Anadolu’nun Müslüman Türk milletine yurt olma yolundaki ilk adım, Tuğrul Bey döneminde 1048 yılındaki Pasinler Savaşı ile atılmıştır. Zaferle neticelenen bu savaşın parolası üç kelimeden oluşuyordu: “Biz Anadolu’ya geliyoruz.” Malazgirt Savaşı büyük Türk milletinin Bizans İmparatorluğu ile Anadolu topraklarındaki en ciddi karşılaşması olmuştur. Malazgirt’te kendisine doğru gelen tam dört katı olan Bizans ordusunu gören asker, Sultan Alp Arslan’ın huzuruna girip “Efendim 200 bin kişilik ordu üzerimize yaklaşıyor.” dediğinde Alp Arslan gülerek cevap verir: “Biz de onlara yaklaşıyoruz!” diyen Sultan Alp Arslan, Malazgirt Zaferi ile birlikte Müslüman Türk milletinin iman mührünü bir daha silinmemek üzere bu kutlu topraklara vurmuştur. Parolamız ise iki kelimeden oluşmuştur: “Biz geldik.” Anadolu topraklarında kesin Müslüman Türk hâkimiyetinin sağlanması ise 17 Eylül 1176’daki Miryakefelon Zaferi ile olmuştur.
Anadolu’nun kapılarının Müslüman Türk milletine açılması anlamına gelen Malazgirt Zaferi’nin efsane komutanı askeri deha sahibi olmakla birlikte aynı zamanda merhametin ve adaletin de sembolü olan Alp Arslan’dır. Zafer sonrasında Diyojen esir alınmış, Sultanın çadırında bir esir gibi değil, misafir bir devlet başkanı gibi ağırlanmış, kendisine her türlü saygı ve hürmet gösterilmiştir. Antlaşma imzalanmasından sonra istediği şekilde ülkesine uğurlanmıştır. Bizans’taki entrikalar, Diyojen henüz İstanbul’a dönmeden başlamış ve yerine yeni İmparator tahta geçmişti. Sağ olduğu anlaşılan Dijojen yakalanmış, normalin dışında bir uygulama ile gözlerine mil çekilmiş ve ölüme terk edilmiştir. Diyojen’in ölüm haberini duyduğunda Sultan Alp Arslan’ın ağzından şu üç kelimelik bir cümle çıkmıştır: “Romalıların Allah’ı yoktur.” 11. Yüzyılda Dünyanın siyasal tanrısı kabul edilen Roma İmparatorluğu hem Asya’da, hem Afrika’da ve hem de Avrupa’da hâkim konumdaydı. Romalıların zalimliği sadece Anadolu toraklarında kendi halkına karşı değildi. Elinin uzandığı her yerde zalimliğinden herkes nasibini alıyordu. Alp Arslan’ın yaptığı en azından bu büyük zalimin Anadolu üzerindeki elini kırmaktı ve bu başarılmıştı.
Bugünlerde Romalıların kalıntılarından Yunanistan, topraklarından topladığı göçmenleri gemilerle Ege Denizi’nin ortasına götürüp zorla plastik botlara binmeye zorlayarak adeta ölüme terk etti. Televizyonlarda izlediğimiz bu haber bize Alp Arslan’ın “Romalıların Allah’ı yoktur.” sözünü hatırlattı. Sultan Alp Arslan bugün yaşasaydı, meşhur cümlesini şöyle kuracaktı: “Batılıların Allah’ı yoktur.” Bunların Allah’ı olsaydı, Birinci Dünya Savaşı sonrasında leş kargaları gibi Anadolu’ya üşüşürler miydi? İstiklal Savaşımız iç huzurumuza uzanan eli kırmak için dünyaya karşı bir meydan okuma değil midir? Bunların Allah’ı olsaydı Afrika’yı sömürürler miydi? Bunların Allah’ı olsaydı Afrika’nın esmer insanlarını köleleştirirler miydi? Bunların Allah’ı olsaydı sırf siyahî olduğu için George Floyd’u nefessiz bırakarak öldürürler miydi? Bunların Allah’ı olsaydı Afganistan’ı, Irak’ı işgal edip Afrika ülkelerinde darbeler yaparlar mıydı? Hangi birini sayılım? Dünyanın neresinde dinli- dinsiz veya başka türlü örgüt varsa hepsi bunlar tarafından kurulmuştur.
Dünyanın neresinde bir karışıklık varsa orada Batılıların parmak ve ayak izini görmek mümkündür. Kızılderili kardeşimiz bunu çok güzel ifade etmiş: “Bir dereden karşı karşıya geçerken iki balığın kavga ettiğini görürseniz bilin ki az önce oradan uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir.” Bugün insanlığa yapılacak en büyük iyilik, insanların ülkelerini karıştırmak isteyenlerin parmaklarını kırmaktır. Bugünlerde yapılacak en güzel iş, huzur bozucuların parmaklarını kırmak için kendi insanına sahip çıkmak, fitne ve fesada karşı uyanık olmaktır. Bütün bunlar için nöbette olmak gerekir, nöbette de uyanık olmak gerekir. Çünkü “Batılıların Allah’ı yoktur.”
Ömer Naci Yılmaz