Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki batıcı aydınlar kadar kendi milletine ve insanlarına, kültür ve tarihine, medeniyet ve coğrafyasına yabancı bir ülke yoktur.
Bizim aydınımızın ekseriyeti batının ve batılı güçlerin propagandaları karşısında zihinsel travmalara uğramış, kendi değerlerine yabancı, kendi ülkesinin gerçeklerinden uzak bir şekilde yaşamaktadır. Milliyetçisi de, Halkçısı da, solcusu ve sağcısı da aynı.
Her gurup kendi dar dünyasının girdabında yok olmuş, Hak ve hakikatin dünyasından kilometrelerce uzak, apayrı bir alemde yaşamaktadır. Milletin ve ülkenin değer ve çıkarları onlar için hiç de önemli değil. Varsa yoksa onların ideolojik saplantıları ve görüşleri her şeyinden önünde geliyor.
Bunlar batıcılığın ve batılılaşmanın ülkemizde açtığı büyük yaralar ve en büyük sorun olarak bu ülke sorunlarının en başında geliyor. Bu yozlaşma ülkenin en büyük çatışma alanlarının temel sebebi olarak bu ülkeyi bir müddet daha meşgul edecek. Ta ki kendi medeniyetinin öz değerleriyle yoğrulmuş bu toprağın evlatları ülkenin kaderine topyekûn hâkim oluncaya kadar.
Türkiye ve Ortadoğu’da barışın ve huzurun düşmanı bu toprakları sömürmek ve kontrolleri altında tutmak için her alanda, her yere fitne tohumu eken emperyalist batılılar olmuştur. Bu gün bile hala onlarla uğraşıyor, onların kuklaları ve taşeronlarıyla savaşıyoruz.
Bu coğrafyada, bu coğrafya halkının varlığına, birliğine ve dirliğine karşı kullandıkları en etkili silahlar da ya mezhep kavgaları, ya bölgecilik veya ırkçı ayrımcılıktır.
Müslümanlar olarak klasik veya modern sömürgeciliğe karşı kendi direnç, çizgi ve duruşumuzu ortaya koyamadığımız için bölük pörçük olmamız en büyük trajedimizdir.
İslam milleti olarak bizler ortak bir tarih, ortak bir coğrafya, ortak bir kültür ve gelecek üzerine umutlarımızı inşa etmek için batı emperyalizmine karşı her alanda savaşmak zorundayız. Yeryüzünün her yerinde batı emperyalizminin ağır baskıları ve kontrolünden mutlaka kurtulmak zorundayız. Ulusalcı, bölgeci, ırkçı ve mezhepçi tüm hiziplerin batının figüranlığını yapmasına karşı çıkmalı, müsaade etmemeliyiz.
İslam ülkeleri arasındaki yapay sınırların, bu ülkelerin başındaki istikrarsız kukla yönetimlerin, hiçbir birleştirici ufka sahip olmayan batıcı yönetimlerin, uyduruk devletlerin Müslümanlar arasındaki kavga ve huzursuzluğun, fitne ve hizipçiliğin en büyük nedeni olduğunu artık anlamalı ve yüksek sesle herkese anlatmalıyız.
Babadan kalma krallık ve diktatörlük sistemleri, toplumun geniş kesimlerini memnun edemeyen askeri darbe yönetimleri, egemenliğin kaynağını ortaya koyacak toplumsal bir uzlaşmadan uzak ve yoksun, batılıların kol kanat gerdiği çağdışı yönetimlere başkaldırmalıyız.
İslam ülkelerinde, “Egemenlik Allah’ındır!” sloganından hareket eden, halkın içinden çıkan İslami hareketler, mevcut batıcı sistemler karşısında en büyük tehdit ve tehlike olarak görülmekte olması bölgede farklı ideolojik, solcu, Marksist, Batı güdümlü sahte İslami-terörist hareketlere canlılık kazandırmaktadır. PKK’nın Kürt, DEAŞ’ ın Araplar içinde hızlıca taraftar bulması gibi.
Her türlü emperyalizme, baskı ve teröre, sömürü ve işgale karşı olan, halkın geniş tabanlarınca kucaklanan İslami hareketler İslam ülkelerini yöneten batıcı azınlık iktidarlar tarafında devlet gücü ve terörüyle bastırılarak yok edilmek istenmesi bu ülkelerindeki çatışmaların, barış, huzur ve istikrarsızlığın ana kaynağını oluşturuyor.
Müslüman toplumlar arasında birçok ortak nokta varken bölgesel milliyetçiliğin, ayrımcılığın, bölücülüğün ve parçalanmanın tuzağına düşmemiz kukla batıcı yönetimlere olan güvenden kaynaklanmaktadır.
Asyalılar, Afrikalılar uyanıp ayağa kalkmak, batı tasallutundan kurtulmak için ülkelerindeki taşeron rejimleri yıkmak, kendi özgür iradeleri ile kendilerini yönetmek gibi ahlaki, tarihi bir sorumlulukları var.
Eğer; kendilerini ve geleceklerini düşünüyorlarsa Batının utanmaz yüzüne tükürerek , “Kirli ve kanlı ellerinizi ülkemizden ve ekmeğimizden çekin!’’, ‘’ Kahrolsun AB, ABD, Rusya ve Çin’’ diye haykırmak zorundalar. Bunu yapmadıkları takdirde onlar Asyalıların ve Afrikalıların kanları ve kaynakları ile kurdukları saltanatlarında rahatça yaşamaya, bizler ise kavganın, dövüşün, savaşın ve kanın balçığında çırpınmaya devam edeceğiz demektir.
28.08.2015, www.haber7.com
Arif Altunbaş – Haber7