Seçime gidiyoruz. Partiler, vatandaşlardan rey istiyorlar.
İsteyen, kilise kapısına gidip rey isteyebiliyor. İsteyen, Havra kapısında da rey isteyebiliyor.
Bütün bunlar da “İnançlara saygı” bakımından hem hoş görülüyor hem de övülüyor.
Kilise ya da Havra kapısına giden siyasetçi, göklere de çıkarılıyor. Üstelik, bu, hem içeriden hem de dışarıdan yapılıyor. Yani, “cemaat” meseleye “onursal” bakıyor, Bu durumu dışarıdan değerlendirenler de bu onursallığı anlayışla karşılıyor.
Ama:
İş, Cami kapısına geldimi de kıyamet kopuyor.
Üstelik de hem içeriden hem de dışarıdan kıyamet senaryoları yayılıyor.
Bu olmazmış. Olursa da bununla kıyamet koparmış…
Üstelik de henüz “olmadan” kıyametler kopuyor. Gazetelerde “olmuş gibi” resimler veriliyor ve bu resimler üzerinden kıyametler kopuyor.
Peki ama, neden olmazmış….
Hadi, bana göre de olmaz. Olursa da bugünkü halde olmaz. Camiin içinde oldurmaya kalkan olursa, biz de bugünkü şartlarda kapı dışarı ederiz. Ama, gün olur, “benzer”ini biz cami içinde yaparız. Üstelik de camiin kapılarını herkese kapatarak da yaparız. Şiirde, “Camiler kışlamız” denildiği şekilde ve işte o şart içinde yaparız bunu. Camilerimiz, buna, her zaman hazırdır.
Camiler, toplumun tüm dertlerinin de o dertlerin çarelerinin de merkezidir: İşte bu anlayışla yaparız.
Ama, bugünkü şartlar ile “at izinin it izine karıştığı” şartlarda, camilerde buna müsaade etmeyiz.
Ancak,aynı şey, kilise içi ve havra içi için de geçerlidir. Yani, demek oluyor ki, mabedlerin içi bakımından bir sorun yok… Herkes, bir bakıma aynı şeyi söylüyor.
Farklılık, mabedlerin önü ve çevresi ile ilgili… Mabedlerin cemaati ile ilgili demekki…
Hırıstiyanlara kendini tanıtmak isteyene cevaz var: Yahudiye kendisini tanıtmak isteyene cevaz var…Ama, müslümanlara kendisini tanıtmak isteyene cevaz yok…
Zinhar olmaz deniliyor… Siyasetçiler cami çevresine ve cami cemaatlerine yaklaşamaz…Deniliyor.
Peki ama, Neden?
Çünkü, “Din” siyasete alet edilir olurmuş.
Sorulursa da, “hepsi” din… Peki, müslümanlığın farkı ne?
Ben, size diyeyim.
Avrupada, bir Hırıstiyan parti lideri, müslümanların camisini ziyaret etse ve cami cemaatinden destek istese: Bunlar, bu işe, zil takıp alkış tutarlar.
Türkiye’de de, bir “hırıstiyan kişi” müslümanların camii önünde ve müslümanlardan “açıkça” rey istese, ona da zil takıp alkış tutarlar.
Ama, aynı işi, “müslüman kişi” yaptımı, buna kıyametler koparırlar.
Meseleyi şimdi toplayalım: Çıkaralım.İstersek de bölelim.
Yani, mesele şu:
-Ne yapılsın yapılsın: Müslümanlar ile Türkiye’nin yönetimine talip müslümanlar biribirleri ile bu manada herhangi bir buluşma sağlamasınlar.
Evet, buluşsunlar ama: Biribirlerini hiç görmemiş gibi davransınlar. Aralarında hiç bir şey konuşmasınlar.
Öyle yapsınlar ki: Bir de şu sözleri onlara söyleme fırsatımız olsun:
-Bunlar, konuşmayı da bilmeyen öküzlerden başkaları değillerdir. Camie, girerler, camiden çıkarlar: Biribileri ile hiç konuşmadan, öküzler gibi evlerine dağılırlar.
**************
Konuşun kardeşim: Konuşun. Öküzlerin sözüne uyup da öküzler gibi toplanıp dağılmayın.