Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

MEYDAN VERİRSENİZ ÜZERİNİZE AT KOŞTURAN ÇOK OLUR

Kötüler, kötülüklerini yapmak için her zaman fırsat kollamışlardır. Bunu çağrıştıran atasözlerimiz oldukça yaygındır. Bunlardan biri de şudur: “Kendime yer edim, gör bak sana neler edim.” Kötülerin kötülüklerini icra etmeleri, düşüncelerini eyleme geçirmeleri hiçbir zaman sadece kendileriyle alakalı değildir. Bu işin bir de karşı tarafı vardır. Onlara kötülüklerini yapmak için imkân ve fırsat veren bir ikinci taraf mevcuttur. Gönlünü kaptırmaya hazır olmayanın gönlü kapılmaz. Bir toprak parçası oranın sakinleri tarafından başkalarının fethine hazırlanmamış ise orası fethedilmez. Coğrafyaların fetihlerindeki değişmez kurallardan birisi de budur.  

Genelde insanın içi dışı gibi değildir. Grupların, ekollerin, toplulukların, cemaatlerin yöneticileri, önderleri ve öncü kadrolarının iç dünyaları alttakilerin iç dünyalarından yüz seksen derece ters olabilir. Bu sürü psikolojisiyle alakalı bir durumdur. Sen sürü olmaya namzet olursan seni bir yerlere götürecek olan çok olur. Ne zaman ki canın yanmaya, acımaya başlar sen de o zaman söylenmeye başlarsın. “Anlamadık, bilemedik, ne bileyim böyle yapacaklarını.” Bu türden yakınmaların sonu gelmez. Onlara değil de hep başkalarına ve bu yapıya karşı kendilerini uyaranlara şüphe ile baktılar. Bu insanlar neye yansınlar? Mağduriyetlerine mi, saflıklarına mı, kerizlemesine verdiklerine mi? Allah’ın insana verdiği en mükemmel nimet olan akıl gereği gibi kullanılmadığında sürü psikolojisiyle varacağın yer pisliktir. Seni bu pisliğe çekenler, peşinde fırıldak gibi dönenler, geceni-gündüzünü, mesaini çalanlar şimdi nerdeler? Sordum mağdurlarından birisine: “Abi arayanın, soranın var mı? diye. Ne gezer abi, dedi. Maalesef satmayı iyi bilirler; zira vatanı sattılar, sen ben ne ki? Şimdilerde mağdur ettiklerinin evlerine ateşler saldıklarının farkında bile değiller. Çok da umurlarındaydı sanki. Öncülerin birçoğu zaten kaçtı gitti. Altta kalanın canı çıksın nakaratını söyleyip duruyorlar.

Biz şimdi başlığa aldığımız cümleye gelelim. Cümlemiz değerli kardeşim Neslihan Cebesoy’dan alıntıdır. Tam da bugünlerde yaşadıklarımızı özetleyen bir cümledir. Siz imkân verirseniz, siz destek verirseniz, siz meydan verirseniz, siz meydanı boş bırakırsanız üzerinize at koşturacak olanlar elbette çok olacaktır. Devlet aklının çok uyanık olması gerekmektedir. Saflığa, duygusallığa yer yoktur. Maalesef bu türden yapılar duygu sömürüsü uzmanı olarak yaklaşırlar ve ne olursan ol, kim olursan ol bir şekilde kapılır gidersin. Böyle olmasaydı Anadolu’nun bunca güzel gençlerini, kızlarını, esnaflarını, iş adamlarını, yerel ve genel siyasetçilerini kandırabilirler miydi? Hizmetlerine, emirlerine amade edebiliriler miydi? Öyle veya böyle bir şekilde bu milletin aklını, zekâsını, heyecanını, ideallerini ve istikballerini çalmadılar mı? Ha bunları çalmışlar, ha soruları çalmışlar hiç fark etmez. Yarın fırsatını bulsunlar yine çalacaklar. Onlar çalamaz ise başkaları çalacaktır. Çünkü diğerlerinin mantıklarıyla bunlarınki arasında benzerlikler çoktur. Ondan dolayı çok da ses çıkartmazlar.

