Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

Öğretmenim M. Akif İnan

Uşak’ın kışı serttir. Rüzgarın savurduğu tipi kamçı gibi insanın suratına iner. Eldivenin için de bile elleriniz buz tutar. Ne kadar hohlarsanız hohlayın nafile. ‘’Soğuğa karşı yiğitlik olmaz’’ der atalar.

En kabadayı, en bıçkın delikanlılar pes eder, en yiğit güreşçiler tuş olur bu soğuğun karşısında.

Uşak’a 1966 yılında Turgutludan okumak için gelen öğrencilerdenim. Okula giderken kıtır kıtır buz tutmuş yollarda dikkatlice yürürdük. Buz tutan caddelerden aşağı kayarak, oyun oynayarak okula nasıl geldiğimizi bilemezdik. Yolun ortasını tercih ederdik. İrili ufaklı buz sarkıtları evlerin saçaklarından aşağı uzanırdı. Bir gözümüzle kayıp düşmemek için önümüze, bir gözümüzle de ansızın düşmek için nöbet bekleyen buz sarkıtlarını gözlerdi.

Boynuma sıkıca doladığım anneannemin el örme atkısı ağız ve burnumdan soluduğum nefesimin buharıyla donardı. Sanki ortalık küçük bir Sibirya idi.

Her pazartesi ders başlamadan önce okulun avlusundaki o uzun bekleyişler soğuğun da tesiriyle bazen bir işkenceye dönüşürdü. Bahçede tir-tir titrerdik.

Sabahın ayazında, ustura gibi keskin bir soğukta, ayakta anlamsız bekleyişlerini yöneticiler merdivenin üstündeki platformdan gözler. İstiklal marşını söyledikten sonra, dizgininden boşanan atlar gibi sınıflarımıza itişe kakışa koşardık.

Ankaradan Edebiyat öğretmeni olarak Uşak İmam Hatip Lisesine tayin olmuştu. Uşak’tan evliydi. Ciddi, vakur, kendinden emin, idarecilerin yanında eğilip bükülmeyen ciddi, beyefendi, son Osmanlı Prensi gibiydi. Bu da onu öğrencilerin gözünde farklı ve güven verici bir öğretmen haline getiriyordu.

Ders aralarındaki teneffüslerde öğretmenler odasında oturmaz avluda öğrenciler arasında dolaşır, onlarla teke tek ilgilenirdi. Bu ilgi köprüsü daha sonra öğretmen ile öğrenci arasında sağlam, kopmaz bir dostluk bağına dönüşürdü.

Derslerde edebiyat ve medeniyetimizin temel taşlarını oluşturan Yunus, Mevlana, Şeyh Galip, Nabi, Fuzuli, Baki, Karacaoğlan, Bayburtlu Zihni, Kul Sadi ile bizleri tanıştırırdı. Onlardan ezberinden şiirler okur ve onları bize sevdirmeye çalışırdı.

Önce, kendimiz ve kendi kimliğimizle, kendi Kültür ve Medeniyetimizle tanışıyordu bizi edebiyat derslerinde. Biz, onun her dersinde kaybettiğimiz, arayıp arayışta bulamadığımız hakikatin bir sırrıyla buluşuyorduk. Onun derslerinde batılılaşma adıyla katledilen kültür ve medeniyetimizi yeniden sessizce inşa ve ihya etmek için doğacak olan bir şafağın kuşluğuna kuruluyorduk.

‘’Savaş ve Barış’’ ı, ‘’Savaş Pilotu’’ nu,  İbni Haldunun Mukaddimesiyle aynı teknede fikir ve düşüncelerimizin harcını karıyorduk. Yahya Kemal, Köprülü, Kabaklı, Necip Fazıl, Sezai Karakoç ile yoğruluyorduk.

Batı medeniyetinin İslam ülkelerinde, İslam medeniyet ve kültürüne verdiği zarar ve yıkımın şiddetini; ‘’Anamı sorursan Büyük Doğudur, Batı ki sırtımda paslı bıçaktır.’’ dizelerinin ruhumuzda oluşturduğu depremle sarsılıyor, irkiliyor, kendi kişilik ve kimliğimize dönüyorduk.

Tanzimat’ la birlikte yazlaşan değerlerimiz batı taklitçisi, teslimiyetçi, yanlış bir yolla bizi bizden ayırdığını kendi ülkemizde parya ve yabancılaştırdığını şiir ve yazılarından okuyor, düşünce dünyamızı buralardan besliyorduk.

 ‘’Kanımın nehriyle cetvellediğim / Söyleyin bu toprak neden çoraktır/ En kara putların saldırısında / Yurdumun ki anlı ay gibi paktır’’ gibi daha nice kıta ve ifadelerle medeniyetimizin işçiliğine ve mimarlığına hazırlanıyorduk.

Gençliğimizin en delikanlı çağında ‘’Aşkı’’, ‘’sevdayı’’ fikir ve düşünceyi M. Akif İnan ustamızdan öğrendik. İnsanlığın ve medeniyetimizin biricik harcının inanmış insan olduğunu onu görünce ve anlayınca fark ettik. O bizim küçük dünyamızın büyük fikir ve düşünce kahramanıydı. O, ihlaslı samimi bir Müslüman ve bir medeniyet savaşçısıydı.

Şairdi, yazardı, sendikacıydı, teşkilatçıydı, hatipti ve belki de en önemlisi İslam medeniyet ve kültürünün inşası ve ihyası için seçkin insanlar yetiştiren bir dava adamı ve öğretmen idi.

Vefatının 15. Yılında ruhu şad, mekanı cennet olsun!

Arif Altunbaş – Haber7

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Bir Seçim Fırtınası ardından… (3)

Arif Altunbaşİlk defa yarım asır sonra CHP nasıl Türkiye’ nin en büyük partisi olarak kara …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir