Roboski katliamında Müslümanı kafiri, ulusalcısı ümmetçisi, solcusu sağcısı,Türkü, Kürdü bu ülkede hepsi birden ayağa kalkarak bu olayı kınamış, lanetlemişlerdi.
Masum insanların katledilmesine karşı durmak elbette bu milletin gösterdiği erdemli bir duruştu.
Ekmek ve aş derdiyle dağlara, patikalara düşen, kaçakçı patronlara eli mahkum olan gencecik insanların yanlışlıkla da olsa vurulması elbette kabul edilemezdi.
Bugün ise, Kobani ve Rojova’nın IŞİD tarafından kuşatılmasını bahane ederek insanları sokağı işgal etmeye çağıran ve binlerce vatandaşa karşı terör estiren, yüzlerce insanı yaralayan, milyonlarca devlet ve milletin malına zarar veren, 38 insanımızı katleden PKK’lıların bu vahşice terörüne karşı, yaptıkları bu katliam ve vahşet karşısında susmak hangi dürüstlük ve aydınlıkla izah edilebilir?
Roboski’de öldürülenler insan da Diyarbakır’da, Van’da, Batman’da yurdun birçok ilinde sokak ortasında kendilerinden olmadığı için, fakir fukaraya kurban eti dağıttığı için kafaları taşla ezilen, arabayla üzerlerinden geçilen, apartmanın 4. Katından atılarak öldürülen, diri diri yakılanlar, silah ve palalarla delik deşik edilen 15-17 yaşlarındaki öldürülen bu masum çocuklar insan değil mi?
Kobani’den gelen yaralıları taşıyan ambulansları, Türkiye’de 500’e yakın PYD’lileri tedavi eden hastaneleri, 600 kadar polis aracını ateşe veren, sınırımızı koruyan askerlerimizi kurşunlayan, ülkeyi bir kaosun eşiğine getiren PKK’lı teröristleri kınamayan sözde yazarlar hangi karanlık güçlerin aydınlarıdır?
Taksim olaylarına katılan bir genç vurulup ölmesi karşısında ağıt yakan solcular, bugün dut yemiş bülbül gibi susuyorlar. Adeta zevklerinden de dört köşeler.
Türkiye karşıtı çapulcuları sokağa döküp kışkırtanlara, devrim yapacağız hikâyeleriyle gaza getirip sağa sola saldırtanlara karşı çıkmayan Kürt, Türk, ulusalcı ve solcu aydınlar hangi aydınlık yolun karanlık figüranlarıdırlar.
Bugün bu sokak terörüne ve teröristlerine karşı çıkmayanlar, dün Roboskili çocuklar için yaktıkları ağıtlar da sahtedir. O gün oynadıkları o dramatik oyunlar sipariş alınmış tiyatrolardır. Döktükleri gözyaşları oyun icabıdır. Demokrasi, özgürlük, insan hakları üzerine tüm söyledikleri, yazdıkları ikiyüzlülük destanından başka ne olabilir?
IŞİD katliamına maruz kalan Kobani halkının acılarına ortak olmak istediklerini söyleyenlerin bu iddiaları da külliyen yalandır. Gerçekten böyle bir niyetleri olsa idi Bu halka daha ilk günde kucak açan, onların yaralarını saran Türkiye’ye karşı isyana kalkışmazlar, şehirleri savaş alanına çevirmezlerdi.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın çağrısıyla sokağa dökülen vandalların ülkeye verdiği milyonlarca zararın ve katledilen 38 kişinin hesabını Demirtaş mutlaka vermelidir. Aksi takdirde çapulcu ve katillerin yaptığı yanlarına kar kalacaktır.
“IŞİD’e yardım ediyor” iftiralarıyla Türkiye üzerine yeni kâbus senaryoları üretenlerin gönüllü fedaisi olan Kemal Kılıçdaroğlu da eylem ve söylemleriyle en az Demirtaş kadar suçlu ve yanlış yapmaktadır.
Kobani ve Rojova’da Kürt devleti kurma hayaliyle yanıp tutuşanların bu olaylar karşısındaki suskunluğu PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yapmakla eş anlamdadır. Bu suskunluklar, vurdumduymazlıklar ve aymazlıklar ne yazık ki masum Kürt halkına, bin yıllık Kürt-Türk kardeşliğine zarar vermekten, yabancı güçlerin ekmeğine yağ sürmekten başka hiç bir işe yaramamaktadır.
PKK’lıların nazarında ‘’Barış süreci’’ diye bir süreç yok. Dostlar alış verişte görsün, oyalama ve zaman kazanma taktiği var. Onların dünyasında barış süreci yeniden savaşa hazırlanmak için her türlü hazırlığı yapmak ve zaman kazanmaktan ibaret bir oyalama taktiği olduğu görülmüştür.
Bu böyle bilinmeli, ama yine de barıştan yana olunmalı ve barıştan yana tavır konulmalıdır. Türkiye’yi yıllardır çıkmazlara sürükleyen taşeron Türk ve Kürt aydınlarının karanlık oyunlarına gelinmemelidir.
Arif Altunbaş – Haber7
arifaltunbas@hotmail.com
Twitter @arfaltunbas