Türkiye işgalden kurtuldukça…

Bir milleti kendisi yapan değerler onun dili, dini, kültürü ve medeniyet değerleridir

Bir toplumun din, dil, kültür ve medeniyetinden uzaklaştırırsanız, o toplum sudan çıkmış balığa, tüyleri yolunmuş tavuğa döner. Onu bütün saldırılara, düşmanlıklara ve aşağılamalara açık bir toplum haline getirirsiniz.

Ardı ardına yapılan devrimlerle kendi öz değerlerinden koparılmak istenen milletimizin de Cumhuriyet döneminde yediği en büyük darbe budur.

Ülkemiz yabancı istilacı güçler tarafından işgal edilseydi belki bu kadar bir tahribata uğratılmazdı. Belki de bütün bunları düşman askerleri yapıyor diye şiddetli bir direniş göstererek kendi değerlerine daha çok sarılır toplumumuzun uğradığı bunca ahlaki, kültürel, sosyal yıkım da olmazdı.

Sahte kahramanlar, batının ülkemizdeki taşeron parti ve kuruluşları Tanzimat’tan bu yana bizi bize vurdurdular, bizi bize kırdırdılar.

Yenilik, ilericilik, çağdaşlık diye dayatılan bütün yenilik ve devrimlerin yaptığı tahribatı Moğol ve Timur istila orduları, Yunan, İngiliz, Fransız işgal kuvvetleri bile yapamadı.

İstiklal harbiyle düşman işgalinden kurtarılan Türkiye sözde kurtarıcıların elinde kendi silahlı güçlerimiz kullanılarak adeta baştan başa işgal edildi. Kendi askerimiz kendi halkımıza karşı tehdit, baskı, zulüm aracı olarak kullanıldı.

CHP tek parti diktatörlüğünün emrinde bir korku imparatorluğu kuruldu. İngiliz ve ABD istihbaratları tarafından yönetilen diktatörlerle darbe üstüne darbeler yapıldı. Askeri vesayet rejimleri altında milletimiz inim inim inletildi.

Son on yıldır Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye bu diktatörlükten, bu vesayet baskısından, bu despot devlet anlayışından, batılıların taşeronluğunu yapan ihanet şebekelerinden kurtarılmaya çalışılıyor.

Bu gün Türkiye adı konmamış bir bağımsızlık ve özgürlük savaşı veriyor. Ülkemiz yabancıların işgalinden kurtulduğu için diktatörlerin partisi CHP tarafından Erdoğan her yerde onun için diktatör diye suçlanıyor.

AK Parti ve Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak isteyenler, ülkemizin, insanımızın, dilimizin, dinimizin, kültür ve medeniyetimizin batılıların baskısından kurtarılmasını istemeyen dönmeler ve yerli münafıklardır.

“Aydınlanmak istiyoruz” diye karanlığın eteğine tutunan, emperyalizmin uşaklığını yapan sahte devrimciler, kara cübbeli sözde aydınlar, iki yüzlü beyaz Türkler ürettikleri fitnelerle ülkemizi 1930- 1950 arasındaki despot fabrika ayarlarına geri döndürmek istiyorlar.

Şafakla doğacak güneşin ışığından korkarak mağaralarına kaçışan yarasalar gibi inadına inkarve küfürlerinde direnenlerin korkuları bundandır.

Asırlardır süregelen, sürmekte olan ve sürecek olan Firavun ile Musa’nın, hak ve batılın kavgası bu yüzdendir.

Kafasını deve kuşu gibi toprağa gömmüş, Allah’a değil de putlarına secde eden, putlardan yardım bekleyenlerin isyanları ve çılgınlıkları iki yüz yıllık bu işgalin bir daha geri gelmemecesine ellerinden çıkmasıdır.

İnkâr cephesinin telaşı, korkusu ve isyanı iman cephesinin karşısında kaybettikleri ve bir daha geri alamayacaklarını bildikleri mevzileridir.

Karanlığın, inkârın, tuğyanın çocukları hep kaybedecekler, Müslüman Türkiye’nin aydınlık çocukları da Allah’ın izniyle hep kazanacaklardır.

İşgal ordularının ve taşeronlarının korktukları, korkuları bol olsun. Çünkü taşlar yerinden oynuyor. Türkiye ve insanımız özgürleşip işgalden kurtuluyor.

Bu süreç içinde önümüze daha çok engeller, engellemeler, fitneler, şahlar, piyonlar çıkarılacak. Allah’ın iradesi, milletimizin sağduyusu, bu değişim hareketi liderlerinin cesaret ve dik duruşları karşısında inkarın kaleleri, kuleleri mutlaka yıkılacaktır. Çünkü Hak gelince, batıl zail olur.

Allah bu mücadelede samimi olan kardeşlerimizi korusun!

Bu kurtuluş hareketi tüm Türkiye’ye, bölgemize ve insanlığa hayırlı olsun!