Akıncılar Dergisi Türkiye'nin Güncel, Doğru ve Seviyeli Haber ve Bilgi Portalı
Bundan yüz sene önce emperyalist devletler bir harita çizmişlerdi. Bazı yerleri haritalarının içine almışlar bazı yerlerini de sınır dışı bırakmışlardı. Bize de Kars-Edirne arasında bir yer vermişlerdi.
Bize diyorlardı ki: Biz bu yerleri sizden koparacağız, artık Balkanlarda neler oluyor sizi ilgilendirmesin, Kafkaslarda neler oluyor sizi ilgilendirmesin, Orta Doğu’da, Afrika’da neler oluyor sizi ilgilendirmesin…
Biz de bize yazılan bu reçeteye yüz sene boyunca riayet ettik. Kafamızı hafif kaldırdığımızda ise hemen balyozu kafamıza indiriverdiler. Zaten Cumhuriyetimizin ilk 25-30 senesinde devrimleri yapmaktan, ekonomik durumumuzla ilgilenmekten hiçbir şey yapamadık… Bu iş 21. Yüzyılın ilk 10 yılına kadar devam etti…
Düşünün siz, altı asır boyunca dünyaya hükmediyorsunuz, 23 milyon metre karelik bir coğrafyada adaletinizle, devlet yönetme kabiliyetinizle, hoşgörünüzle devlet yönetiyorsunuz ama 780 bin kilometrekarelik bir alana hapsoluyorsunuz.
Bu kabul edilemezdi, yerin altına çekilen hücrelerimizi harekete geçirmemiz gerekiyordu…
Misak-ı Milli sınırlarımıza kavuşmamız gerekiyordu. Suriye’nin Kuzeyi, Kuzey Irak’tı Misakımız. Tahakkümle elimizden alınan topraklarımızı geri almanın zamanı gelmişti…
İşte 21. Yüzyılın haritası yeniden çiziliyor. Ve bu haritanın sınırlarını bu sefer emperyalist devletler değil Türkiye belirleyecek.
Bunun işaret fişekleri Azez-Cerablus, Afrin ile verilmişti öyle ki, Fırat’ın Doğu’su ile de mesaj verildi.
….
O zamandan bu yana çok şey değişti tabiki. Şimdi bekleyen taraf Türkiye. Zamanında bu toprakların paylaşılması üzerinde hemfikir olan devletler şimdi başka başka plânların peşinde. Herkes kendi penceresinden bakıyor olaya…
Sahada Türkiye hiçkimsenin işaretini beklemeden, bağımsız izlediği politikalarla sınırlarını tahkim ediyor, diğerleri ise günlük politikalarla Türkiye’yi yanına almaya çalışıyorlar…
Bölge’de ne ABD, ne Rusya ne İngiltere ne de diğer aktörler hemfikir değil. Öyle ki menfaatler çatışıyor alanda.
Maçın kazananını da hiç şüphesiz ki 20. yüzyılın Türkiye’si değil 21. Yüzyılın Türkiye’si belirleyecek…
Selam ve dua ile…
İBRAHİM YAVUZ
