İnsanın geçmişini aydınlatan, bugününe ve geleceğine ışık tutan bilimdir tarih. Başımızdan geçen olaylar hakkında hükmü veren de, odur. O acı hatıraların, göz yaşlarının, dökülen kanların, katliamların ve felaketlerin tutanağı, bugünün ve yarının yolumuz üzerindeki işaret levhalarıdır.
Millet olarak Rusya denince aklımıza hemen Osmanlı- Rus savaşları gelir(1)Tarih boyu Ruslarla aramızda 16 savaş yapmışız. Bazen onlar, bazen de biz galip gelmişiz. Bunlara Müslüman Kazan, Astarhan, Kırım Hanlıklarının Ruslarla yaptıkları kanlı savaşları, Batı Türkistan’ın işgal ve istilalarını da eklersek karşımıza koskoca; ’’Ayıdan post, Rus’tan dost olmaz’’ atasözü çıkar. Savaş demek; işgal, istila, gözyaşı kan, zulüm ve ölüm demektir.
İngilizler ve Fransızlar gibi Çarlık Rusya’sı da Osmanlının yıkılmasında en büyük rolü oynayan devletlerden biridir. İşgal, istila ve sömürgecilik anlamında Çarlık ve Sovyetler Rusyası arasında hiçbir fark yoktur. Kazan, Kırım, Dağıstan, Çeçen, İnguş, Çerkes, Abhaza vs. tüm Müslüman uluslar, Orta Asya Türkleri yıllarca Rus işgal ve istilası altında Cengiz Aymatov’un deyimiyle esaret altında Ruslaştırılarak ‘’Mankurtlaştırılmaya’’ çalışılmıştır.
Bugün dünyanın en büyük toprak parçasına sahip olan Rusya nüfusunun büyük bir kısmı kardeş Müslüman milletlerden oluşmaktadır. Onların Rus emperyalizminin göstermelik özgürlük ve özerklikleri altında esir yaşamaya mahkum olmaları milletimizi derinden huzursuz etmesinden Rusya büyük bir rahatsızlık duymaktadır.
Sovyetler’in çöküşüyle perişan durumda olan Rusya’nın yerini şimdi, gaz ve petrol gelirleriyle güçlenen, Bit’i kanlandıkça da dünyaya kafa tutan yeni Rus Çarlık yönetimi almıştır. Çeçen Kıyamının en vahşi ve kanlı bir şekilde bastırılması, Azerbeycan toprağı Karabağın Ermenistana işgal ettirilmesi, Abhaza’nın oldu bittiye getirilmesi, Ukrayna’dan Kırımın ilhakı, Suriye’ye asker çıkarılarak İran ile birlikte diktatör Esed rejiminin ayakta kalması için milyarlarca dolar askeri ve lojistik harcamaların yapılması, Orada iki askeri üst kurulması yeni Rus Çarı Putin’in Deli Petro ve Katarina’nın ‘’Sıcak denizlere açılma’’ idealinden vazgeçmediğini göstermektedir.
İsrail’in Gazze kıyılarında zengin gaz yatakları bulmasıyla Doğu Akdeniz’de başlayan deniz yetki alanları savaşına Mısır, Yunanistan, İsrail, Kıbrıs Rum kesimi, Fransa, BAE ve Rusya’nın da katılmasıyla bölgede Türkiye Rusya ilişkileri ve ortaklıkları yeni bir sürece girmektedir. Özellikle; Rusya’nın Libya’daki darbeci Hafter tarafında yer alması, BAE vasıtasıyla ona her türlü silah ve uçak temin etmesi Türkiye Rusya ilişkileri bağlamında bir kör düğümü ortamı hazırlamaktadır.
Petro-dolarların şımarttığı körfezin eşkiyası kabile devletleri gibi Ürdün ve Mısır’ın bir yandan ABD ile birlikte görünürken, diğer yandan da Libya’da Rusya ile fingirdeşmesi Suriye, Akdeniz ve Libya üçgeninde Türkiyeyi kuşatma hareketidir.Bu ise; Rusya ve Türkiye ilişkilerini farklı kulvarlara taşımaktadır. Bunlar petrol ağası Bedevilerin aklı değil batılı emperyalistlerin oyunlarının bir parçasıdır.
Rusya tarihin hiçbir döneminde Osmanlı ve Türkiye’ye karşı samimi ve dostça davranmadığı aklımızın hep bir tarafında saklıdır. Şimdi de fıtratı gereği aynı dost görünen düşman rolünü beceriksizce sürdürmeye devam ediyor. Ayının karekterini bilen bir millet olarak biz bunun farkındayız. Ne yazık ki, içimizdeki yerli münafıkların ‘’Sözcü’leri’’, ‘Çöl eşekleri’’ bazı medya organları, yazarları ve onların siyasi temsilcileri her zaman olduğu gibi düşmanla aynı oyunu oynamakta ölçü ve sınır tanımıyor. Bunlar ihanetlerini ve ihanet çapındaki hatalarını ‘’Muhalefet ediyoruz’’ diye millete yutturmaya çalışsalar da, birkaç İslam ve Türkiye düşmanından başka kimse bu ikiyüzlülere inanmıyor.
Rusya’nın Doğu Akdeniz’de ABD’nin uşağı Arap liderleriyle beraber hareket etmesi, Suriye’de olduğu gibi Libya’da da bir deniz ve hava üssü elde ederek orada da önümüzü kesmeye çalışması Akdeniz’deki tüm dengeleri değiştirmeye yönelik bir oyunun parçasıdır.
Allah’ın izniyle Türkiye bu engelleri ve badireleri zamanla bir bir aşar. Bir gün Libyalı kardeşlerimiz de vatanlarını bölünmüşlükten kurtarır, rahata, huzura ve barışa kavuşurlar. Esed, Hafter ve Sisi gibi tüm batı uşakları gider. Bu bölgede kalıcı olanlar leş kokusu alarak dışarıdan gelen akbabalar ve çakallar değil, bu toprakların asıl sahibi olan milletlerdir.
Gerek Amerika, gerek AB ve gerekse Rusya ile bir iş yaparken Akrep ve Kurbağanın birlikte ibretli ‘’Dereyi geçme’’ hikayesini hatırla ! Ayı ile arkadaş ol, ama; gerçek dostun olan belindeki silahını da asla, unutma!’’
Arif Altunbaş, Haber 7
1-Osmanlı Rus savaşları,
1568-1570 Astrahan Seferi
1571 Osmanlı-Rus Savaşı
1572 Molodi Savaşı
1676-1681 Osmanlı-Rus Savaşı
1686-1700 Osmanlı-Rus Savaşı
1700-1721 Büyük Kuzey Savaşı
1710-1711 Osmanlı-Rus Savaşı
1735-1739 Osmanlı-Rus-Avusturya Savaşı
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı
1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı
1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı
1827 Navarin Deniz Muharebesi
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı
1853-1856 Osmanlı-Rus Savaşı
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı
1914-1917 Osmanlı-Rus Savaşı