Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

SEVGİ KURBANLARI

Sevgi gibi yüce bir kavramın olumsuz durumlarda kullanılması yaygın değildir; biz de alışık değiliz. Dengesi kaçırılmış her sevgi sahibini tutsak edebiliyor; sadece tutsak etmekle kalmıyor; arkasından sağır, kör ve hissiz de edebiliyor. Bu aşamadan sonra muhataba yapılacak olan her türlü uyarı, yol ve yordam gösterme artık bir işe yaramıyor. Bizatihi muhatabın sağırlığını, körlüğünü ve hissizliğini artırıyor, esareti katlanarak büyüyor.  Ne hikmetse kendisinin özgür bir birey olduğuna inanıyor.  Derler ya özgür olduğuna inanan bir köleyi hiç kimse özgürlüğüne kavuşturamaz. Sevgide dengeyi kaybedenler sadece kantarın topuzunu fazla kaçırmakla kalmıyor; aynı topuzla kafalarını, gözlerini de yarıyorlar. Yaşadığımız darbe sürecinde bunu çok iyi gördük. Denge hayatın olmazsa olmazlarının başında gelmektedir.

15 Temmuz Darbesi aziz milletimize çok büyük bir öğretmenlik yaptı. Herkesin kendisini, zihnini, düşüncesini, din algısını, toplum ve devlet algısını gözden geçirmesine vesile oldu. Bununla da kalmayıp dini grupları, cemaatleri, tarikatları, ekolleri, yazarları, hocaları, alaylıları ve akademisyenleri yeniden anlamayı ve anlamlandırmayı da beraberinde getirdi. Bunların ve temsil ettikleri anlayışların tek doğru olmadığını anladık; başka doğruların da olduğu gerçeği bilinmekle beraber bu lanet olası darbeyle birlikte daha anlaşılır oldu. Zihin ve gönül dünyamızda beklentilerimizi yüksek tuttuğumuz,  büyüttüğümüz, yücelttiğimiz ve birazda uçurduğumuz bu adamların ve temsil ettikleri anlayışların nasıl da çuvalladıklarına şahit olduk. Toplumumuzu, özelde Anadolu’muzu aydınlatacağını zannettiğimiz öncülerin Anadolu irfanından haberlerinin olmadığını, Anadolu’nun gördüklerini göremediklerini, koca koca adamların bağıra bağıra gelen Feto tehlikesini dahi görmekten aciz olduklarını müşahede ettik. Bizi dinleyin, bizi okuyun ve bizi izleyin beklentisinin sahiplerinin Anadolu insanından fersah fersah geride olduklarını gördük. Kendilerini siyasiler gibi “biz de yanıldık” diyerek kurtaramazlar. Biz niye yanılmadık? Bir kez olsun bize, Anadolu’dakilere sordunuz mu “neden böyle düşünüyorsun” diye. Tabi kendileri büyük hoca(!), büyük yazar(!) oldukları için kimsenin görüşüne değer vermezler, isterler ki herkes kendileri gibi düşünsün. Elhamdülillah “onlar gibi düşünmeyince doğru yoldasın demektir” gerçeğini yaşayarak bir kez daha yaşayarak görmüş olduk.

Yıllar önceydi, İslamoğlu hocamız Yürek Devleti isimli bir eser kaleme almış ve orada üç kurbandan bahsediyordu: “Kitap Kurbanları, Tesbih Kurbanları ve Silah Kurbanları.” Kitap kurbanlarını gördük, tanıdık. Kur’an okumamak için ellerinden ne geldiyse yaptılar, ellerindeki kitabı yücelte yücelte Kur’an’ın yerine koydular, Kur’an’ı devre dışı bıraktılar. İşi öylesine çığırından çıkarttılar ki artık mezarlıklarda bile o kitapları okur oldular. Kendi adamlarının yazdıklarından başkta hiçbir kitabı okumadılar, evlerine ocaklarına dahi yaklaştırmadılar. Bu mantığın sahipleri kitap kurbanı değil de nedir? Tesbih kurbanlarını da gördük. Her şeyi rakama indirgeyip tesbihi numaratör haline getirdiler. Şimdilerde numaratör kurbanlarını oynamaktadırlar. Sahih din algısını ve zikri rakamlara feda ettiler. Silah kurbanlarını da gördük. Daha çok seküler ideolojilerin kullandığı bu mekanizma dincilerin de dikkatinden kaçmadı, onlarda kullanmaya başladılar. Genç fidanları harcayıp durdular.

Yürek Devleti kitabının yazıldığı yıllarda bunları anlamak bugünkü kadar kolay olmamıştı. Ancak bugün her şey ortadadır ve bu kurbanlar noktasında çok mümbit bir ülkede yaşadığımız gerçektir. Hocamız Yürek Devleti isimli eserini bugün kalem alacak olsaydı her halde kurbanların sayısını dörde çıkartır ve Sevgi Kurbanları’nı da mutlaka kitabına ilave ederdi.

Feto’nun evlerine ateş saldığı insanlar; bizatihi kendisini seven, sevgide kantarın topuzunu kaçıran ve her şeye fetonun baktığı yerden bakmak isteyenlerdir. Tabii ki bunlar alt tabadaki memurlar ve çoğunluklada öğretmenlerdir. Bu insanların evleri ve yürekleri bugünlerde cayır cayır yanmaktadır. Birçok anne baba çocuklarının başına nasıl böyle bir olayın geldiğini hala anlayamamakta ve inanamamaktadır. Bu insanların eşleri ve çocukları da bu yangından kendi paylarına düşeni aldılar.

Peki, bu insanlar neyin kurbanı oldular? Acı ama gerçek olan şu ki evet bu insanlar bir kurbandır ve sevgi kurbanıdırlar. Hiçbir zaman hak etmeyen birine karşı duydukları yamuk bir sevginin kurbanı oldular.  Anlamadılar, görmediler, duymadılar, hissetmediler diyeceğiz de bunu çok da rahat söyleyemiyoruz. Zira dinlemediler, anlamak istemediler, görmek istemediler. Önce savunmaya sonra da saldırıya geçtiler. Yamuk bir sevginin insanları, aileleri ve toplumu ne hale getirdiği görüldü. Sevdiklerimizi ve onlara karşı olan sevgilerimizi yeniden gözden geçirdiğimizde birçoklarının kredilerinin bittiğini göreceğiz. Ve yeniden dengeyi kuşanacağız. Aksi halde kantarın topuzu hep bizim kafamızı kıracaktır. Dersimizi aldık mı? Sevgide dengeyi sevginin sahibinden dinleyelim: De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, mensubu bulunduğunuz topluluk, kazandığınız mallar, kötüye gitmesinden kaygı duyduğunuz ticaret ve kendisiyle huzur bulduğunuz konaklar; Allah’tan, O’nun Elçisi’nden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli geliyorsa, Allah’ın buyruğu gerçekleşinceye kadar bekleyin! Ne ki Allah, sorumsuzca davranan bir toplumu doğru yola yöneltmez.(9/Tevbe, 24)

 

Ömer Naci YILMAZ

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir