Cuma , 13 Aralık 2024
Son Dakika Haberler
YÜREĞİMİZ KOSOVA’YA DÜŞER

YÜREĞİMİZ KOSOVA’YA DÜŞER

Balkan turumuzun ilk ziyaret noktası Kosova idi. Kosova havaalanından hareketle I. Murat Hüdavendigar’ın türbesine doğru yol alıyoruz. Sadece bir türbeye doğru değil, aynı zamanda Balkanlardaki tarihimizin önemli aşamalarından birini oluşturan savaş meydanına doğru yol alıyoruz. Tarihe tanıklık ederken atalarımızın izlerini takip ediyoruz ve bizi bekleyen şehitlerimizle buluşuyoruz. Türbenin ana kapısından içeri girerken içimizi farklı bir heyecan kaplıyor. Sıradan biriyle buluşmuyorsun, çay içmeye gitmiyorsun. Balkan topraklarına İslam’ın izzetini ve onurunu taşıyan, bölgeyi İslam ile buluşturan, Allah ile insan arasındaki engelleri ortadan kaldırmak için cihat eden ve bu uğurda canını imanına şahit gösteren, yüreğini Kosova topraklarına düşüren bir Sultan’ı ziyaret heyecan oluşturmasın da ne yapsın? Oysa bu ilk sultan ziyareti değildi. İstanbul’da onlarca sultanın türbesini ziyaret etmiştik; fakat bu çok farklıydı. Sultan Murat’ın bizleri kardeşlerimizle bizi ayağına getiren sırrı ne idi? Bu öylesine bir ziyaret değil, hele hele bir turistik ziyaret hiç değildi. Sultanımızla buluşma anımız heyecanımızı zirveye taşıyor. Sultanımızla karşılaşmadan önce onun savaş öncesinde yaptığı dua ile karşılaşıyoruz:

“Ya Rabbi! Bu fırtına, şu aciz Murat kulunun günahları sebebiyle çıktıysa, onun yüzünden masum askerlerimi cezalandırma!.. Allah’ım! Onlar ki buraya kadar sâdece Sen’in adını yüceltmek ve İslâm’ı tebliğ etmek için geldiler! İlahi! Bunca kere beni zaferden mahrum etmedin. Daima duamı kabul buyurdun. Yine Sana iltica ediyorum, duamı kabul eyle! Bir yağmur nasip eyle! Bu toz bulutu kalksın. Kâfirin askerini aşikâr görüp, yüz yüze cenk edelim! Ya İlahi! Mülk de, bu kul da Sen’indir. Ben aciz bir kulum. Benim niyetimi ve esrarımı en iyi Sen bilirsin. Mal ve mülk maksadım değildir. Yalnız Sen’in rızanı isterim. Ya İlahi! Bu mü’min askerleri küffar elinde mağlup edip helâk eyleme! Onlara öyle bir zafer lutfet ki, bütün Müslümanlar bayram eylesin! Dilersen o bayram gününün kurbanı da şu Murad kulun olsun! Ya İlahi! Bunca Müslüman askerin helâkine beni sebep kılma! Bunlara yardım eyle ve zafer bahşeyle! Bunlar için ben canımı kurban ederim; yeter ki Sen beni şehitler zümresine kabul eyle!.. İslâm askerleri için ruhumu teslime razıyım… Beni gazi kıldın. Sonunda lutfen ve keremen şehitlik de nasip eyle!.. Âmin!”

Sultanımızın kabrinin bulunduğu mekâna geçtik, selamladık, dua ettik. Burası sıradan bir yer değildi. 63 yıllık ömrünün 27 yılında padişahlık yapmış, 37 savaş kazanmış, son savaşını da zaferle taçlandırmış bir sultanın şehit düştüğü yerde, yüreğinin düştüğü yerde ve sandukasının başındayız. Gönlümden geçenler dilimden döküldü ve yazıya düştü:” Sultanım! Sen şehit oldun, şahit oldun.  Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yaşayan torunların senin şehitliğin ve şahitliğin sayesinde yüreklerini birleştirdi, ümmet olmanın, kardeş olmanın ve sizin torunlarınız olmanın iç huzurunu ve onurunu yaşadı. Anladık ki “Allah’a ve O’nun dinini hâkim kılma mücadelesine adanmış bir hayatın tanığı olmak ve bu tanıklığa hep birlikte tanıklık etmek bizi sultanın ayağına getiren sır idi.” Sultanım! Bizler senin şehitliğine ve şahitliğine şahit olduk. Rabbim şehadetinizi kabul eylesin.”

Ziyaretin hatırası olsun diye açılmış olan anı defterine irticalen birkaç cümle karaladık. “Anadolu’dan gelip atalarımızın buralardaki topraklarında bulunmaktan büyük bir onur duydum. Buralara gelebilme imkânı veren Rabbime sonsuz kere hamdüsenalar olsun. Tarihle olan irtibatımızı kesmeme adına atalarımızın fethettiği toprakları ziyaret etmek tarihe olan borcumuzun gereğidir. Rabbim sultanımıza rahmet eylesin.” Amin.

Ziyaretimiz sıradan bir Balkan ziyareti değildi. Bu ziyaretimiz Osmanlının, atalarımızın bizlere bıraktığı maddi ve manevi emanetleri ziyaret idi. Ziyaretin iki boyutu vardır. Bizler ata topraklarımızı, üzerindeki maddi eserleri ve kardeşlerimizi unutmadığımızı ve unutmayacağımızı göstermek için geldik. Buralarda yaşayan kardeşlerimiz bilsinler ki kendilerini ve kendilerine emanet edilen eserleri unutmayan, maddi ve manevi imkânlarıyla daima yanlarında bulunacak olan kardeşleri var.

Balkanlardaki kardeşlerimiz için neler yapabiliriz sorusuna arayacağımız cevap sorumluluklarımızı artırmaktadır. Her ziyaret ardından iz bırakır ve bir sonraki ziyareti sıraya koyar. İşte ‘Kervan yolda dizilir.’ misali bizler de bu ziyaretlerle tasavvurlarımızı ilmek ilmek dokuyacağız. Öncelikli olarak ziyaretlerin artırılarak devam etmesi ve özellikle de bizim yaptığımız Balkan turunda olduğu gibi ümmet ailemizin pırıl pırıl genç kızlarının bu ziyaretlerde yerlerini almaları mutlaka sağlanmalıdır. Onların hâl lisanına Balkan topraklarının insanının çok ama çok ihtiyacı vardır.

Sultanımızın yüreği Kosova meydanına düşerken bizim de yüreğimiz bu kutlu mekânlara düştü. Düşen yürekleri yürekten tutanlara selam olsun.

Ömer Naci YILMAZ

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir