Umberto Eco, düşünsel birikimini yazınsal dünyasında oldukça etkili bir biçimde kullanarak şekillendirebilen ve bu birikimin dönüştüğü noktalardaki hayat belirtilerini gözlemleyebilen yazarların başında geliyor. Yaşamı boyunca yazdığı kitaplarla ve üniversitede verdiği derslerle söz konusu birikimin dönüşümünü sağladı ve geleceğe oldukça nitelikli eserler bıraktı. İnsan ve iletişim etkileşimi üzerinde önemli çalışmalar yapan Eco’nun edebi anlamda ürettiği eserler hakkında “Nasıl yazıyorum?” sorusuna verdiği cevapları, yazarın Edebiyata Dair isimli kitabından alıntılayarak listeledik.

1.”Yazınsal yapıtların yazarı olarak esasında oldukça sıra dışı bir özne sayılırım…”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır Umberto Eco “…Aslında sekiz ve on beş yaşları arasındayken öykü ve romanlar yazmaya başladım, sonra yazmayı bıraktım ve elli yaşımın eşiğindeyken tekrar yazmaya başladım…”

2. “On altı yaşındayken içimde şiire yönelik bir ilgi doğdu…”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır Umberto Eco portrayed in his house in the center of Milan. © Andrea Frazzetta for The Times “…Hermenik şairleri yutarcasına okuyordum, La Ronda dergisi yazarlarının benimsediği klasisizmden ve Vincenzo Cardarelli’den etkileniyordum…”

3. “Otuz yıldan fazla bir süre aldığım bu kararın acısını hiçbir zaman çekmedim…”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır umberto-eco “…Söylemek istediğim şey şu: Bilim konusunda yazmaya mahkum olup da sanata geçme arzusuyla yanıp tutuşanlardan olmadım. Bu biçimde kendimi tamamıyla gerçekleştirdiğimi kabul ediyordum, hatta Platoncu bir küçümseme tonuyla şairleri, kendi yalanlarının tutsağı, taklitlerin taklitçileri olarak görüyordum…”

4. “Aslında, şimdi fark ettiğim bir şey var…”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır umberto-eco (1) “…O sırada bir yandan da ayırdına bile varmadan üç biçimde anlatı tutkumu tatmin etmekteydim. Her şeyden önce, sürekli olarak bir özlü anlatı alıştırması yapıyordum…”

5. “İlk romanım Gülün Adı’nı kırk altı ile kırk sekiz yaşlarımda yazdım…”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır umberto-eco-internet-encourage-la-lecture-de-livres-parce-qu-il-augmente-la-curiositeM27925 “…Beni bir roman yazmaya götüren (Nasıl denir? Varoluşsal?) güdüleri tartışmak niyetinde değilim: Bunlar pek çok, muhtemelen kendi aralarında toplanıp bir yekun oluşturuyorlar, bu nedenle bir roman yazma isteğine kapıldığımı söylemenin oldukça yeterli bir güdü olduğunu düşünüyorum…”

6. “Kural yok ya da bir sürü, değişken ve esnek kural var ve ilham magması yok…”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır Umberto-Eco (2) “Ama bir çeşit başlangıç fikri olduğu ve yavaş yavaş gelişen bir sürecin çok net aşamaları olduğu doğru. Üç romanımın hepsi bir imgeden birazcık daha fazla bir şey olan ufuk açıcı küçük bir fikirden doğdu…”

7. “Kısıtlamalar her sanatsal çalışma için temel niteliğindedir…”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır ECO3 “…Tempera tekniği yerine yağlıboya, duvar yerine tuval kullanmaya karar veren ressam, bir başlangıç tonalitesi yeğleyen müzisyen (sonra bunu değiştirecek, tekrar değiştirecek ama yine de o tonaliteye dönmek zorunda kalacaktır), uyak ve hece ölçüsü kafiyesini oluşturan şair bir kısıtlama seçmiş olur…”

8. “Her şeyden önce, bir roman yazmak söz konusu olduğunda yazma eylemi sonradan geldiğinden önce okuyorum…”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır Skärmavbild-2015-05-19-kl.-08.27.20 (1) “…Şemalar çiziyorum, kahramanlarımın portrelerini, yer haritalarını ve zamansal sekans şemalarını tasarlıyorum. Bütün bunlar fosforlu kalemle de bilgisayarla da yapılabilir, her şey o an nerede olduğunuza, ne tür bir anlatısal fikir söz konusu olduğuna ve kaydetmek istediğiniz veriye bağlı: Fikir aklınıza trende geldiyse tren biletinin arkasına, bir deftere, bir tarifeye tükenmezkalemle yazabilir, ses kayıt cihazına kaydedebilir hatta gerekirse böğürtlen suyu bile kullanabilirsiniz…”

9. “Sonra başıma gelen şey şu oluyor…”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır 200220160947203031800 “…Bu yazdıklarımı atıyorum, buruşturuyorum, yırtıyorum, bir yerlerde unutuyorum ama yine de defterler dolusu kutularım var, içlerinde farklı renklerde sayfaları olan bloknotlar, not kartonları, hatta çizgili not kâğıtları var. Bana yardım eden ipuçlarının düzensiz çeşitliliği, anımsatıcı olarak yardımıma koşuyor; çünkü o aradığım notu Londra’daki bir otelin antetli kâğıdına karaladığımı, bilmem şu bölümün ilk sayfasının taslağının çalışma odamda çizgili soluk mavi bir indeks kartına, Mont Blanc marka dolmakalemle yazıldığını, bu arada sonraki bölümün başlangıç aşamasında sayfiyede, geri dönüşümlü bir kâğıdın arkasında kaleme alındığını hatırlıyorum…”

10. “Bugün bana birileri kozmik bir felaketin evreni yok edeceğini söylese, yani bugün yazdığımı yarın okuyacak hiç kimse kalmazsa, yine de yazar mıyım?”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır 924f06e9cfa028317b23dc1a09d588cb “…İl anda buna hayır yanıtını veriyorum. Kisme beni okuyamayacaksa neden yazayım ki? İkinci anda yanıtım evet oluyor ama sadece galaksilerin yaşadığı felaketlerte birkaç yıldızın hayatta kalabileceğine ve yarın bir gün birilerinin benim göstergelerimin sırrını çözebileceğine yönelik umutsuz inancım yüzünden…”

11. “O halde, Kıyamet’in eşiğindeyken bile yazmanın hâlâ bir anlamı var…”

© K Dijital Medya A.S. tarafından sağlanmıştır original “…Gelecekteki bir okura yönelmeyi beceremeyen kişi mutsuz ve umutsuzdur.”