Bundan iki asır önceydi. Sanayi devrimini yeni yeni tamamlamış bir Avrupa vardı karşımızda. 19. yy’da bu sanayilerin bacasının tütmesi gerekiyordu. Bunun için de kömüre ihtiyaç vardı fakat kömür stoku tükenmek üzereydi. Yeni kaynaklar bulmak elzemdi, mutlaka bu enerjinin buraya gelmesi şarttı. Evet nasıl edeceğiz bu işi şimdi deyip işe koyuldular. Toplandılar masa başında. İlk olarak Rus delegasyonu söz alıyor:
Cebinden bir tesbih çıkarıyor. Bu ne? Tesbih. Tesbihi imamesinden tutup masanın üzerinde gezdirerek zik zak çiziyor. Gördünüz mü diyor. Tesbihin imamesi nereye gidiyorsa taneleri de oraya gidiyor. Daha sonra tesbihin imamesini koparıyor. Taneler masanın üzerinde değişik yerlere dağılıyor. Tanelerden üç tane alıp üçgen yapıyor, dört tane alıp kare yapıyor, altı tane alıp dörtgen yapıyor. Daha sonra hepsini eliyle dağıtıyor. Bakın en can alıcı nokta burası. Diyor ki: Gördünüz mü tesbihin imamesi olmadan bütün taneler nasıl dağılıyor ve ben onları istediğim şekle çevirebiliyorum. Daha sonra da onları istediğim gibi dağıtabiliyorum.
Evet. Kimdi bu tesbihin imamesi. Osmanlı! Peki taneleri. Suudi Arabistan, Yemen, Ürdün, Körfezdeki Emirlikler… Bu imameyi bunlardan ayırırsak buraları paylaşırız kardeşim. Hesap buydu. Nitekim bunlar işi böyle ayarlayacaklardı fakat kendi aralarında paylaşım konusunda anlaşamadılar. Böylece Osmanlı’nın ömrü bu devletlerin ihtilafları nedeniyle uzadı da diyebilirsiniz. İsteselerdi oracıkta tasfiye ederlerdi bu devleti. Fakat hedefleri başka baharlara kaldı. Ta ki 20.yy’a kadar.
Birinci Dünya Savaşı… Aynı numara burada da çekiliyor. Osmanlı’nın savaşa girmeme gibi bir durumu olamazdı, zaten hedef devlet Osmanlıydı. Buralarda sömürge yönetimler kurmak, bu devleti tasfiye edip ulus devletler inşa etmek esas amaçtı. Yoksa Türkleri de tarih sahnesinden silmek gibi bir dertleri de yoktu. Savaş bunun için çıkmıştı. Bizim ders kitaplarımızda yazar. Avusturya-Macaristan imparatorluğunun veliahtının bir Sırp tarafından öldürülmesi, daha sonra diğer devletlerin olaya müdahil olması diye. Bunlar işin numaraları. Savaşın tek bir nedeni var o da Osmanlıyı tasfiye etmek, buradaki petrolleri sanayi devrimini tamamlamış Avrupa’nın fabrikalarına taşımak. Amaçlarına da çok kurmay planlarla ulaştılar bir yüz yıl bu milletin aklını buraya hapsettiler.
Geliyoruz günümüze. Bugün bu coğrafyalarda yaşananların en önemli sebebi hala bu devletlerin kuruluş nedenlerini ve biçimlerini bilmememizden kaynaklanıyor. Bunu söylediğimiz zaman yanlış anlaşılmasın. Neden bu kanlar hep Ortadoğu’da, Afrikada dökülüyor da Fransa’da, Almanya’da dökülmüyor diye sorarlar insana. Ta oralardan kalkıp da buraları karıştırmaya gelmenizin nedeni ne! Yetemediniz mi kendinize, aç mı kaldınız! Kendi kendinize yetmiyor musunuz! İşte bu alçakça saldırılarının arkasında yatan gerçek bu. Emperyalist devletlerin en büyük özelliğidir bu. Kendi sınırları dışındaki zenginlikleri oralardaki insanların ölmesi pahasına getirmek için saldırırlar.
Bugün Türkiye üzerinde oynanan alçakça oyunların, bu mazlum insanları yuvalarından etme nedenlerinin arkasında bu vardır. 15 seneden beri sadece bu sınırlara hitap eden bir lider değil bütün islam coğrafyasını tek bir çatı altında toplamaya çalışan bir lider olduğu için bu numaralar çekiliyor. Allah’ın da izni olmadan bu yürüyüşü hiçbir zaman durduramayacaklar. Artık bunun farkında olup devletin yanında olmanın, bir olmanın zamanıdır. Emin olun bu topraklardan başka bir toprak bizi kabul etmez. Biz buralarda yoğrulmuşuz, buralarda kabarmışız, buralarda pişeriz.
Bu duygu ve düşüncelerle meclisimizin 96. Yıldönümünü ve daha sonradan çocuklara armağan edilen bu günü en içten dileklerimle kutluyor, bu millet adına hayırlı kararlar veren meclisler diliyorum. Allah devletimizi ve milletimizi her daim baki kılsın inşallah.
Selam ve dua ile…
İbrahim Yavuz