Küçük, taze bedenler görüyorum. Dünyanın tozunu şimdiden yutmuş bedenler…
Kimisi daha 15’ine bile varmamış, kimisi annesinin koynundan yeni ayrılmış küçük askerler… Ve ellerinde kendi vücut ölçüleri kadar uzun tüfekler!
Bir adam… Evet, hepimizden büyük bir adam!
Çocukların eline silah tutuşturuyor.“Savaşacaksın ve öldüreceksin!”, diye ekliyor.
Çocuklar, aç ve susuz bekliyor… Ama gözleri pek, düşman gözlüyor.
Her biri annelerinin yanına gitmek istiyor. Ama öğretilenler, acımasızlığı bir kez daha güçlendiriyor.
Silah seslerinin arasında, bir anne sesi işitmenin hayalini kuruyor o körpecik yavru…
Bir taraftan da bağırıyor komutan, ağzı bozuk ve küf dolu!
“Siz hiç, oyun arkadaşınızın ölümüne tanıklık ettiniz mi?”, diye soruyor küçük asker… Eli yüzü kana bulanmış, rütbesi yüz askere bedel!
Ey vücudu küçük, yaşıtlarından büyük dilaver… Bu çatışmada da ömrünü bir kere daha ser!
Düşman açgözlü hem de hain bir gözcü; Ey çocuk sakın unutma bu sözü!
Alnından düşen kırmızıyı görse ne derdi annen? Yavrum, üstünü başını temizle, uzan biraz, dinlen!
Biliyorum, ışığınız sönmeyecek yaşamınız sönse bile… Etmeyin hakkınızı helal, gözü dönmüş zalimlere!