Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

NAMAZIN GÖNLÜNE GİRMEK

Eskilerimizin zamandan ve zeminden bağımsız eskimez sözleri vardır. İşte öyle bir söz: “Bir gönüle girmek istiyorsanız önce seveceksiniz, seviyorum demekle işlerin hallolduğu nerede görülmüş?” Sevmek başka bir hâl, karşı tarafın gönlünde iz bırakmak bambaşka bir hâldir. Yine eskimez bir söz: “Aşığa Bağdat sorulmaz, ufukları aşar gider.” Bedelsiz, zahmetsiz bir sevgi yoktur. Bedel ödendikçe, zahmet çekildikçe karşı tarafın gönlünde iz bırakmak mümkündür. Her şeyden önce bütün bunların temelinde bulunması gereken harç ise ciddiyettir. Ciddiyetten yoksun olan sevmeler ve iddialar laf kalabalığından başka bir şey değildir.

İnsanımızın Allah’a ve bizim için gönderdiği değerlere karşı sevgisini ifade etmesi konusunda hiçbir problem yoktur. Belki de bu durumu ifade etmek noktasında bizim milletimiz kadar mahir başka bir millet de yoktur. Ancak hepimizin bildiği bir hakikat vardır. “İmanın ispatı ameldir.” İşte bizim sıkıntımız burada başlamaktadır. Niyetimiz bunu sorgulamaktan ziyade bir anlayış ve kabul değişikliği sürecini başlatabilmektir. Beşeri anlamda karşı tarafa sevgiyi ispat için kırk takla atılırken, Rabbimize ve bizim için gönderdiği değerlere olan sevgimiz laftan öteye gitmemektedir.

Hepimiz Rabbimizi seviyoruz, kitabımızı seviyoruz, peygamberimizi seviyoruz. İş namaz kılmaya geldiğinde biraz sağır, biraz kör ve biraz da hissiz olabiliyoruz. Mazeretlerimiz ise okyanuslar kadar büyük; bir o kadar da geçersizdir, küçüktür ve hiçtir. Rabbimizi seviyorsak, kitabını seviyorsak, peygamberimizi seviyorsak bunun bugün için gösterilebilir ve görülebilir en büyük ispatı ise namazdır.

Namazın Rabbini seviyorsak, namazın kitabını seviyorsak, namazın peygamberini seviyorsak namazın kendisini sevmemek ne ile izah edilebilir ki? Öyle ise namazı da seveceğiz, namazı kılanları da seveceğiz. Namaza ve namazı kılanlara karşı duyacağımız sevgi ve muhabbet eninde sonunda bizi namazla buluşturacaktır. Namaz kılan asker, polis, sporcu, sanatçı, genç ve çocuk gördüğümüzde gönlümüzde sevinç ve sevgi haleleri oluşuyor. Bu namazı kılan biz olursak acaba kimler sevinir?  Rabbimizin sevinmesi, sevmesi ve razı olması bize yeter de artar bile.

Namaza dair sevgimiz, namazın sevgisinin gönlümüze düşmesi bizi de namazın gönlüne düşürecektir. Namazın gönlüne düşen peygamberimizin gönlüne, kitabımızın gönlüne ve Rabbimizin gönlüne düşecektir. Namazla başlayan yolculuğun bizi götüreceği yegana adres Rabbimizdir. Kıyamımızla, rükûmuzla ve secdemizle Rabbimize sığınalım. Namazı bizim gönlümüze, bizi namazın gönlüne üşürmesi Rabbimizden niyazımızdır. İnancımızın ve imanımızın gereği de budur. Secdemizi namazın gönül hanesi kabul edelim ve bu gönlün hakkını verebilmek duasıyla.

 Ömer Naci YILMAZ

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir