Fethiye’den ayrılış Cavit Okurla buluşma
Fethiye İngiliz sakinlerinin çokluğundan dolayı, demografik açıdan Londra yakınlarındaki bir İngiliz kasabasını andırıyor. İngiliz turistler çoktan benimsemiş burayı. Evlilikler almış başını gitmiş. Sadece İngiliz kadınlar Türk erkeklerle değil, İngiliz erkeklerin Türk kadınlarla evliliği de yaygın. İslami yaşam tarzı ve şuuru olmayan ortalama insanlar rahatsız değil. Bu tip insanlar işinin yürüdüğüne bakıyor. İngiliz turistlerin Pazar ayinleri için Kiliselerinin olup olmadığı sorum muallakta kaldı. Doğru dürüst bir cevap alamadım. Turizm ciddi bir gelir kaynağı. İşsizlik yok denecek kadar. Kışın nüfusu düşüyor yazın artıyor.
Sosyal paylaşım sitesinden Fethiye’de olduğumu öğrenen Cengiz Kaya evine davet etti. Fethiye’de öğretmenlik yapıyormuş. Aradan 30 yıl geçmiş. Erzurum Felsefeyi kazandığımda üniversiteye kayıt yaptırmak için Isparta’dan bindiğim otobüste Burdurlu Cengiz’de vardı. Ancak kısa süreli bir diyaloğumuz olmuştu. O Trabzon’a bende bir yıl sonra İzmir’e gittiğimizden irtibat kopmuştu. Cengiz’in evi çok güzel verandalı. Çay ikram ediyorlar, doyumsuz bir sohbet sonrası, Allah nasip ederse seneye buluşmak üzere vedalaşıyoruz.
Fethiye’den ayrılıyoruz. Yörüklerin memleketi belleğimizde, güzel bir anı yumağı. Dostluklar, resimler ve sahilinden itina ile toplanmış küçük şahane taşlar… Hedefte Muğla var. Yolumuz sabah kahvaltısı için Köyceğiz’e düşüyor. Oranın pazarı ve kalabalık. Zar zor kalabalıktan sıyrılıp karnımızı doyuracak bir lokantaya kapak atıyoruz. Karnımızı doyurduktan sonra ben tütüncü arıyorum, eşim çocukların sağlıklı gelişimi için arı sütü. İkimizde aradığımızı buluyoruz. Öğle üzeri Muğla’ya vardığımızda ilk işim yıllardır tanıdığım Cavit Okur’u aramak oluyor.
Cavit Abi Sütçüler Kesmeli. Uzun yıllardır Muğla’da yaşıyor. İmam Hatip Lisesinde idarecilik yaptığından bölgede onu tanımayan yok. Türkiye’de MTTB camiasının önde gelen isimlerinden. Tarihe İzmir Yüksek İslam Enstitüsü’ndeki boykotla geçen Cavit Abi, güler yüzle karşılıyor bizi. Muğla merkezdeki ofisinde dinlenmek fırsatını buluyoruz. Kendisi Basın Yayın Enformasyon Muğla Müdürü. Gelen giden eksik değil. Cavit abi dert babası. Muğla’nın Marko Paşası sanki. Kimseyi boş çevirmiyor. Yemek ikramını kısa süre önce Köyceğiz’de yediğimizden geri çevirmek zorunda kalıyoruz. Yorgunluğumuzu alan demli çayları, soğuk sular taçlandırıyor. Sohbetimiz koyulaştıkça ortak tanıdıklarımızı yâd ediyoruz.
Ben, Ezcümle dergisinin muhtelif sayılarından bir kaçını takdim ettikten sonra, yüzümü kızartıp hediye edeceği kitap var mı yok mu diye soruyorum. Önce Karınca dergisini uzatıyor bana. İlk sayısı Mayıs 2014’te neşredilmiş. Kapağında “Yine Yeniden İmam Hatipler” başlığı dikkat çekiyor. Muğla merkezli bir dergi. Derginin “Karınca İmam Hatip Gönüllüleri ve Sosyal Yardımlaşma Derneği”nin yayını olduğunu künyesinden öğreniyorum.
İmtiyaz sahibi Sayim Akdeniz, editörü İskender Işık. Dergi, yayını olduğu derneğinin ilkelerine uygun münderecata sahip. Dergiyi karıştırırken Köyceğiz İmam Hatip Lisesinden mezun olduktan sonra Ege Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanan, sonrada Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi dekanlığına kadar yükselen Prof Dr Ramazan Akdemir’le ilgili yaşam öyküsü dikkatimi çekiyor. Hafızamı yokluyorum, Ramazan Bey İzmir’den tanıdık bir isim gelmiyor. Demek ki farklı camiaların içinde bulunmuşuz.
Cavit Okur’la yapılan söyleşi hemen dikkat çekiyor. Takdim yazısı da söyleşiyi okunur kılıyor. “O öğrencileri ile yapacağı sohbete boş gitmemek için cebindeki son parayı kuru pastaya veren, ömrünü öğrencilerine adamış, İmam Hatip neslinin yetişmesinde büyük emekleri olan bir eğitim ve dava adamı.” Cavit Abiden Muğla tarihi ve kültürü ile ilgili kitapların yanı sıra Arif Altunbaş tarafından yazılmış, Sezgenç Yayıncılık tarafından neşredilmiş, “The Paralel Cemaat” isimli kitabı da alıyorum. Günler sonra okuduğumda Cavit Okur’un ağzından İzmir Yüksek İslam Enstitüsü’nde öğrencilerin başlattığı boykotun, İzmir’de vaizlik yapan ve yeni yeni cemaatini temellendiren Fethullah Gülen tarafından nasıl sabote edildiğini öğrenince, şaşkınlığım tavan yapıyor.
Cavit Okur’dan sonra halamın oğlu Hasan Hüseyin Uysal’a telefondan ulaşıp Muğla’da olup olmadıklarını öğreniyorum. Muğla’dayız buyrun diyor. 3 sene önce düğünlerine gittiğimiz evi bulmak zor olmuyor. Eşiyle birlikte izzeti ikramda bulunuyorlar. Evlerinin önünde kendiliğinden yetişen Biberiye bitkisinden eşim bir hayli topluyor. Isparta usulü mükellef bir sofra donatıyorlar. Helalleşip yollara düşüyoruz çünkü o gün akşam İzmir Selçuk öğretmenevinden ücretini günler öncesinden yatırarak yer ayırttığımızdan, geceleme tekliflerine canı gönülden teşekkür ediyoruz.
Ömer Çelikdüzen
Twitter:@oc320c39
omurcelikdonmez@hotmail.com