Birçok değerimiz çeşitli dönemlerde müdahalelere maruz kalır. Maruz kalma aynı zamanda gerçek manasından uzaklaşmayı, sapmayı ardından da yozlaşmayı beraberinde getir. Genelde sapmanın ve yozlaşmanın faturası siyaset kurumuna kesilir. Kabul edelim ki siyaset kurumu bu işlerde tamamen masum değildir. Siyasi erkin zihniyeti kurumlar eliyle topluma deklare edilir, toplumun zihni de kendi zihniyetleriyle aynileştirilmek istenir. Bunun yansımalarını her türlü zihniyetin siyasi gücü ve iktidarı ele geçirdiğinde görmek mümkündür.
1970’li yıllarda Türkiye’deki siyasi zihniyet dinden ve dini değerlerden tamamen uzaktı. Keşke sadece uzak olsaydı, aynı zamanda dine ve dini değerlere düşmandı. O yılların Ramazan aylarında tek kanal TRT’de hayvanlarla ilgili belgeseller yayınlanır, özelliklede domuzlar hakkında bilgiler verilirdi. Ramazan’ın ekrana yansıyan tek tarafı illerin iftar vaktinin hava durumu verilir gibi verilmesiydi. Rahmetli Timurtaş Uçar bu konuda sesini yükselten ve isyan edebilen müstesna hocalarımızdan biriydi. Bedelini de cezaevlerine atılarak ve sesi kısılarak ödedi.
1980 sonrası askerin zihniyeti bir önceki dönemden çok farklı değildi. Fakat bir adım daha ileri giderek Ramazan programları yapmaya başladı. Şarap uzmanı İbrahim Agâh Çubukçu hoca piyasaya sürüldü. Bugünkü hikâyecilerin piri o idi. Ramazan ayı boyunca ve cuma akşamları hikâyeleriyle toplumun din algısını oluşturuyordu. Bir dönemin sembol ismi “İslam’ın orman sevgisine verdiği önemi anlatır mısınız Hocam!” Zihinlere kazınan bu unutulmaz ifadelerin sahibi Asaf Demirbaş’a mahkûm bırakılmıştık.Maya o dönemlerde iyi çalınmış olmalı ki bugünkü ardılları müşteri sıkıntısı çekmiyor. Millet yıllar yılı televizyonda bir tek isme mahkûm edilmiş, o da devlet nasıl istiyorsa öyle anlatıyordu. Okullarda kutlanan önemli gün ve haftalar aynı zamanda “İnanç Dünyası” programlarının malzemesini oluşturuyordu.
Televizyon kanallarının artmasıyla beraber anlatılan, tanıtılan veya pazarlanan din algıları da arttı. Her kanalın özel bir hocası vardı ve o hocanın din algısı İslam diye sunuluyordu. Çok seslilikle beraber çok farklı İslam algıları oluşturuluyordu. Televizyonların İslam’ı olduğu gibi coğrafyaların da artık İslam’ı vardı. Anadolu İslam’ı, Asya İslam’ı, Orta Doğu İslam’ı, Batı İslam’ı, Doğu Anadolu İslam’ı, Karadeniz İslam’ı, Ege İslam’ı, Trakya İslam’ı gibi. İslam İslam’dır, coğrafyalara göre farklı İslam olmaz diyenler ise fitne çıkartmakla suçlandılar. Bugünlerde Kur’an Müslümanlığına fitne diyenler gibi.
Televizyonların Ramazan ayını bir reyting artırma fırsatına çevirip kullandığını görüyoruz. Yoksa o televizyonların ve sahiplerinin Ramazan ile, Ramazan’ın temsil ettiği misyon ile uzaktan yakından alakaları yoktur, olanların ki de kültürel bir bağdan öteye geçmez. Onlar için Ramazan, biraz poşetli bir eğlence ayıdır. Reytingi olan hocalara astronomik paralar vererek insanları uyarmayı değil, uyutmayı hedeflediler. Anlattıkları hikâyelerle dinleyicilerine aboo çektirdiler. Açlıktan karnına taş bağlayan peygamberi ve sahabeyi anlatarak istiflerine istif kattılar. Dinleyenlerin din algısı, onların kaval eşliğinde anlattığı hikâyelerden ibaret oldu. Cahiliye döneminin cahillerine taş çıkartacak derecede cahilce sorular da işin tuzu biberi oldu.
Bütün bunlar biraz olsun düşünen insanların görebileceği ve yapabileceği tespitlerdi. Bu televizyonları ve bu insanları destekleyen kurum ise yine siyaset kurumudur. Dinden bahsetsinler de nasıl bahsederlerse bahsetsinler mantığı ile olanlara seyirci kalırsan, mezarları tavaf eden ahmaklar da bulursun, kıl öpünce cennete gideceğine inanan bankaların faiz rekortmeni Müslümanlar (!) da bulursun.
Malum zihniyetin belediyeleri festivaller adı altında toplumu ahlak erozyonuna sürüklerken, diğer belediyeler de yaptıkları Ramazan Festivalleriyle toplumu iman erozyonu sürüklemektedir. Ramazan sanatçılarına, dalkavuklara, etliye sütlüye karışmayan hocalara, Kur’an okuyan pop star edalı sanatçılara verdiği paralarla neler yapabileceğini dahi düşünmeyen belediyeler, toplumun imanını ifsat etmede en büyük rolü siz oynuyorsunuz; fakat PR oluşturma adına, siyasi rant adına bütün bu kepazeliklere göz yumuyorsunuz. Ramazan ayını, Kur’a’ın doğum ayını nereye götürdüğünüze bir bakın. Ramazan ayını faşinglere çevirerek harcadığınız imkânların hesabını Allah size elbette soracaktır. Ramazan’a ve Allah’ın dinine hizmet ettiğinizi sakın ha düşünmeyin, böyle bir hisse de kapılmayın. Sayenizde Ramazan mı kazandı, birilerimi kazandı? Siz mi kazandınız? Bunun cevabını verebiliyorsanız ne ala!
Kur’an’ın Ramazanını nereye götürüyorsunuz? Okuduğunuz İmam Hatiplerde, İlahiyatlarda hocalarınız Ramazan nasıl ifsat edilir dersi mi verdi ki bu maskaralıklardan geri kalmıyorsunuz? Ramazan ayının yakasını bırakın, yakasından düşün ve kendinize gelin.
Ömer Naci Yılmaz