Aydın Aydın
Şaşırmayın da lütfen okuyun.
Öğretmenlik yaptığım seksenli yıllarda çocuklarıma anlatmıştım.
Şöyle demiştim.
“Alemde hiç bir şey yok olmaz. Biz yeter ki ses çıkarmış olalım bu ses dahi yok olmaz.
Peygamberimiz efendimiz her Ramazan’da Kur’an’ı Kerim’i Cebrail aleyhisselama okuyarak “mukabele” ederlerdi.
Bu mukabeleler şu anda ve her anda kâinatta mevcuttur.
Diyelim gün oldu ve geçmişe yolculuk yaptık veya teknoloji olarak alemin herhangi bir zaman ve noktasında olmuş bir işin ses kaydını yapabildiğimiz gibi, peygamber efendimizin bir mukabelesinin de ses kaydını yaptık ve bu kayıt ile şu anda elimizde tuttuğumuz mushafın bazı kelimelerinin bir birini tutmadığını gördük.
Ne yaparız? Bu durumda biz müslümanlar “Hangi Kur’an’ı” gerçek Kur’an diye kabul ederiz?”
Böyle veya buna benzer şekilde bir anlatım ile anlatırdım ve çocuklar ile soruyu mütalaa ederdik
Çocuklar teknolojiye yaşlı insanlardan daha fazla güvenirler. Bu güven aynı zamanda büyüklere güven anlamına da gelir. Çünkü, o teknoloji büyüklerinin eseridir ve çocuğun güven dünyası, büyüklerine güvenmek ile emniyetli hale gelir.
Çocuklar… Sorduğum soruya teknolojinin kaydı olarak önümüze gelmiş, “Kaydı yapılmış Kur’an’ı” gerçek Kur’an diye kabul edeceklerini söylerlerdi. Bu söz ve kabulleri ile de gurur duyarlardi.
Sonra?
Sonra, biz devreye girerdik ve “olmaz” derdik.
Şaşkınlık dünyası ve konuşmaya devam ederdik.
Ve… “Bir kelimenin Kur’an olma şartları nelerdir?” Konusuna geri donerdik.
Kimse bilmez. O coooook büyük hocalara dahi sorun onlar dahi bilmez ama ortaokul ikinci veya üçüncü sınıf ders kitaplarında yazıyordu.
Ne yazıyordu?
Bir söz veya kelimenin Kur’an olma şartları dörttür. Bunlar şunlardır.
1- Lafız olması (Söz ve anlamının Allah Teala’ya ait olması… Mustafa Öztürk’ün sapittigi konu)
2- Hz. Muhammed Mustafa’ya vahiy yoluyla ve illa Cebrail aleyhisselam vasıtasıyla gelmiş olması… (Başka peygambere gelmiş vahiy ve Cebrail aleyhisselamin getirmesi dışında başka bir şekilde vahiy olmuş olması kelimeyi ve manayı Kur’an etmez. Dikkat ediniz)
Arapça olması… Hiçbir meal ve tefsir Kur’an olmaz
Ve … Tevatür olması… Yani Kur’an ancak tevatür ile gelmiş şekli ile Kur’an’dir.
Tevatür ne demek?
Bize gelen kelimeyi bize bir müslüman getirmiş olmalı. . O da onu kendinden önceki müslümandan almış olmalı… O da kendinden önceki bir müslümandan… O da kendinden öncekinden… Vd… İle o da tabii ut tabiinden .. onlar da sahabeden… Sahabe de peygamberimiz efendimizden almış olmalı… Ki buna biz “tevatür” diyelim….
Anlatırdım ve çocuklarima derdim ki….
Elimizdeki Kur’an bize tevatür yoluyla bize gelmiştir ve illa gerçek Kur’an’dir. Bunda şek ve şüphe bizi dinsiz eder. Bu kitap Allah Teala’nın koruduğu kitaptır. Elimize gelen kayıt her ne kadar teknolojik bir başarı ve matematik bir gerçeklik ise de bu seslere şeytanın sesinin karışması ihtimal olarak illa mümkündür ve bu kayıt aklen ve itikaden hiç bir şekilde kesinlik ifade etmez.
Bizim için ilk günden kıyamet gününe kadar gerçek Kur’an elimizde tuttuğumuz işte bu kitaptır.
Ve o günler daha radyo ve televizyon en ileri derecede teknoloji idi… Yani bu zamanın ses, görüntü kayıt ve aktarımı konusunda mevcut teknooji bilim kurgu ve insanların hayal dünyasında bile yoktu.
Yoktu ve biz tevatüre inanırdık.
Şimdi tevatür nedir bilmeyen tevatüru söylenti ve rivayet gibi anlayan ve anlatan büyük büyük ve coooook büyük din alimlerinin arasında…
Yaşayıp gidiyoruz. Çocuklar da yok ki bir şey anlatalım.