Perşembe , 10 Ekim 2024
Son Dakika Haberler
“OKUMAK”

“OKUMAK”

Okumak oldukça zahmetli ve meşakkatli bir iştir. Ama okumayı yaptığımızda ulaştığımız bilgi düzeyi ve ondan elde ettiğimiz haz zahmetin ve katlanılan zorluğun üzerindedir.

Ancak bu hazza ulaştığımızda bizde bir doyumsuzluk meydana gelir, daha çok okumak isteriz, bilginin sonsuz olduğu kanaatine varırız, daha çok araştırmayı, okumayı, bizi farklı konuma yükseltecek olan her şeye ulaşmak isteriz.

Tabi bu durum okumayı kendine dert edinenler için geçerlidir. Uygulamaya baktığımızda bunun pek de öyle olmadığını görüyoruz. Okuma diye bir derdimiz yok, dolayısıyla ulaşmak istediğimiz hedef de… Açalım biraz buradan… Sorunlarımızı irdeleyelim…

Okumanın içerisinde birçok nokta var. Öğrenim görmek, kitap okumak, gazeteleri, sosyal medyayı vs takip etmek ve daha birçok şey…

Öğrenim görmek ilk okul, orta okul, lise, üniversite ve üzeri boyunca okul hayatını ifade ediyor. İfade ediyor diyorum öyle ki öğrenim görme ifadesi amaçtan ziyade araç olarak değer görüyor maalesef. Gerçek bu, liseyi bitireyim de, iki yıllık üniversite diplomam olsun da gerisi önemli değil, okuma arka planda kalsın gibi düşünceler her tarafımızı sarmış durumda.

O diplomaları alıyoruz ama daha cümle kurmasını bilmiyoruz, kendimizi ifade edemiyoruz, eğitimi amaç değil araç olarak görüyoruz. Okula bir fidan misali su almak için değil de içinden çürüyen ağaç mantığı ile gidiyoruz. Derste görüneyim, yoklamada var görüneyim diyerek kendimizi tatmin ediyoruz.

Yukarıda cümle kuramıyoruz dedim ya hani, bu okumakla ilişkili tam da. Açıp da yarım saat kitap okumuyoruz. O yarım saat bize ölüm gibi geliyor. Hayatımızın büyük bölümünü kaybetmiş, boşa geçirmiş gibi oluyoruz. Öyle hissediyoruz.

Kafeleri, kahvehaneleri doldurmak, oralarda vakit geçirmek bize daha çok cazip geliyor. Kütüphanelerin yolunu bilen yok halbuki.

Gazete okumuyoruz, haber okumayı küçücük ekranlarına sığındığımız telefonlarda yapıyoruz. Güya teknolojinin nimetlerinden faydalanıyoruz.

Türklerin Einstein’i olarak bilinen Oktay Sinanoğlu’nun “Eskiden 16-17 saat okuyorduk, şimdi yaşlandık 12 saat okuyabiliyoruz” sözünü ne zaman beyinlerimize işleyeceğiz. Galiba daha kırk fırın ekmek yememiz lazım.

Ama ben nacizane birkaç önerimi sıralayayım buraya:

*Kendime yarım saat ayıralım, o yarım saati kitap okuyarak geçirelim. Ama o ilk adımı atalım önce, eğer ilk yarım saatte sıkılırsak bırakalım.

*Ama pes etmeyelim, ikinci yarım saatte ilkinden daha fazla okuyalım. Aradaki farkı zaten göreceğiz emin olun.

*Gazeteleri de okuyalım, köşe yazarlarını da takip edelim. Tabi hepsini okumamıza imkan yok, rutin takip ettiğimiz yazarlar olsun. Bunlara artık telden ulaşmamız bile mümkün.

*Gündeme dair görüşümüz olması için gündemde neler olup bittiğini takip etmemiz, yorumcuları takip etmemiz gerekir. İçinde bulunduğumuz coğrafyayı ancak bu şekilde anlayabiliriz.

Biliyorum sizi çok sıktı bu yazı. Bu söylediklerim benim için de geçerli. O yüzden çoğul konuştum zaten. Hep birlikte okumayı alışkanlık haline getirmemiz lazım. Başka türlü bu sıkıntı aşılmaz…

Unutmamamız gerekir ki bilgi dağın zirvesindeyse ona ulaşan yol okumaktan geçer…

Selam ve dua ile…

İBRAHİM YAVUZ

İbrahim Yavuz *

Tüm Yazıları →
İbrahim Yavuz

Ayrıca Bakınız

KAYBOLAN GENÇLİK İDEALİZMİ -2-

KAYBOLAN GENÇLİK İDEALİZMİ -2-

3) BU MİLLETİN HAFIZASINI YOK ETTİLER  Bu milletin binlerce yıllık tarihi var. Bu tarih içerisinde 15 …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



3 Yorumlar

  1. Avatar

    Adamlar daha bu iki dakikalık yazını okumaktan aciz gardaşım yarım saat dünyalar geliyo haliyle :/ 🙂

  2. Avatar

    tesekkur ederim

  3. Avatar

    Teşekkürler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir