Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

Kutsal devlet bataklığı

Kutsallık ilahi ve dini olanlara atfedilen bir sıfattır. İnsanlık var olduğundan beri insanlar kutsal olarak bildikleri ve kutsal olarak tanımladıklarına yönelmişlerdir.

Ama tarihin hiçbir döneminde insan devlete tapınmış, onun her yaptığının doğru olduğunu kabul etmiş değildir. Madem ki devlet yaptı, öyleyse doğrudur diye bir kabulleniş ve inanış biçimi de yoktur.

Devletler onları kuran ve mensubu oldukları vatandaşlarına mutluluk, huzur, barış, adalet, refah getirmek ve onları düşmanlarından korumak için vardır. Vatandaşlarının tepesinde  Demostenesin kılıcı, sırtında zulmün kamçısı olarak şaklamak için değil.

Ne zaman ve nerede olursa olsun devlet belirli otoriter, çıkar guruplarının eline geçerse halkına hizmet yerine bir avuç mutlu azınlığa hizmet eder hale getirilir.

Bu tip devletler halkına huzur ve refahı değil anarşi ve yoksulluk, barış ve adalet değil zulüm ve baskı getirir. Halkın isyan etmemesi için de devlete dokunulmazlık zırhı ve kutsallık elbisesi giydirilir.

Diktatörlükle yönetilen totaliter devletler zulüm ve işkence ile ayakta tutulmaya çalışılır.  Firavundan Nemruda, Büyük İskenderden Romalı Neron’a, Hitlerden Misoliniye, İnönüden Staline  kadar diktatörler kendi zulmlerini kamufle edebilmek için kutsal devlet imajı arkasına gizlenirler.

Son yüzyıllık tarihimizde istila ordularının bile yapamadığı zulmü devlet diktatörlerin hakim olduğu dönemlerde kendi halkımıza yapmıştır.

Özellikle halkın din ve ahlak, kültür ve geleneğine taban tabana zıt, tepeden inme devrimlere muhalefet eden millete karşı devlet sayısız kıyımlar ve katliamlar yapmıştır.

Hiçbir devlet‘’şapka giymeyiz’’ dedikleri için kendi şehrini ve insanlarını kendi savaş gemileriyle topa tutmaz. Bu sadece bizim tarihimizde Rizede görülen bir garabettir.

Bir devlet yaptıkları icraatlara halk karşı çıktı diye bir şehrin üzerine ordu gönderip onları top, tüfek ve uçakla imha eder, sağ kalanları sürgüne gönderir, çocuklarını bilinmedik ailelere bizde Dersimde olduğu gibi evlatlık verebilir mi?

Bir devlet harf devrimi yaparak bir günde kendi halkını cahil bırakmaz, bin yıllık tarihi ve kültürüyle milletinin bağlarını koparmaz. Türkiye hariç…

Devlet kutsaldır, ne yaparsa doğrudur mantığıyla yapılan binlerce zulüm, katliam, idam, sorgusuz yargılama ve sürgün değişik zamanlarda maalesef  Türkiyede yaşanmış gerçeklerdir.

Dersim ve Menemen katliamı, adına isyan dedikleri Balıkesir, Rize, Erzurum, Kastamonu halk muhalefetleri Cumhuriyet tarihimizde en kanlı bir şekilde  bastırılmış, susturulmuş, şimdiye kadar da kimse bunun hesabını sormamıştır. Çünkü, bu dönemler Cumhuriyet adına devletin ya Mustafa Kemal veya Milli şef İnönü tarafından tek başına yönetildiği diktatörlük dönemleridir.

Kutsal devlet adına insanlık dışı yapılan tüm zulümleri yok saymak, hala bunlardan bahsetmemek, bunları gündeme getirmemek ve özeleştiriye tuttmamak, gerçeklerin ortaya çıkarılmaması için engeller ve yasaklar koymak , suçluları ortaya çıkarmamak milletimiz ve insanlık adına yüz karası utanç verici bir durumdur.

Kendi tarihiyle yüzleşmeyen, yüzleşmekten kaçınan milletler aynı hata ve yanlışları işlemeye en müsait toplumlardır.

Yanlış ve  hata, zulüm ve işkence, sürgün ve katliam kim tarafından, ne maksatla, hangi zamanda yapılırsa yapılsın kınanması, lanetlenmesi ve cezalandırılması gerekir.En azından hak, hukuk, adalet ve insanlık bunu gerektirir.

Türkiye kendi tarihinin utanç verici tablolarıyla yüzleşmeden, bu tarihi enkaz üzerinde yeni Türkiyeyi kuramaz. Yeni Türkiyeyi lekesiz, sorunsuz bir zemin ve temel üzerinde inşa etmeninin yolu  kendi tarihimizle dürüstçe yüzleşebilmekten geçer.

 

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Bir Seçim Fırtınası ardından… (3)

Arif Altunbaşİlk defa yarım asır sonra CHP nasıl Türkiye’ nin en büyük partisi olarak kara …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir