Cumartesi , 5 Ekim 2024
Son Dakika Haberler
PEYGAMBERİMİZİN HUZURUNDA

PEYGAMBERİMİZİN HUZURUNDA

Selam sana ey Allah’ın Resulü, selam sana ey Allah’ın Habibi, selam sana ey Allah’ın Nebisi, selam sana ey Ebu Bekir,Ömer…
Peygamberimizin ravzasında onu ve can dostlarını selamladık. Bize emanet edilen selamları ilettik. İnsanların akın akın ziyaret ettikleri bir peygamber, milyonların salâvat getirdiği bir peygamber bizler için ne ifade ediyor? Bu sorunun cevabını elbette Rabbimiz verecektir ve bu sorunun onlarca cevabı vardır. Biz buraya ikisini almakla yetineceğiz: ”Ey Muhammed! Biz seni, âlemlere ancak bir rahmet olarak gönderdik.” (21/ Enbiya, 107) ve “Ey İnsanlar!  Andolsun ki, size kendinizden öyle bir peygamber geldi ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. Size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.” (9/Tevb128) Bize bizim için gönderilen peygamberimizi Rabbimiz bu şekilde tanıtıyor. Sevmek için, sadık olmak için yoluna baş koymak için bu yetmez mi? Elbette yeter. Yeter ki hakkıyla tanınsın, anlaşılsın, örnekliği hayata aktarılabilisin. Çünkü onun maksadını anlamak Allah’ın maksadını anlamaktır.
Böyle bir peygamberin ümmeti olmak, olabilmek elbette başlı başına bir onurdur, değerdir. Fakat ne yazık ki Allah’ı hakkıyla takdir etmekte aciz olan inananlar, peygamberimizi takdir etmekte de acizdir. Biz aciz müslamanlar olarak tüm benliğimizle peygamberimizi seviyoruz. O’nu bize gönderen Rabbimizi seviyoruz, kerim kitabını seviyoruz.
Bir an geçmişe dalıyor, bırakıp geldiğiniz yerlere gidiyorsunuz. Aklınıza neler geliyor neler?.. Peygamberimizi anlatırken sanki memleketteki hemşehrisinden bahsediyor gibi anlatanlar… Sanki Allah’ın Resulü’nden değil de amcasının oğlundan bahsediyor gibi bahsedenler… Sanki sıradan biriymiş gibi bahsedenler… Muazzez peygamber diye başlayıp yolun sonuna doğru Mekke’li Muhammed diyenler…
Efendimiz!
Bunlar kendilerini çok akıllı ve çok bilgili zanneden zavallılar desem, zavallı değiller, aslında bunlar kibirli insanlar. Benim Peygamberim deseler ne kaybedecekler? Efendimiz, Peygamberimiz deseler acaba ne olur? Mekke’deki insanların her hangi birisinden bahsetmiyorsunuz, Allah’ın seçtiği bir insandan bahsediyorsunuz, azıcık edepli olsanız ne kaybedersiniz? Bilginiz ve ünvanlarınız arttıkça değerlerimizden uzaklaşıyorsunuz, yabancılaşıyorsunuz. Alt tabakadaki garibanın, dağdaki çobanın, çarşıdaki hamalın sevgisini, muhabbetini, aşkını siz anlamazsınız, ancak burun kıvırırsınız. Bilginizle kurtulacağınızı zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. Sizin bildiklerinizin tamamını bu dinin ve aziz peygamberimizin düşmanları da biliyor. Batılı oryantalistler de teologlar da en az sizin kadar bu dini ve peygamberi biliyor. Peygamberimize resmi mualeme yaptığınızı biliyoruz. Samimiyetsiz bir uslübunuzun olduğunu da biliyoruz. Siz bunu anlamaktan bile acizsiniz. Peygamberimizi sevmenin, ona muhabbet beslemenin ne olduğunu anlamak için yaşlıları bir dinleyiniz, dinleyiniz de sevgi neymiş, aşk neymiş, muhabbet neymiş, belki öğrenirsiniz. Onlar peygemberimizin adını duyduklarında hürmetlerinden ellerini kalpleri üzerine getirirken, siz boş ver havalarında ellerinizi sallıyorsunuz, bunu da biliyoruz.
Sevgili peygamberim!
Ümmetin paramparça olmuş, bölündükçe bölünmüş. Şimdilerde ise Kur’ancılar ve hadisçiler diye bölündüler. Tüm oklarını birbirlerine doğrultmuş vaziyetteler. Biz Müslümanlardanız demek bu insanlara ne kadar da zor geliyor. Hâlbuki yüce Rabbimiz bizim adımızı Kur’an’da şöyle belirtmiştir: “Tıpkı babanız İbrahim’in dininde olduğu gibi, Allah daha önceki kitaplarda ve bu Kur’an’da size ‘Müslümanlar’ adını verdi.” (22/ Hac, 78) Kendimizi ne olarak ifade etmemiz gerektiğini Rabbimiz bu şekilde öğrettikten sonra bu yetmiyormuş, iksik kalmış gibi bir takım sıfatların arkasına saklanmak da ne oluyor?
Sevgili Peygamberim!
Seni sevmekten, sana muhabbet beslemekten asla vazgeçmeyeceğiz. Senin adını anmaktan, sana salâvat getirmekten de asla vazgeçmeyeceğiz. Sana salâvat getirmenin ne olduğunu bilmediğimizi zannedenler, aldanıyorlar efendimiz. Rabbimiz der ki: “Şüphesiz ki Allah ve melekleri Peygambere salâvat getirirler. Ey iman edenler! Siz de onun için tam bir teslimiyetle salât ve selam getirin.” (33/ Ahzab, 56) Efendimiz sen dini anlattın, Allah’ın yardımıyla görevini bihakkın yerine getirdin. İnananlar ve insanlık buna şahit oldu. Bundan sonrası biz Müslümanların sorumluluğundadır. Sana salâvat getirmek, senin davana hizmet etmektir. Allah’ın dinine hizmet etmektir. Kur’an’a hizmet etmektir. Emanet ettiğin davanı ilerilere götürebilmektir. Ona dirsek çıkmak, omuz vermek ve hayata hâkim kılmaktır.
Efendimiz!
Can dostların, dava arkadaşların, sadıkların zirvesi olan komşularından Hz. Ebu Bekir’i ve Hz. Ömer’i de selamladık. Bizler de bu kutlu davada sadık dostlarından olmak istiyoruz, Rabbimiz bizlere de ikram etsin.
Sevgili Peygamberimiz!
Kim ne düşünürse düşünsün, kim ne derse desin, Allah şahidimiz olsun ki ömrümüz seni ve senin kutlu davanı sevmekle nihayet bulacaktır.
Ömer Naci YILMAZ

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir