Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

SÖVMEYE HAYIR DUAYA EVET

1772015_130039372453314122672_OriginalSövme “Türkçe’de ağır ve kötü söz söyleme, ırza ve namusa dokunan ayıp ve çirkin ifadeler kullanma, küfretme”[1] anlamına gelir. Sadece muhatabını utandırmakla kalmaz, duyanı da utandıran çirkin bir söz ve davranıştır. Ne yazık ki içinde yaşadığımız toplum bu konuda çok mahirdir. Öyleleri vardır ki içerisinde çirkin söz bulunmayan cümle kurmaktan oldukça acizdirler. Bu sözler onlar için çok normal, sıradan ve basittir. Oysa sövme fiili dilin afetlerinden olup aynı zamanda dilin sahibine ihanetidir. Allah’ın en kıymetli ikramı olan dilin çirkinliklere alet edilmesi onu ikram edene karşı yapılabilecek en büyük saygısızlıktır.

 

Sövme âdeti, çirkinliği ne bir coğrafyaya, ne de her hangi bir ırka has. Sövme insanlığın en eski problemlerinden biridir. Sövmenin basit ve sıradan bir işmiş gibi görülmesi bizatihi sövmenin kendisinden daha ağır ve çirkindir. İnsana düşen ise buna müdahale etmek, yapılmamasını istemektir. Ne yazık ki toplumumuzun yaşlıları sövüyor, gençleri sövüyor, erkekleri sövüyor, kadınları sövüyor, kızları sövüyor, çocukları sövüyor, sövdürülüyor ve ödüllendiriliyor. Okumuşu, okumamışı, hacısı, hocası, öğretmeni, öğrencisi sövüyor. Köylüsü, kentlisi, şehirlisi, medenisi, Müslüman’ı, laiki, ulusalcısı, liberali, milliyetçisi, komünisti, sağcısı, solcusu, dinlisi, dinsizi sövüp duruyor. Çarşıda, pazarda, sokakta, caddede, okulda, bayramda, seyranda, düğünde, maç seyrederken stadda, salonda, tiyatroda, sinemada, kahvede, çay ocağında,  cafede, parkta, hastanede velhasıl insanın olduğu her yerde sövmeler gırla gidiyor.  Güya sövmeyenler anlattıkları ve yaptıkları şebekliklerden dolayı sövmekten daha çirkin sözleri yayabiliyorlar. Bu toplum bil fiil sövüyor. Bunu da heriflik olarak nitelendiriyor. Dedik ya sıradan bir şeymiş gibi davranılıyor. Bir tanıdık kucağındaki çocuğu ile oynuyor diğer yandan da yanındakilerle konuşurken o çirkin eylemi icra etti ve duydum. Hemen yanına gidip “Allah’tan af dile, böyle bir çirkin sözü senin ağzından duymasına sebep olduğun için çocuğundan da özür dile” dedim. Sağolsun gereğini yaptı. Kaç kişiyi bu şekilde uyarabiliriz, kaç kişi böyle bir çirkin davranışından dolayı af ve özür dileyebilir. Daha önce konuyla ilgili bir yazımda kısaca bahsetmiştim: “Hırsızlıktan dolayı helallik alanlara, özür dileyenlere şahit olmuşluğumuz vardır. Fakat sövdüğü için özür dileyene ve helallik alana rastlamadım. Bunun helalliği ve özrü hırsızlığınkinden çok daha ağırdır.“

 

