Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

KUTLU MEKÂNLARA VEDA EDERKEN

Yüce Rabbimiz ikram etti, imkân verdi ve kutlu mekânları ziyaretimizi/Umre ibadetimizi tamamladık. Vahiy ve peygamber kokusu almaya çalıştığımız kutlu mekânlara veda etme vaktimiz geldi. Yoğun bir ibadet ve tefekkür etme fırsatımız oldu. Kutlu iklimden elimizden geldiğince, Rabbimizin ikramı nispetince istifade ettik. Mekânların ve olayların zihnimizdeki izdüşümlerini yazmaya, derdimizi paylaşmaya gayret ettik. Öncelikle kendimizde lütfedip okurlarsa dostlarımızda mekân bilincinin oluşmasını önceledik. Şöyle bir sonuca varmak mümkün gibi görülüyor. Mekânların insan zihninde, yüreğinde, tasavvurunda ve istikbalinde önemli etkilerinin olduğu bir gerçektir. Mekânlar öze maya çalmada, fıtrata dönmede önemli bir işleve sahiptir. Muhatabını samimiyeti ve iştiyakı nispetince bir şekilde eviriyor, çeviriyor ve fıtratına döndürüyor. Dünyevileşme adına maruz kaldığımız kirlenmeler, üzerimize sıçrayan çamurlar, zihni savrulmalar vahyin süzgecinden geçirildiğinde durulma başlıyor. Kıble bilinci oluşuyor, istikamet belirleniyor ve sefer başlıyor.
Başlayan seferle birlikte teslimiyetimiz zirve yapıyor, salih amellerimiz artıyor, “Emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i anil münker” hayatımızın yitik farzı olmaktan çıkıp ve adeta hayatımızın olmazsa olmazı halini alıyor. Kâbe ile birlikte kıble şuuru geliştirdik, bizi bu şuurdan alıkoyacak her ne var ise onlar bize kıble olma potansiyeline sahiptir. Oysa bizim bir kıblemiz vardır, onu belirleyen de yüce Rabbimizdir. Hayatımızda yer verdiğimiz bütün çakma kıblelerin bizi Allah’ın kıblesinden alıkoyacağını asla ama asla unutmayalım. Çakma kıbleler çocuklarımız, aşımız, işimiz, evimiz, arabamız, derneğimiz, vakfımız, sendikamız, partimiz ve diğerleri olabilir. Fıtratımızda olması gerekenin önüne geçirdiğimiz her şey bir kıble ihdasıdır. Hiçbir şeyin ve hiçbir değerin bizi kıble şuurumuzdan alıkoymasına müsaade etmediğimiz müddetçe doğru yoldayız demektir.
Safa ile Merve arasındaki sa’y yolculuğunda Hacer annemizden hayatın inişleri ve çıkışları olan bir yolculuk olduğunu öğrendik. Bu yolculukta kırılmalar, dökülmeler ve engeller kaçınılmazdır. Asıl olan ise her ne pahasına olursa olsun asla vazgeçmemek, pes etmemek ve yola devam etmektir. Bir şeylere kavuşulacaksa, bir şeyler elde edilecekse bunların oturarak, yan gelip yatılarak elde edilmesi mümkün değildir. Eğer öyle olsaydı Hacer annemiz de öyle yapardı. Nasıl olsa ben peygamber eşiyim, öyleyse Rabbim de suyu versin diyebilirdi; ama demedi, diyemedi. Zira bulmak için aramak gerekirdi. İşte sefer arama adına başlamıştı. Bu sıradan ve basit bir olay değildir. Hac ve Umre ibadetinin bir parçası olmuş, kadın ve erkek ayrımı yapmadan herkes bu ibadeti yapmak durumundaysa peygamberlerin ve peygamber eşlerinin uğruna koştukları davalar, oturularak veya yan gelip yatılarak başarıya ulaştırılamaz. Ders olarak bu bile bize yeter de artar bile.
Uhud’da Okçular Tepesi’nde nöbet ve sefer bilinci aşısı olduk. Peygamber sözünü boşlamanın, kulak ardı etmenin ve dünya malı ganimete olan tamahın nelere mal olduğunu ve bedelinin ne kadar da ağır olduğunu gördük. Her ne pahasına olursa olsun nöbet ve sefer bilincini hakkıyla kuşanıldığında davanın başarıya ulaşması muhakkaktır.
Hac ibadeti mahşerin provası ise Umre ibadeti de Haccın provasıdır. Yüce Rabbimizden niyazımız odur ki tün inananlar, Allah dostları ve peygamber âşıkları bu kutlu mekânları ziyaret etmelidirler. Fıtrata, öze dönmede mekânlar büyük bir öneme sahiptir. Bundan hakkıyla istifade etmesini bilmek lazımdır. Rabbimiz tüm dostlarına, sevdalılarına bu kutlu mekânları ziyaret etmeyi ve buralardan feyizlenmeyi ikram etsin.
Ömer Naci YILMAZ

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir