İran rejiminin İsrail’e karşı Suriyede Kudüs Ordusu, Direniş Cephesi kuruyoruz diye askeri, siyasi ve ekonomik olarak Esed rejimini desteklemesi, savunması baştan beri kocaman bir yalandı.
Amerikan’ın Irakı istilasına, Afganistanı işgaline, İsraili’in Gazzedeki saldırılarına karşı suskun kalan bu iki yüzlü cephe, şimdi bölgede Rus emperyalizmi ve yayılmacılığının stratejik çıkarları için maşalık ve jeopolitik menfaatleri için de akıttığı müslüman kanlarına, işlediği katliamlara ortaklık yapmaktadır.
Rusya, Ermenistan, İran, Suriye ve Lübnan (Şii) Hizbullahı ve (Şii) İbadi Hükümeti Türkiye’yi doğudan ve güneyden kuşatmaya ve boğmaya çalışıyor. Böylece; ”Direniş cephesi” hikayesi de kendi yalan ve sahtekarlıklarının kıskacından kurtulup Hizbüşşeytanlığı meydana çıkıyor.
Bugün karşımızda, (Merkber Rusya) Kahrolsun Rusya! diyen bir İranla değil, (Durut ber Rusya); Yaşasın Rusya diyen, Cuma Hutbelerinde Rusyanın başarısı için dua eden, bölgede fitne kazanı kaynatan, işbirlikçi Ehli Sünnet düşmanı Safevi bir İranla karşı karşıyayız.
Dün; ”Hizbullahi İran” olarak Amerikaya, Rusyaya, İsraile kafa tutan bu devlet ve insanlar bugün; başını Rusya ve Çin’in çektiği Hizbuşşeytan Cephesinde zağarlık yapıyor.
Dün’ün, Hizballahi (Şii) müslümanları bugün, Hizbişşeytan cephesinde (ehli sünnet) kardeşlerine karşı islam düşmanlarıyla birlikte çoluk çocuk, genç yaşlı demeden müslüman kanı döküyor.
Bugünün İranı, dün; Selahaddin Eyyubiye karşı savaşan ve 15 Temmuz 1099’da Kudüs’ü Haçlı ordularına kendi elleriyle teslim eden Şii Fatim’i Devletinden bir fakı kalmamıştır.