Bir milleti oluşturan tüm unsurların tek ortak paydası olan devletin birilerinin çiftliği haline getirilmesine müsaade etmek mümkün değildir. Böyle olduğu takdirde beridekini ötekinin zulmünden kim kurtaracak?

Ben müslümanım bunlara asla güvenmiyorum. Ben güvenmiyorum da milletimizin tamamını oluşturan dini, siyasi ve ırki unsurların hangisi güvenebiliyor ki? Devletin imkânlarını eline geçirmekle kalmayıp devleti ele geçirenlerin yönettiği bir ülkede bunlara kim dur diyecektir? Büyük milletimizi oluşturan unsurların haklarını kim koruyacaktır? Herkes kendisini korumaya kalktığında bunun adına anarşi denir. Bu devlet otoritesinin sıfırlanması anlamına gelir ki hiçbir devlet buna müsaade etmez, edemez. İşte bütün bunların yaşanmaması için devlet bu manada hiçbir gruba, ekole, cemaate, mezhebe, tarikata ayrıcalıklar, özel imtiyazlar veremez, sağlayamaz. Bunların tamamı birbirinin peşinde olan unsurlardır. Birinden doğacak olan boşluğu doldurma mücadelesi vermektedirler. Al birini vur ötekine. Yok aslında birbirlerinden farkı. Beriki varsa ötekinin yaşama hakkı yoktur anlayışı bunlarda egemendir. Bu unsurlar Allah’ın kendilerine verdiği Müslüman ismine (Hac, 78) asla razı olmamaktadırlar. Muhterem Reisimiz avazı çıktığı kadar bağırıyor: “Benim dinim ne Sünnilik ne Şiilik, dinim İslam’dır.” “Bizim Sünnîlik diye bir dinimiz yoktur, Şia diye bir dinimiz yoktur, tek dinimiz İslâm’dır. Ne yazık ki mezhebini din edinmiş olanlarla başımız dertte. Bu gruplar bu sözleri söyleyen başkalarını tekfir ederken, Reisimiz söyleyince sus pus oluyorlar. Niye? Çünkü meydanda yer kapma yarışı içerisindedirler de ondan. Münafıklık yapıp duygularını içlerine gömüyorlar. Yarın fırsat bulduklarında ilk işleri diğerlerinin yaptığından farklı olmayacaktır. Yıllar önce bunlardan birisi bana demişti: “İçimizde öyle Taliban kafalılar var ki, fırsat bulmasın, Afganistan’daki Taliban’dan bile beterini yaparlar.” diye. Ne yazık ki biz buna da tanık olduk. Çünkü beslendikleri yer aynı olunca, her ne kadar içlerinde saklasalar da hepsi aynı duygulara sahiptirler. Sadece fırsatını kolluyorlar. Şu anda mesailerini meydanda yer kapma üzerine planlanmışlardır. Biz şimdi dua edeceğiz ve: “Allah’ım sen bunlara fırsat verme.” diyeceğiz. İnanın ki böyle bir dua etme hakkımız yok. Ben Rabbimin bana verdiği akıl nimetini kullanmayacağım, gidip beynimi ve gönlümü onlara teslim edeceğim. Devlet aklı da benim gibi davranacak, ondan sonra bizler: “Allah’ım onlara fırsat verme.” diye yapmamız gerekeni, devlet aklının yapması gerekeni Allah’a havale edeceğiz öyle mi? Böyle olmadığı için, böyle olmayacağı için Rabbimiz aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırıyor. Bu güzel ülkenin güzel insanlarının yaşadıkları tam da budur. Ben meydan verirsem benim üzerime at koşturan çok olur, sen meydan verirsen senin üzerine at koşturan çok olur, devlet meydan verirse devletin üzerine at koşturan çok olur. Oysa meydan ne benim, ne senin, ne de devletin. Meydan hepimizin. Kimin meydanını kime peşkeş çekiyoruz. Bir milletin ortak meydanını kimse kimseye veremez, verirse ne olduğunu gördük ve tecrübe ettik. Aynı akıbeti bir kez daha yaşamak istemiyoruz vesselam.

Ömer Naci Yılmaz

 

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir