyasaya sürüldü. Sonra, Ömer Nasuhi bilmen tefsiri içinden Bilmen meali… Sonra başkaları…fikri yavuz ..Süleyman Ateş…vb
Sonra başkaları…
Ve ilk zamanlarda Elmalı mealine dahi… Hatta diyanet olarak kendilerinin nesrettigi meale dahi diyanet işleri baskanligi mühür basmadı.
Çünkü, onlarin bastığı mühür Kur’an a idi ve meal ise Kur’an değildi.
Sonra bu hassasiyeti de kaldırdılar ve meallli olarak basılmış her Kur’an kitabına mühür izni vermeye başladılar.
Sonra .. içinde Kur’an olmayan mealler ortaya çıktı. Bunların ilki de muhtemelen Ali bulac mealidir. Sonra cundioglu…vs.
…
Yazı uzadı .. son olarak şunu diyeyim..
Şimdi, diyanet, bazı mealleri piyasadan toplatılması için bir süreç başlatmış.
Buna karşı çıkanlar var.
Bence, gayet olumlu bir sürece girilmiştir.
Çünkü… O insanlar ilim ehli olsalar, zaten meal yazmaya kalkmazlar.