https://www.haber7.com/yazarlar/arif-altunbas/3299132-kerizler-ve-krizler-tiyatrosu
Etimolojik olarak ‘’Keriz’’, dilimize Farsçadan geçmiş ‘’Geriz’’ kelimesinden ‘’Keriz’’ olarak Türkçeleşmiştir. TDK sözlüğünde ‘’çirkef, pislik, kumar, kolayca kandırılabilen, saftirik, aptallık ve ahmaklık’’ edenler için söylenir. Geriz, ‘’ Pissu yoluve yalağı, lağım, pislik,’’ anlamına gelir. Kriz ise; ‘’buhranı’’, ‘’bunalımı’’, ‘’çözümsüzlüğü’’, ‘’çaresizliği’’ ifade eden bir terimdir.
Siyasal kavaram ve epistemolojik anlam olarak kriz; bir örgütün, toplumun, milletin, devletin geleceğini, hedeflerini, işleyiş biçimini tehdit eden, onun varlığını tehlikeye sokan, karar mekanizmalarını, dengelerini ve savunma sistemlerini çökerten, yetersiz hale getirip tehlikeye ve çıkmaza sokan gerilimi ifade eder.
Kerizler; üst akıl tarafından yönetilen, yönlendirilen kullanmaya elverişlilerdir. Krizler ise; kerizlerin yapayım derken yıktıkları, berbat edip içinden çıkılmaz bir hale getirdikleri çıkmazlar veya sivrisinek, pis koku üreten kokuşmuş bataklıklar ve balçıklardır. Keriz; bir işin faili, kriz ise; mefulüdür. Keriz sebeptir, kriz ise; onun sonucudur.
Bir milleti göz göre göre keriz yerine koyarak onunla tiyatro oynamak ise; kerizliğin en sürüngen hali olan dik alasıdır. Emperyalistlerin bir ülke için hazırlayıp sundukları çözüm taslakları o ülke için gelecek krizlerin habercisidir.
Şimdi düşünün, adam boşuna mı Amerika’ya Hamburger yemeye, Londra tefecilerinden para dilenmeye, Almanya’ya Jambon’lu ‘’Frühstück’’ (Kahvaltı) yapmaya gidiyor? Patronlarından biraz gas, biraz ‘’aferin’’ alınca şirazeden çıkıp şuurunu kaybediyor; askerlerimize, polislerimize, savcılarımıza, hakimlerimize gözü yumuk rastgele saydırıyor? Hızını alamayıp amiri, memuru, öğretmeni, işçiyi, çiftçiyi tehdit ederek itibar suikastı yapıyor? Şehir eşkıyaları gibi devlet daireleri ve kurumlarını basıyor?
Kriz ustası Jeremy’inin konuşmasını dinlediler de, ne anladılar o konuşmadan bunlar? Kaç yazı yazıldı, kaç tartışma yapıldı bu meşhur danışmanın (!) konuşması üzerine? Nerede o muhalefetin yalan ve iftira makinesi yazarları, konuşunca mangalda kül bırakmayan medya maymunları, emperyalizmin yerli ve yabancı propaganda aparatları; gazeteler, TV’ ler ve onların anadan doğma yorumcuları? Her şeyi bilen ve fakat kendini bilmeyen batı patentli akademisyenler, aydınlar, politikacılar, kalem ve kelamın ustaları nerede?
Alman Konrad Adenauer Vakıf Başkanı Prof. Dr. Norbert Lammert, ‘’ Zor oldu ama ; CHP/HDP/ İYİ Partiden oluşan muhalefeti birleştirdik. Bu bizim 16 yılda Türkiye’de elde ettiğimiz en büyük başarıdır’’ derken, 6+1 Kerizler ve Krizler masanın kimler tarafından ve nasıl kurulduğunun da ispatıdır.
Milletimizin kaderiyle oynayan batılı emperyalistler; ABD, İngiltere, Almanya ve onların müttefik dostları sömürgeciler asıl patronlar ve kuklacılardır. Kuklalar ise, bu masasının altında ve etrafında oturan, dolaşan kullanılmaya müsait ‘’aferin delisi’’ yalakalardır . Onların dışında kalan zevat ise, kukla bile olamayan, ancak; kuklaların gölge oyunlarını taklit eden, ona göre gerdan kıvıran davul tozları ve zurna ağaçlarının çürümüş budakları olan konu mankenlerdir.
Bilirsiniz kuklalar, kerestelerden yontularak şekillendirilir. Sonra; oynatılır, konuşturulur, kullanılır ve oyun bitince de bir kenara atılarak bir dahaki seansa kadar toz toprak içinde muhafaza edilir.
Kuklalar kuklabazlardan icazet almadan kollarını bacaklarını ve kıllarını bile oynatamazlar. Onları parmaklarının uçunda oynatan ve konuşturan ustalar kuklacılardır. Kuklacılar, kuklalar ve kuklalarının gölgesi olan emperyalizmin uşakları savaşacak bu seçimde milletimizle.
Kerizler ve krizler masasında oturanlar kimler midir?
1. Masa; emperyalizmin elleri ABD, İngiltere ve Almanya’ dan oluşuyor. Bunlardır kuklacılar. Kararları onlar veriyor ve kuklaları onlar oynatıyorlar.
2. Masa; CHP, HDP ve İP’ lilerden oluşan kuklaların masasıdır. Bu üçüzler matruşkalar gibi iç içe geçmiş, birbirinden türemiş yumurta ve civciv gibi genleri birbiriyle uyuşanlardır. İP’ i ve HDP’ yi doğuran, büyüten, besleyen ana CHP ‘dir. Kısaca, bu üç partinin yoktur birbirinden farkı, üçü de Dalmaçya’lıdır.
3. Masa; kuklaların maşası olanların masasıdır. Vitrinlik konu mankeni olan SP, DP, Deva ve Gerçek’ten oluşan itilmişler, kakılmışlardan ve kovulmuşlar, kırgınlar, küskünlerden oluşan sıfırı tüketen çaresiz teferruatlardır.
Bu masadan şimdiye kadar bir başkan çıkmadıysa kukla olduklarındandır. Çünkü, kuklalar kendi iradelerine göre karar verip hareket edemezler. Sadece; piyon olarak kullanılırlar. Gerekirse; mayın eşekleri gibi belanın üzerine sürülürler. Kin, inat ve nefret cephesinin kokuşmuş sakızlarıdır ağızlarında çiğnedikleri.
Kuklalar ve gölgeleri karar veremezler neyi oynayıp neyi oynayamayacaklarına. Onlar, sadece kendilerine verilen rolleri bilirler. Gölgeler, iz düşümleridir kuklaların. Kuklacılar oynatırlar kuklalarını. Ve oyun yıllardır böyle devam eder gider.
Türkiye’de yıllarca batıcılık, çağdaşlık, halkçılık, devrimcilik, laiklik ve sömürge tipi demokrasi adına senaryolarını dış güçlerin yazdığı oyunları, hep böyle oynadı kuklalar. Oyunlar ihanet odakları tarafından kurgulandı. Yalan ile yıkandı, iftira ile durulandı, ikiyüzlülük ve ihanetle kurulandı.
Milletimiz bu seçimde özgürlük ve bağımsızlığı için bu kerizler ve krizler tiyatrosuna, bu ihanet masasına bir son vermek zorundadır. Bu seçim; milletimizin kuklacıları, kuklaları ve onların gölgelerini sandığa gömme seçimidir. Vakit, Türkiye ve İslam düşmanlarına karşı dik durma, emperyalizmin hile ve oyunlarına karşı direnme, karşı çıkma ve savaşma vaktidir.
Bu seçim sadece bir Cumhurbaşkanlığı seçimi değil, Türkiye’nin ellerine bağlanan zincirleri, ayaklarına vurulan prangaları kırma, emperyalizmin oyunlarını ve oyuncaklarını bozma, psikolojik harp oyuncuları olan kuklalarla hesaplaşma zamanıdır.
Arif Altunbaş, Haber 7