İnsanlık tarihi kadar eski olan böyle bir çirkinliği ortadan kaldırmak için ne yapalım? Necip milletimiz her konuda seferberlik veya kampanya baya başlatmayı sever. Öncelikle bireysel olarak başlamalıyız. Biz sövmeyeceğiz, sövüldüğünde onaylıyormuş gibi kahkaha atmayacağız. Yüzümüzü ekşiteceğiz, hatta o çirkinliğin işlendiği mekanı terk edeceğiz. Kulaklarımızın kirletilmesine müsaade etmemeliyiz. Usulü dairesinde de gerekli ikazımızı yapmalıyız. O çirkin alışkanlığı terk edip yerine herkesin memnun, Rabbimizin de razı olacağı duayı yerleştireceğiz. Dua çeşitliliğimizin içerisine bu meseleyi de yerleştirmeliyiz. Rabbimizin o kardeşlerimizi bu illetten kurtarması için, o illetin işlendiği ortamları terk edebilme iradesi gösterebilmeleri için samimi olarak dua etmeliyiz. Duamızı sadece kavli olanla sınırlandırmayalım; fiili olarak da yapalım. Gel kardeşim deyip ortamdan uzaklaştıralım, yapılan çirkinliğin vahametini ona hatırlatalım. Peygamberimizle alakalı şu hatırlatmayı da ihmal etmeyelim: “Nitekim İslâm’a yeni giren Câbir b. Süleym’e kimseye sövmemesi tavsiyesinde bulunmuş, o da buna uyarak hayatı boyunca hiçbir insana veya hayvana kötü söz söylememiştir. Sövmenin sosyal hayatta açtığı yaralara ve kişinin dindarlığına verdiği zararlara değişik vesilelerle dikkat çeken Hz. Peygamber ölülere sövme âdetini şiddetle eleştirmiş ve bunun hayattakileri üzeceği uyarısında bulunmuştur. Yine hadislerde ana babaya, sahâbîlere, zamana, rüzgâra, hastalığa ve hayvanlara sövmek de yasaklanmıştır.”[2]

 

Bazı doktorlar ve psikologlar maça gitmenin insanı rahatlatacağını söylüyorlarmış. Neymiş, bağırıyormuş, çağırıyormuş, sövüyormuş ve psikolojik olarak rahatlıyorlarmış. Bir maç seyretmek yedi doktora bedelmiş. Tasavvur yamuk olunca ister istemez teşhis de yanlış olacaktır. Sövmenin yedi doktora bedel olduğunu söyleyenler bilmezler ki bizim bir “Ya sabır” çekmemiz onların yetmiş doktoruna bedeldir. Unutmamamız gereken bir hakikat vardır ki söverek, sayarak hiçbir şeyi değiştiremeyiz. İyiliği ve güzelliği istemek herkesin arzusudur. Bu arzuyu gerçekleştirmenin araçlarından olmaması gerekenin başında sövmek gelmektedir. İyiliği, güzelliği, huzuru, estetik olanı istemek ancak arı duru bir kalple yapılacak dua ile mümkündür. Çevremizdeki maddi pisliklere karşı çıkmakla kalmayıp her türlü çirkinliğe de karşı çıkmalıyız. Bu pisliklerin en bariz olanlarının başında sövme gelmektedir. Ve biz bu çirkinliğe karşı savaş başlatmalı, yerine duayı ikame etmeliyiz. Hiçbir insanın annesi, babası, karısı, kocası, bacısı, oğlu, kızı ve her türlü değeri bir başkasının dilinde sövmenin unsuru olmamalıdır. Heriflik, adamlık, delikanlılık, mertlik, hanımefendilik ve insanlık, başkalarının her türlü değerinin ağızlarda dua olmasıdır. Ebu Cehil’e dahi sövdürmeyen Peygamberin ümmeti nasıl olur da kardeşlerine söver?

 

Sövmeye hayır! Duaya evet! Sevgi toplumunu söverek değil, dua ederek oluşturabiliriz. Biz bu niyetimizi samimi olarak ortaya koyabilirsek arzuladığımız sonucu Rabbimiz elbette var edecektir. Sövmeyen, seven ve dua edebilen ağızlara selam olsun.

 

Ömer Naci Yılmaz


[1] Mehmet BOYNUKALIN, TDV. İSL. ANS. Cilt:37, s. 397

 

[2] Mehmet BOYNUKALIN, TDV. İSL. ANS. Cilt:37, s. 398

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir