Bir yerde zalim varsa, orada kaçınılmaz olarak da mazlum vardır. Hiçbir yerde ve hiçbir zaman mazlumun ahı yerde kalmaz. Mazlumun sahibi olan Allah der ki: “… Nihayet zulme gömülenler, nasıl bir devrimle devrileceklerini günü gelince öğrenecekler.” (Şuara, 227) Allah’ın yasası olan bu ilke değişmez; er yada geç muhakkak bunun gereği yapılır. Zalimliği ile öne çıkmış nice insanlar, nice devletler ve nice imparatorluklar yerle bir olmuş, yerlerinden yeller esmektedir.
Zulmedenler eninde sonunda yok olup giderken muhakkak izler bırakırlar. Zalimler ve zulümleri bizler için ibretlik hadiseler olarak tarihteki yerini alırken, bazıları için de takip edilecek, izinden gidilecek hadiseler olarak yine tarihteki yerini alırlar. Bu bir zihniyet meselesidir, bir duruş meselesidir, bir vicdan meselesidir. Evrensel ve insani olan bu değerler dumura uğrayınca, yalama olunca artık erdem adına hiçbir şey ortalıkta kalmaz. İnsan ve vicdan kumaşı yıpranmış, artık dikiş tutmaz olmuştur. Tabi ki kumaş bu hale gelince terzi tarafından değer görmez, defolu olup hurda kategorisinde yer alır ve bir kenara atılır.
Siyasal hayatın terzisi olan millet de kumaşın kalitesinden ve kalibresinden anlama noktasında mahirdir. Bir kenara atma işini çok iyi becermektedir. 15 Temmuz Darbesi’nden sonra yaşananlar, Hdp’lilerin gözaltına alınmaları ve ardından gelen tutuklamalar; Cumhuriyet gazetesi ile ilgili soruşturmalar ve ardından gelen tutuklanmalar sonrasında yaşanmakta olanlar bir hakikati daha ortaya çıkartmaktadırlar. Birileri hemen harekete geçip otomatik olarak zalime arka çıkmaktadır.
Darbecilerin bu ülkeye ve bu ülkenin güzel insanlarına yaptıkları kötülüklerin izleri silinmemişken ve uzun süre de silinemeyecek olmasına rağmen bunlara arka çıkmak, bunların mağduriyetlerinden dem vurmak acaba neyin peşinden koşmaktır? Biz mağdurun yanındayız diyerek bu işten kurtaramazsınız. Bu memlekette başörtülülere yapılan zulümler, okul önlerinden geri çevirmeler, ikna odalarında psikolojik işkencelere tabi tutmalar yaşanırken frekanslarınız bu mağduriyetleri çekmiyor muydu? İmam hatip neslinin köküne kibrit suyu dökülürken neredeydiniz? Bunlar sizin mağdurlar kategorinize girmiyor muydu? İrticacı diye Müslüman askerler ordudan atılırken siz neredeydiniz? Bir devletin ordusu o devletin başbakanına ana avrat söverken, zulmederken neredeydiniz? Siz iflah olmazsınız. 1950 öncesinde aldığınız beddualar iki yakanızı bir araya getirmeyecektir. Siyasetin terzisi olan aziz milletten ilgi görmeyince hainlerden medet ummaya başladınız. Bu bile iflah olmayacağınızın resmidir. Siyasetle gelenlerin siyasetle gitmeleri gerekirmiş. Eyvallah da siyasetle gelmek yetmiyor, millet adına siyaset yapmak gerekiyor. Siyaset yapmaya devam edenler siyasetle gitmelidir. Terör örgütleriyle iş tutanların nasıl gideceğinin yolunu hukuk belirlemiştir. Bu herkes için geçerlidir. Hainlere arka çıkmak mayın eşeği olmaktır. Ne kadar da meraklısınız.
Ömer Naci YILMAZ