Bütün hayatını ailesine hizmet ve onların mutlu bir hayat sürmesi için geçirirdi.
Yemezdi yedirirdi.
Giymez giydirirdi.
Kendini değil hep ailesi ve evlatlarını düşünürdü.
Fedakardı ve fedai idi.
Ama ihtiyarlayıp yaşlanınca horlandı ve yüzüne bakılmadı, derdi parası pulu var mu sorulmadı.
O ise, bunları hiç umursamazdı. Çünkü o baba idi.
Yine de o haliyle onları düşünür, onlar için harap ederdi kendisini.
Bütün bir ömrünü başkaları için yaşadı. Başkalarına feda etti. Onun adı baba idi.
O ölünce, yaslandıkları büyük bir dağın başlarına yıkıldığını anladı çocukları.
Anladılar kalabalıklar içinde bu koskoca dünyada yapayalnız kaldıklarını ,
Her başları sıkıştığında, her zora düştüklerinde ”Keşke babamız olsaydı yanımızda” demeye başladı çocuklar.
O zaman bazı şeyler kafalarına tak demeye başladı. Ne kadar da çok çocukluk yaptıklarını anladılar.
Çocuklar baba olunca babalığın ne demek olduğunu işte böyle anlarlar.
Ana; eşi benzeri olmayan bir yardır.
Baba; sırtımızı dayadığımız ulu bir çınardır.
Yaşarlarken ne kadar kıymetlerini bildik onların acaba?
Yokluklarında ne kadar hatırlıyoruz onları şimdi ?
Ey baba! Şimdi babaların babası babanı Kur’an okuyarak hatırla!
Babaların babasını… Babanı.
Yasin. Vel Kur’anil Hakim. İnneke leminel murselin ala sıratım müstakim….