Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

HERKESİN ANNESİ HERKESİN CENNETİ

Popüler kültürün çakma anlayışlarından birisi de ‘anneler günü’dür. Şuradan geldi, buradan geldi tartışmalarına girmeye gerek yok. Anneler Günü’nü, annesi ve babası konusunda her zaman hassasiyet göstermesi gereken Müslüman’a bir hatırlatma olarak görmemizde bir sakınca olmasa gerektir. Özünde ise bu meseleye yüklediğimiz anlam nereden baktığımızla alâkalıdır.

Bizler, inancımızın ve kültürümüzün bak dediği yerden bakmak zorundayız. Tabiî ki bu bakma herkesin becerebileceği bir şey değildir. Çünkü insanımızın birçoğu anne-baba ilişkisi ile ilgili sınırın Rabbimiz tarafından belirlendiğinden habersizdir. Haktan ve hakikatten uzaklaşan insan maalesef ağaç kovuğundan çıkmış gibi davranabilmektedir. Etrafımıza baktığımızda birçok insanın anne-baba ilişkisinin sıkıntılı olduğunu gözlemleyebiliriz. Hasta olan anne veya babasını doktora getirmeyen, tek oğlu ben miyim diyenler, kızı götürsün diyenler… Bunları hep görüyoruz. Doktora gidebilmek için ona buna yalvaran anneler-babalar… Oğulları varken eşinin cenazesini inek satarak kaldıran anneler… Bunların evlatları hayır görecek öyle mi?

 

Varlığında kıymeti bilinmeyenlerin başında anne-babalar gelmektedir. Anne-babaya atar yapanlar, suratını ekşitenler, yine mi geldi diyenler, sırt dönenler… Allah her ne yapıyorsanız, her ne diyorsanız ve her ne düşünüyorsanız, kıyamet gününde al sana anne-baba karnen, oku bakalım ve şimdi anne-babanla yüzleş dediğinde bakalım hangi deliğe kaçacaksın 

Anne-baba ilişkisinin sınırını Rabbimiz belirler demiştik: “Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi ve anaya babaya ihsanı (iyiliği ve güzel davranmayı) emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa erişirlerse, onlara “öf” (bile) deme! Onları azarlama ve onlara çok nazik (ve tatlı) söz söyle. Onlara merhametten dolayı alçak gönüllülük kanadını indir ve: “Ey Rabbim! (Bunlar) küçükken beni (acıyıp) yetiştirdikleri gibi (sen de şimdi) onlara acı (ve esirge).” de. (17/İsra, 23-24)

Özellikle gençlerimize şunu hatırlatmak isterim: Hani evde ipe sapa gelmez, incir çekirdeğini doldurmaz cinsinden tartışmalar yaşar da kıpıyı vurup çıkarsınız ya, aslında o vurduğuz, kapı falan değildir. O vurduğunuz annenizdir, babanızdır. Onlara vuramayınca hırsınızı kapıdan çıkartıyorsunuz. Eşeğini dövemeyen palanını döver misali. Bunu okulda gençlere söylediğimde birçoğunun kafasını öne eğdiğine şahit oldum. Acı ama gerçek budur. Anne babaya bu davranışlarla mı cennete gideceğiz, bu şekilde davranabildiğimiz annemizin ayağının altındaki bizim için cennet midir, yoksa cehennem midir? Annemizin ayağının altındakinin ne olduğu bizim davranışlarımızda saklıdır. Bir de böyle bakmayı deneyin ve o ayaklar altında cennet mi, cehennem mi olduğunu görürsünüz.

Yüce Rabbimiz, annelerimizin zayıflık çekerek bizleri taşındığından bahseder: “Biz insana, anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi zayıflık üstüne zayıflık çekerek onu (karnında) taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (Onun için biz insana): “Bana ve anne-babana şükret” diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.” (31/Lokman, 14) Bizi taşıyan annelerimizi/cennetlerimizi sırtlamaya var mıyız?  Anne-babaya itaatin sınırlarını da Rabbimiz belirlemektedir. “Eğer anne ve baban, bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarsa onlara itaat etme. Ancak onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yolunu tut. Sonunda dönüşünüz yalnız banadır. O zaman ben size, yaptıklarınızı haber vereceğim. 31/Lokman, 15) Yüce Rabbimiz, çocuğunu Allah’a şirk koşmaya zorlayan anne-babaya dahi saygılı olmayı, yaşadıkları sürece onlarla iyi geçinmeyi, onlara karıcı davranmamayı salık vermektedir. 

Annesine surat ekşitenler, kapıyı üstüne vuranlar ve yıllardır anne diyebilenler biliyor musunuz bazılarımız hiçbir zaman anne diyemedi. Bazılarımız belki üç-beş sene anne diyebildi. Cennetin annelerimizin ayaklarının altında olduğunu haber veren Peygamberimiz ise en fazla altı yaşına kadar anne diyebilmiştir. Annesi olmayan bir Peygamberin yukarıdaki ayetlere muhatap olmasının elbette bir hikmeti vardır. Rabbimiz Peygamberimiz üzerinden, yetim bir peygamber üzerinden, annesizliğin acısını daima yüreğinde hisseden bir Peygamber üzerinden elbette bizleri uyarmaktadır. Adeta aklınızı başınıza alın, elinizdeki nimetin kadrini- kıymetini bilin der gibi.

Annesine ve babasına karşı nankör olanlar biliyor musunuz yetimhanelerde çocuklar ranzalara, yetimhanenin avlusundaki ağaçlara anne kelimesini kazıyorlar. Onların yaptıkları resimlerde hep anne çizimleri vardır. Bazıları anneyi çiziyor, kendisini de kalbine koyuyor. Sen yıllardır anne diyebileceğin bir nimete sahip olduğun halde kadir kıymet bilmiyorsun. Anneyi hakkıyla takdir edemiyorsun. Annesi olduğu halde annesinin kıymetini bilmeyenler, cennetin kokusundan mahrum ve uzak olduğunuzu bilmelisiniz.

Elleri öpülesi tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun, annelerini, cennetlerini sırtlayan evlatlara selam olsun. Anne kıymeti bilmeyenler, o kıymeti hakkıyla takdir edemeyenler Rabbim sizlere de insaf ve vicdan versin.

 

Ömer Naci Yılmaz

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir