Teğmen
Hedefinden gayrı yeri vurmayan ok.
Kelimenin tanımı böyle… Hedeften gayrisini vurmaz. İlla da hedefi vurur.
Harika bir kelime… Türkçe’nin kadim bir dil olduğunu isbat eden bir kelime…
Türkçe’den başka hiç bir dilde de böyle bir kelimeyi zihinler üretemez.
Ama gel gör ki…
İlker Başbuğ… Genel kurmay başkanı iken yine aynen böyle Harp Okulu mezuniyet töreninde mezun teğmenlere hitaben demişti ki;
“BEN SİZİN ŞÖVALYE RUHLU OLMANIZI İSTİYORUM”
Ben de o zaman yazmıştım ki:
“Şövalye ne la şövalye ne? Şövalye belki de dünyanın en alçak mahlukudur. Şövalyenin işi ve tüm şerefi müslüman öldürmekledir. Siz ki Türk ordusunun genel kurmay başkanısınız ve siz teğmen nedir henüz onu bilmiyorsunuz. Üstelik Türk ordusunun varoluşunu mecbur kılan şövalye adlı o alçak düşmanı kutsuyorsunuz. Vay size vahlar size”
Böyle ya da benzer demiştik.
Şimdi?
Teğmen diye muhteşem bir anlam içeren kelimemiz var. Bu kelimenin anlamını akıl edebilir bir millet hafızamız var ve bu anlamı ruhunda taşıyan gençlerimiz var.
Her şeyimiz varken….
Hem de 15 TEMMUZ kepazeliğinde dahli var diye eski okulları kapatarak yeni olarak kurulmuş Milli Savunma Üniversitesi’nden o kelimenin anlamına tam uygun TEĞMENLER çıkmasını beklerken; buradan da çıka çıka karşımıza şövalye ruhlu mahluklar mı çıkıyor acaba?
Öyle ise… Yuh millet olarak bize…. Yuh onları şovalye olarak yetiştirenlere… Yuh bu şovalyeylere yol açıp da asker elbisesi giydirenlere
Yuh be…..
Yani… Bunlar asker ve hele teğmen iseler 15 TEMMUZ harbiyelilerinin ne suçları vardı ki? Onların okulları kapatıldı. O günün talebelerinin birçoğu halen hapishanedeler?
Yani, bir yerde bir yanlış var diyeceğim ama galiba doğru olan hiç bir şey yok.