Bu cümleyi hatırlıyorsunuz değil mi? Bil umum kâfirin, münafığın, fasıkın, omuzu kalabalığın, apoletli sivillerin, oldurmayın diye arya söyler gibi bağıran adamların, Çankaya yokuşuna yatacağız, oraya çıkartmayacağız diyenlerin saldırdığı Sayın Erdoğan pekâlâ kendisi cumhurbaşkanı olabilecekken mecliste, grup kürsüsünde “Adayımız, bu hareketi birlikte kurduğumuz Sayın Abdullah Gül kardeşimdir.” diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığınızı ilan etmişti. O günden sonra kendisine yönelik yapılan saldırılar, taarruzlar, hakaretler cumhuriyet tarihinde kime yapılmıştı? Osmanlı Devleti’nde Abdülhamit’in, Cumhuriyet döneminde Erdoğan’ın maruz kaldıklarının aynısına maruz kalan bir Allah’ın kulu var mı? Türk devlet tarihinde bu kadirşinaslığın kaç tane örneğinden bahsedilebilir. Hatırımıza gelenler; Çağrı Bey’in Tuğrul Bey, Süleyman Paşa’nın Orhan Gazi lehine feragat etmesi.
2007 yılının cumhurbaşkanlığı seçim sürecini en iyi hatırlayacakların başında siz gelmektesiniz. Meclise ve milletvekillerine yönelik tehditleri hatırlayın. Korkudan bırakın meclise girmeyi Ankara’da evinden çıkamayan milletvekillerini hatırlayın. Bütün bunlara rağmen bil umum azgın çeteye rağmen Sayın Erdoğan’ın sizin için verdiği mücadeleyi bir hatırlayın. Hükümet olmanıza rağmen, bürokratik iktidar onlardaydı ve Erdoğan onlarla da mücadele ediyordu. Erdoğan’ın şahsında sizin seçilmeniz için mücadele eden insanları bir hatırlayın. Karşınızda, karşımızda yer alanları da bir hatırlayın. Cumhuriyet mitingleri adı altında yapılan taarruzları da bir hatırlayın. Siz belki yukardaydınız ve aşağılarda neler döndüğünü bilmiyordunuz. Müslümanların her türlü faaliyetleri sıkı bir kontrol altındaydı ve kutlu doğum programlarının afişleri dahi toplatılıyordu. Bütün hainliklere ve 367 hukuk garabetine rağmen seçildiniz ve ortalık durulur gibi oldu. Su uyur, düşman uyumaz misali onların kuyruk acısı zaten uyumalarına ve unutmalarına imkân vermiyordu. Ve onlar vazgeçmemişlerdi. Oların vazgeçmediğini 7 Haziran 2015 seçimlerinde gördük.
Peki, siz 10 Ağustos 2014’ten sonra ne yaptınız? Sizin için mücadele edenlerin verdiği mücadelenin ve gayretin yüz de birini gösterebildiniz mi? Ne adına sessiz ve tarafsız kaldınız? Ya da sessiz ve tarafsız kaldınız mı, kalabildiniz mi?
Sayın Abdullah Gül kardeşim!
Siz açıklamaya yapınca bizden çok onlar seviniyor. Siz konuşuyorsunuz, Geziciler seviniyor.
Siz konuşuyorsunuz, Taksim Platformu seviniyor.
Siz konuşuyorsunuz, CHP’liler seviniyor.
Siz konuşunca MHP’liler seviniyor ve adınızı anarak Erdoğan’a sövüyor.
Siz konuşuyorsunuz, Paralel Çeteci’ler seviniyor.
Siz konuşuyorsunuz, HDP’liler seviniyor.
Siz konuşunca, İslam düşmanlarının gazeteleri boy boy resimlerinizi basıyor.
Siz konuşmayınca, danışmanlarınız sazı ellerine alıyor. Onlar konuşunca bil umum İslam düşmanları seviniyor, zamanın fitnecileri seviniyor. Basın danışmanınız konuşunca, yazınca küffarın gazetelerinde çarşaf çarşaf yer buluyor, söyledikleri manşete çekiliyor.
Sayın Abdullah Gül kardeşim!
10 Ağustos 2014’ten beri bizim dışımızda herkesi sevindirdiniz, herkesi heyecanlandırdınız. Ve bu sevinci sadece bizden esirgediniz. Bizi sevindirmeyenler için Allah sizi sevindirsin diye dua edeceğimizi mi zannediyorsunuz. Hamdolsun hoşgörü budalalarından değiliz.
Sevindirmediğiniz yığınların sizi sevindirmesini beklemeyin. Bize sırtını dönenlere yüzümüzü dönmeyeceğiz vesselam.
Ömer Naci YILMAZ