Başlığa böyle yazdım ama tabii ki görmedim. Çünkü görülmüyor ki göresin.
Konuşmacılardan birisi FETO’yu dinsel bir yapı olarak göstermeye çalışıyor ve ona göre anlatımlar yapıyor. Yapıyor ama karşılarında dini bilen birisi olarak oturuyorum ve anlatılanlar ne olursa olsun benim gözlerim onların anlattıklarını görmüyor. Çünkü ben, dini biliyorum ve dinin dindarının nasıl olması gerektiğini de biliyorum.
Halbuki konuşmacının anlattıkları ile din ve dindarlık arasında ilgi yok…” Dindarlar iki ayaklıdırlar. Feto kişileri de iki ayaklıdırlar. O halde feto dinsel bir yapı ve fetocular dindardır” diyebilmek meseleyi izah etmiyor.
Bir başka konuşmacı fetoyu bir ihanet örgütü olarak anlatıyor. Bunu anlatırken bize ihanet denen şeyin ne olduğunu kimse söylemiyor. Böyle olunca devlete paralel ve devlet içinde hangi örgütün ihanet örgütü olmadığını da biz akıl edemiyoruz. Ama, fetoya bir ihanet örgütü olarak bakmak zorunda olduğumuzu bize söylemiş oluyorlar. Haticenin kim olduğunu bilmesek de netice üzerinden düşündüğümüzde Hatice çok kötü birisi olmaktadır neticede.
Mesela, 15 Temmuz ihanetinden sonra şu cümleyi çok duyduk..”Fetocu subaylar askeri darbe yapmaya kalkıştılar ve fakat Atatürkçü ve bir de Perinçekci askerler darbeye karşı kahramanca direndiler ve darbe teşebbüsünü yenilgiyle sonuçlandırdılar.”
Bu cümleyi muhataplar değil, bizzat olaya taraf olanlar kurdu. Yani bu cümle bir isnad değil aksine bir itiraf…
Perinçek veya adamları böyle söylediler. Muvazzaf veya emekli askerler Atatürkçülük adına böyle konuştular. Onlar itiraf etti biz şimdi iki itirafı birleştirmiş olduk. “Darbeyi Perinçekci ve Atatürkçü askerler akamete uğrattı.”
Biz siviliz ya… Biz de siviller olarak meydanlarda darbeye karşı direndik ya… Şehitler verdik.. Gazilerimiz oldu ya… Perinçekci ve Atatürkçü itirafçılara bir cevap olsun diye “Darbeyi halk engelledi..Darbeyi millet engelledi” diyoruz. Bu deyişimiz Perinçekçi veya Atatürkçü itirafları yok etmiyor. Edemiyor. Çünkü ikrar ve itiraf devam ediyor.
Bu durumda neyi görmek gerekir: Kartepe zirvesinde hiç kimse olayın aslını ve kendisini görmedi. Görmediklerini gördüm de oradan biliyorum.
Şimdi bir şeyler söyledik ya ..Belki görülmüştür diyeyim ama, biliyorum ki halen görülmedi.
Çünkü, henüz soruyu sormadık.
Kartepe zirvesinde de bu soru sorulmadığı için zaten görülmedi. Hoş sorulmaya kalkılsaydı kime sorulacaktı ki.. Onlarca ayrı salon ve yüzlerce her birisi kendi kliğinin ve örgütünün adamı insan..Hangisine soracaksın ve cevabı da kimden alacaksın?
Yani, görülseydi de kim kime nasıl anlatacaktı ki.. Konuşmacılardan bazısı Atatürkçü bazısı Perinçekci ve bazısı da propaganda elemanı… Herkese olaya nasıl bakması gerektiği zaten kendi kliklerince… Yani kendi örgütlerince… Yani kendi ihanet örgütlerince yani kendi dinsel yapılarınca yani kendi yurttaşlık
öğreticilerince yani hulasai kelam herkese kendi dersinde öğretildiği şekilde her şey öğretilip ezberletilmiş…
Herkes her şeyi kendi dersine göre anlatıyor ve anlatılanlar içinde bizim kafamızdan geçen o soru yok.
Soru olmayınca da her şey bir ders oluyor. Oldu da nitekim.”Bu derstir ulan işte” herkesin hal dili…
Soruyu biz de sormayalım ama, zirvede anlatılanlara göre zirvede Perinçekci, Atatürkçü ve de propaganda elemanı olarak konuşanların konuştuklarından çıkardığımız neticeyi anlatalım.
Feto kalkışması bir ihanet kalkışması ve kalkışmaya katılanlar hainlerdirler.Herkesin neticesi bu.
Çünkü:
Kalkışmaya kalkanlar Atatürkçü değillerdir. Atatürkçü olsaydılar elbette hain olmayacaklardılar. Bunu kim söylüyor peki… Bunu Atatürkçü konuşmacılar söylüyor.
Çünkü:
Kalkışmaya kalkanlar Perinçekçi değillerdir. Perinçekçi olsaydılar elbette hain olmayacaklardılar. Bunu kim söylüyor peki… Bunu Perinçekçi konuşmacılar söylüyor.
Çünkü:
Kalkışmaya kalkanlar İktidar yanlısı herhangi bir dinsel yapı değillerdir. İktidar yanlısı bir dinsel yapı olsaydılar elbette hain olmayacaklardılar. Bunu kim söylüyor peki… Bunu iktidar yanlısı propaganda elemanı olan konuşmacılar söylüyor.
Aklımızda duran soruyu sormayıp da konuşmacılar üzerinden neticeye gittiğimizde zirvenin sonucu şu:
Türkiyemizde, vatanımızı ve devletimizi ve milletimizi diyelim benim gibi vatanımız ve devletimiz ve milletimiz olduğu için seven ve koruyan bir “Allah’ın kulu” yok. Vatanı ve milleti ve devleti herkes kendi mensubiyeti adına seviyor.
Yani, herkes fetocular gibi seviyor.
Arada elbette fark var: Aradaki fark çok büyük bir fark… Feto veya Festo hain… Atatürkçüler ve Perinçekçiler ve propaganda elemanları hain değil… Birisi ihanet örgütü ve hain… Diğerleri de örgütlüler ama henüz hain değiller. Hain olmadıklarını da fetocu olmamalarından anlayabilirsiniz. Yoksa, şekil 1 a’ya göre… Hepsi aynı…
Anlayalım: Doğruyu yanlış anlamayalım. Yanlışı da doğru anlamayalım. Doğruyu doğru, yanlışı da yanlış anlayalım.
Anlayabilirsek eğer… Yoksa, anlamayalım. Herkes kendi yerinde dursun ve herkes hain veya vatansever olma sırasını beklesin.
Nasıl olsa sıra kendisine de gelecek.
Ve, İnşallah gelecek.