Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

TÜRKİYE’DE AYDIN OLMAK

Güzel ülkemiz her konuda mümbit/verimli olduğu gibi aydın konusunda da oldukça mümbittir. Olumlu ya da olumsuz hiçbir maddenin ve değerin yokluğu söz konusu değildir. Türkiye coğrafi ve stratejik konumu gereği bir yolgeçen hanı konumunda olduğundan her türlü insanı bünyesinde barındırmaktadır. İnsan malzemesi çok çeşitlilik arz eden büyük bir ülke haliyle vatanını seveni de vatan hainini de bünyesinde saklamaktadır.

Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve siyasal tartışmalar zaman zaman aydın ve sanatçı tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Cemil Meriç’in ifadesiyle Türkiye’de aydın, toplumun vicdanı olmalıdır. Oysa bizde aydın, toplumun vicdanını sızlatmayı tercih etmiştir. Türkiye’de aydın meselesi sadece bu günün meselesi de değildir. Osmanlının son dönemlerinde de bu toplum bir aydın sorunu yaşamıştır. Abdülhamid’in ilim yapsın gelsin milletine ve devletine hizmet etsin diye Avrupa’ya gönderdiği öğrenciler, hain olarak geri döndüler ve ihanet ettiler. Bizde aydın denilen zümre her şey olmuş, her şeyi savunmuş; ancak bir türlü yerli ve milli olmamıştır. Bir kez olsun bu aziz milleti savunmamışlardır. Millete, milletin tarihine, kültür ve medeniyet değerlerine hep tepeden bakıp burun kıvırmışlardır. Aydınlıklarının en belirgin özelliği de din ile kitap ile ve Allah ile aralarının açık olmasıdır. Bu yüce değerlerle barışık olmayı aydın olmanın önünde bir engel olarak görmüşler ve tercihlerini ona göre yapmışlardır. Bizde aydın denilen zümre toplumun başına sosyolojik bir bela olmaktan öte geçmemiştir. Bu milletin her türlü imkânından yararlanmış, her türlü değerini tüketmiş yine de için için batı diye yanıp tutuşmuşlardır. Ne hikmetse yanıp tutuştukları batıda değil de her halükarda küçümsedikleri milletimiz içinde yaşamaktadırlar. Milletimize ve değerlerime düşmanlıkları oranında batı tarafından taltif edilmişlerdir. Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun açıklamaları Türkiye’deki aydın (!) takımını rahatsız etmiştir. Zira Afrin/Zeytin Dalı Operasyonu meselesinde Feyzioğlu’nun Anadolu insanının duruşunu sergilemesine, milli ve yerli olmasına tahammül edemeyenler şimdiden mahalle baskısına kalkıştılar. Yerli ve milli duruşun rahatsızlık verdiklerinin Türk aydını olması mümkün müdür?

Yerli ve milli olamayan aydınları Kurtuluş Savaşı sırasında işgalcilerle bardak tokuştururken görmüştük.

Rusya’daki komünist ihtilaline güzellemeler yaparken görmüştük.

27 Mayıs 1960 ihtilalini oluşturan şartlarda bu aydınları en önde görmüştük.

Bu ülkede başbakan ve iki bakan asan ihtilali ‘Hürriyet ve Anayasa Bayramı’ olarak kutlayan aydınları görmüştük.

Bu milletin içine atılan fitne tohumlarından sağ-sol meselesinde, alevi-sünni meselesinde, laik-anti laik meselesinde toplumun önünü açmaktan ziyade kitleleri birbirine karşı tahrik eden aydınları görmüştük.

Müslümanların üzerine karabasan gibi çöken 28 Şubat darbe sürecinde kovalarla kadeh tokuşturan aydınları görmüştük.

Cumhuriyet mitingleri adı altında yapılan ve inançlı insanlara meydan okunan kürsülerden kin ve nefret kusan aydınları görmüştük.

Katil ABD, terör örgütlerine binlerce tır silah taşırken, lojistik sağlarken bu aydınların gıklarının çıkmadığını, kör, sağır ve dilsiz olarak üç maymunu oynadıklarını gördük.

Biz bu aydınları bir kez olsun milletinin ve devletinin yanında görmedik. Müslümanlara meydan okumada sürekli göreve çağırdıkları ordu, milletinin ve devletin ordusu olunca, özüne dönünce onu da sattılar ve onun karşısında da yerlerini aldılar. Türkiye’mizin ilerlemesinde, gelişmesinde, kalkınmasında, dünya siyasetinde sözü dinlenen ülke olmasında bu aydın takımının hiçbir katkısı yoktur. Eğer bir katkısından söz edilecekse o da sadece takoz olmalarıdır.

Aydınları ve aydınlıkları onların olsun. Hatta o kadar aydın olsunlar ki aşırı aydınlıktan kendilerini yaksınlar da bu milletin başına bela olmasınlar. Bize bizim Anadolu’nun münevverleri yeter. Devlet bu münevverlerin kıymetini bilsin yine yeter. Biz bu münevverleri askerine dua ederken, kestiği kurbanı alınlarına sürerken, evlatlarımız üşümesin diye atkı ve bere dokurken, yaptıkları açmaları, pastaları, kekleri Afrin/Zeytin Dalı harekâtına katılan yavrularımıza gönderirken, askerlerimiz üşümesin diye çuvala doldurduğu odunları sınıra götürürken gördük. Gördüklerimizin siyasal tercihlerinden kime ne, mezhebi anlayışlarından kime ne, dini anlayışlarından kime ne?  Gün bugündür. Gün milli mücadele günüdür. Gün tek yürek olma günüdür. Gün yüreklerin Afrin harekâtındaki evlatlarla yürek yüreğe olma günüdür. İşte böyle bir günde devletinin, ordusunun ve milletinin yanında olan münevverlere selam olsun.

Ömer Naci YILMAZ

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir