Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

İLETİŞİM ÇAĞINDA BİLGİ KİRLİLİĞİ

Teknolojinin her gün yenilendiği, baş döndürücü bir hızla geliştiği, ışık hızına ulaşılmaya çalışıldığı, aklın sınırlarını zorladığı bir iletişim çağında yaşıyoruz.

Yeryüzü elektronik mikro ve mokra dalgaların işgalinde, bu yarış hız kesmeden hala gelişiyor. Bu gelişmeler insanlığa ne kadar fayda ve zararlar getirdiği ilim çevrelerinde pek fazla tartışılmıyor. Yalnız kazanımlardan faydalanma yarışı bütün hızıyla dur durak bilmeden devam ediyor. İnsanlık, bu çılgın yarışın akıntısına kapılmış, hızla bir meçhule doğru gidiyor.

İnsanlık olarak hepimiz, bu gelişmelerin ister istemez figüranlarıyız.. Yenilikleri takip etmeye ve bu nimetlerden faydalanmaya çoğu zaman ayak uydurmaya vaktimiz bile olmuyor. Bu yarışta geri kalmamak için, merak veya gösteriş tutkusundan dolayı, selin üstündeki çer çöp gibi bu gelişmelerin çekim alanındayız.

Sadece yeryüzünü değil, gökyüzünü de bir uzay çöplüğü haline getiren, bitmez tükenmez hırslarımızın, bu teknolojik yarışın mucitleri de, kurbanları da biziz.

İnsanın en büyük düşmanı kendisidir. İnsan kendi sonunu, kendi kıyametini kendi elleriyle hazırlamaktadır. Bir yanda ilerlemenin, bir yanda yeryüzünü, gökyüzünü kendi elimizle tahrip etmenin yarışındayız. Kontrolsüz, hızla, hırsla gelişen teknolojik gelişmelerin anaforunda sadece ilerlediğimizi, yükseldiğimizi hesap ediyoruz. Her türlü gelişme ile oluşturduğumuz tahribatın, yozlaşmanın (çevre ve hava kirliliği, elektro mikro dalgaların kirliliği, ses kirliliği, Ozan tabakasının gittikçe genişlemesiyle dünyanın ısınması, buzulların erimesi, ekolojik dengelerin alt üst olmasının) getirdiği felaketlerin suçluları da biz olduğumuzu çoğu kez unutuyoruz.

İnternetin tüm uzakları yakın eden büyüleyici cazibesine kapılmayan yok. Bu cazibe insanları kendi ekseninde sağa sola savuran, bir anda göklere çıkaran, bazen aile hayatlarını darmadağın eden bir hortum gibi ahlaki çöküntüler için virüs üreten, sosyal kültürel yapılarımızı, geleneğimizi, uğradığı her alanda hızla süpürüp yutuyor. Bu hortum, bir alev yalımı gibi önüne gelen her şeyimizi yok ediyor, en kıymetli varlığımız olan ömrümüzü ve zamanımızı kendi değirmeninde öğütülüyor.

En güçlü, en zengin, en özgür devletler bu fırtınanın önünde en çok savrulan, zarar gören ülkelerdir. İletişim teknolojisine ne kadar yakınsanız, o kadar onun hızından negatif veya pozitif etkileniyorsunuz demektir. Bilgiye ulaştığınız kadar, o kadar da bu hortum ve yangının çekim alanındasınızdır.

Vahyin kontrolüne girmeyen her insan, bu düşüncenin denetimi altına alınamayan her teknoloji ve güç insanlığı ve evreni yıkma ve tahrip etmeye yönelik bir tehlikedir. Atom bombası, uzay teknolojileri, radyasyon bulutları ve elektro manyetik dalgalar, nükleer savaş araçları gibi…

İnsanlar, cep telefonunun uzakları yakın eden faydalarını görmeye alışıktır. Peki atmosferde dolaşan milyarlarca elektro manyetik dalgaların insanın beyninde kalbinde, daha anne karnındaki çocuğa verdiği zararlar neden görmezlikten, duymazlıktan geliyoruz? Sigara içen sadece kendisini mi zehirliyor? Telefonda konuşan yalnız kendi beynine mi zarar veriyor? Dünyayı bir kaç kez tahrip etme gücüne sahip nükleer savaş aletleri kime karşı, kim tarafından üretiliyor ve hangi ahlaki değerler bu güçleri kontrol ediyor?

Bu güçler Müslümanların elinde olunca tehlike ABD, Rusya, İngiltere, Hindistan ve İsrail’in elinde olunca barış için mi kullanılacak?

İletişim çağında iyi bilgiye ne kadar hızlı ulaşabiliyor isek; aynı hızla insanın dini, ahlaki ve insanlık değerlerini yozlaştıran, yok eden bilgilere de o rahatlıkla ulaşabiliyoruz. Bu yüzden insanlık yoğun bir bilgi kirliliği bombardımanı altında kendi değerlerinden hızla uzaklaşmaktadır. Lüzumsuz bir bilgi obezi haline gelen insan, aynı zamanda insanlık ölçülerine sığmamaktadır. Hızla acımasız, vahşi bir yaratık ve yıkım makinesi haline gelmektedir.

İnsan, her çağda vahyin sınırlarını zorladığında insanın içindeki insanı kendi elleriyle boğarak haddini aşmıştır.

İnternet ve elektronik ulaşım araçları bilgi kirliliğinden arındırılmadıkça, bilgiye ulaşımı kontrol altına almadıkça insanlık için nimet gibi görünen bu teknoloji külfet olmaktan, tahrip araçları, kontrol altına alınamayan bir Tsunami olmaktan öteye geçemez.

İnternet ve telefona ulaşma kolaylığına oranla toplumumuzun ahlaki çöküntüsünü, kültürel yozlaşmasını, sosyal tahribatının boyutları nerelere kadar dayandığını hesap eden, inceleyen kaç kurum ve kuruluş var? Yıkılan yuvalar, bozulan aile yapıları, gittikçe yozlaşan, şuursuzlaşan nesil, internet başında saatlerçe çakılı kalan gençlerin trajedik durumu, internet kaffelerin gayesiz, sahipsiz köprü altı çocukları üreten birer mikrop yuvası olduğunun farkındamıyız?

Son zamanlarda Tunus da, Mısır da, Yemen de, Libya ve Bahreyn de sosyal paylaşım sitelerinin bu ayaklanmalarda büyük roller oynadığı iddia edilmekte.
Mısırda Tahrir meydanında toplanan 2 milyon kişiden kaç kişinin evinde internet ve bilgisayar var ki? Oralarda yıllarca halka zulmeden diktatörleri bu sosyal siteleri yöneten ve kontrolü altında tutan bu sömürgeci güçler desteklemiyor muydu ? Bu ülkelerin Firavunları onların üçretsiz köleleri değil miydiler? Hangi dağda kurt öldü de bu emperyalist güçler, bir anda değişim taraftarı oluverdiler?

Dünyadaki egemen güçler en çok az gelişmiş ülkeleri sömürebilmektedirler. Ama şimdi, kontrolleri ellerinde olan elektronik iletişim gücünü kendi istediği amaçlar doğrultusunda kullanmaya başladılar. Emperyalizm her alanda taktik ve yüz değiştiriyor?

İhvan veya başka bir İslami grup Mısırda bu hareketin başını çekse ve tekelinde yönetse idi, acaba bu sosyal paylaşım sitelerinin kaçı açık kalır ve Tahrir meydanındaki insanların aralarındaki iletişimin sağlanmasını kolaylaştırmasına müsaade edilirdi ? Bu güçler Tunusda Gannuşi’ye, Cezairde FİS’e, Mısırda İhvan-Müslimin’e, Sudan ve diğer İslam ülkelerindeki Müslümanlara ne kadar Demokrat, tarafsız ve insancıl davrandılar, bakabildiler?

Yeni bir siber savaşın içinde olduğumuzun farkına varmalı ve vahyi yeniden kuşanmalıyız..

Eskiden cephelerde topla tüfekle verilen savaş şimdi siber alemde parmakların ucundaki klaviyelere dokunarak yapılıyor. Bir yandan kahvenizi içerken öbür yanda binlerce insanın ölümüne yol açacak roketi ateşleyebiliyorsunuz. Her hangi bir ülkeden fırlatılabilecek bir roketin nerede, nasıl imha edileceğini kahvaltınızı kesmeden yapabiliyorsunuz.

Dünya hiç bir dönemde bu kadar bir bilgi kirliliğinin işgaline uğramamıştır. Bu işgal Romalıların, Moğolların işgalinden daha fazla insanlık üzerinde tahribat yapmakta ve yapmaya da hızla devam etmektedir.

Çağımızda bilgi, iki tarafı keskin bir kılıç haline gelmiştir. Bunu kullananın niyeti ve insafı neticeyi pozitif ve negatif olarak belirlemektedir.

Kontrol edilmeyen/edilemeyen iletişim araç ve gereçlerini kullanan insanlar her an, her yerde patlamaya hazır serseri mayınlar gibi kalabalıkların arasında, kara bir bulut gibi insanlığın tepesinde dolaşmaktadır.

İnsanlık olarak hepimiz, bir bilgi yağmurunun rahmetiyle ıslanmaya veya bir ateş yağmurunun cehenneminde yanmaya adaylarız.

Eğer; inanç, iman ve itikadımız bizi kuşatıyor ve kontrol altına alabiliyorsa; bu yağmurun rahmetinden faydalanabilir, yoksa; ateş yağan gece ve gündüzlere hazır olmalıyız.

 

 

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Bir Seçim Fırtınası ardından… (3)

Arif Altunbaşİlk defa yarım asır sonra CHP nasıl Türkiye’ nin en büyük partisi olarak kara …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir