Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

ALMANYA

Kendini Roma-Cermen İmparatorluğunun varisi kabul eder.

Osmanlı ve İslam dünyasına karşı yürütülen HAÇLI seferlerinin hemen hepsine katılmıştır.

Almanya

Fatih Sultan Mehmed ’in İstanbul’u fethederek

Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunu tarihe gömmesinin unutmaz.

Her fırsatta bunun intikamını almak için fırsat kollamıştır.

Şu anda bile

Suriçi’ inde VATİKAN gibi bir BİZANS devletinin kurulması için çalışmalar yapmaktadır.

Ancak

Bu çalışmalar uzun vadeye yayıldığı için vatandaşın görme ihtimali yoktur.

 

Almanya bu iş için çok ciddi ve çok derinden çalışır.

Patrikhane’nin özel statüye kavuşmasını sağlamıştır.

Fener Patriğinin Lozan Antlaşmasına göre Eyüp Kaymakamından veya şimdi Fatih Kaymakamından izin almadan yurt dışına bile çıkamaz.

Hâlbuki

Patrik sadece istediği zaman çıkmakla kalmıyor, Türkiye’nin tanımadığı Ekümeniklik hakkını kullandığı gibi, yurt dışı ziyaretlerde devlet başkanı gibi karşılanmaktadır.

Patriğe bunları sağlayan Almanya’dır ama ortada görünmez.

Yine Patrikhane çevresinde

Önemli miktarda gayrimenkulün alımını yapmıştır. Bu gayrimenkuller ya bir şirket veya Alman mefkûresine hizmet eden TC vatandaşları tarafından satın alınmıştır.

Ancak bu alımlarda Almanya yine ortada görünmez.

 

Patrikhane çevresinde birçok restorasyonlar yapılmış ve bu restorasyonlarda Bizans eserleri korunarak öne çıkarılmıştır.

 

Almanya’nın

Suriçi bölgesinde medfun bulunan BİZANS eserlerinin ortaya çıkması için ciddi çalışmaları vardır.

Hatta bu konudaki en kapsamlı çalışma Almanya’nındır.

Yayınladıkları kitaplarda kaybolmuş BİZANS eserlerinin yerleri tek tek işaretlenmiştir.

Osmanlı o eserlerin üzerine Cami Mescit Şifahane İmaret vb. gibi yapıları inşa etmiştir.

Cumhuriyet Döneminde

Osmanlı eserlerinin izleri silindiğinde, Almanların bu kitaplarından istifade edilerek o İslami eserler ortaya çıkarılmıştır.

Yani

Almanların çıkardığı kitaplarda bir yeri Bizans eseri olarak işaretlemişlerse, aynı yerde Osmanlıya ait yıkılmış bir mescit vb. bir vakıf eserinin olduğu muhakkaktır.

 

Almanya kendisine muhtaç zayıf bir TÜRKİYE arzulamaktadır.

Daha doğrusu kendisine bağımlı bir Türkiye ister.

Ancak

2. Dünya savaşında aldığı ağır yenilgi sonucunda bu hayalini uzun bir vadeye ertelemiştir.

Şimdilik

Türkiye’ye karşı yıkıcı faaliyetlerde bulunan örgütlere (PKK gibi) destek vererek bu çalışmalarını yürütmektedir.

Almanya’nın PKK’ya parasal ve siyasal desteği olmasa bugün PKK diye bir örgütten bahsedilmezdi.

 

Güneydoğu’da PKK’ya karşı yürütülen operasyonlarda birçok Alman Ajanı yakalanmış sınır dışı edilmiştir.

PKK’yı eğiten ve askeri destek veren Alman subayları olduğu yönünde de ciddi istihbaratlar vardır. Öldürülen PKK’lılar arasında çıkan dokümanlardan edinilen bilgilere göre Alman parmağı olduğu görülmüştür.

 

Gezi Parkı gösterileri sürecinde Türkiye’nin karışması yönetim boşluğu çıkarak güçsüz bir ülke olmamız için Alman medyası çok uğraştı.

En basit bir olayı bile büyüterek Avrupa kamuoyunu Türkiye aleyhine çevirmek için büyük çaba sarf etmiştir.

 

100 YIL ÖNCE 100 YIL SONRA

Almanya’nın bize karşı bütün bu düşmanlıklarına rağmen; 100 yıl önceki gibi şartlar bizi yan yana getirdi.

Almanya uzun bir süredir hayalini kurduğu Roma-Cermen İmparatorluğunun ihyası için kalkıştığı savaşta umduğunu bulamayınca selameti Osmanlıya sığınmakta bulmuştu.

O sıralarda Padişahın hükmü büyük oranda kalkmış tarihi devamlılık inkitaya uğramıştı.

Devlet yönetiminde bulunan idarecilerin acullüğü ve acemiliği de eklenince Almanya’nın bu manevrası fark edilmeyerek Osmanlıyı savaşa dahil ettiler.

 

Bu savaşla birlikte Osmanlı savaşta büyük başarılar göstermesine rağmen (Çanakkale, Galiçya, Kut-ul Amare gibi) başta bulunan acemi politikacılar yüzünden mağlup sayıldık.

Ve

Osmanlı arkasında büyük bir şan ve şeref bırakarak Tarih sahnesinden çekildi.

 

Almanya ise;

Yarım kalan hayallerini tamamlamak üzere çok daha güçlü bir şekilde 2. Dünya Savaşını başlattı.

Yine kaybetti.

Ancak Almanya’nın kaybı Osmanlılarınki gibi olmadı.

Reddi miras yapmadı.

Gizli istihbarat servislerini lağvetmedi, tam aksine çok daha güçlü bir hale getirdi(BND)

Sanayisine kaldığı yerden devam etti. 1925 yılında Almanlarla ortak ‘’Junker’’ adlı uçak modeli üretirken.. 50 yıl geçtikten sonra bizde uçağın esamisi okunmazken.. Almanlar Fransızlarla ortak Airbus uçaklar üretiyordu.

Tarihi devamlılığı esas aldı.

Roma-Cermen İmparatorluğu hayallerini şimdilik AB çerçevesine almış görünüyor.

İngiltere bunun farkında olduğu için ayak sürüyor ve AB ye çok fazla prim vermiyor. Fransa ise laik bir yapılanma içine girdiği için bu işlere çok fazla takılmıyor. Güçlü bir AB nin Afrika’daki sömürge alanlarına destek olması Fransızlar için yeterlidir.

 

Bu durumda

AB deki bütün yük Almanya’nın sırtında kaldı.

Bugün Almanya bu yükü çekmede zorlanıyor.

Naçar bir şekilde

Tekrar TÜRKİYE nin kapısına geldi. Aksi halde AB dağılıp gidecek Almanya büyük bir hüsrana uğrayacak.

Bakalım bu sefer Almanya’ya Türkiye’nin cevabı ne olacak.

 

Emin Batur

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Bir Seçim Fırtınası ardından… (3)

Arif Altunbaşİlk defa yarım asır sonra CHP nasıl Türkiye’ nin en büyük partisi olarak kara …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir