ZEMAHŞERÎ
(الزمخشري)
Ebü’l-Kāsım Mahmûd b. Ömer b. Muhammed el-Hârizmî ez-Zemahşerî
(ö. 538/1144)
el-Keşşâf adlı tefsiri yanında Arap dili ve edebiyatına dair çalışmaları ile tanınan çok yönlü Mu‘tezile âlimi.
27 Receb 467 (18 Mart 1075) tarihinde Hârizm bölgesinde Türkmenistan’ın Taşavuz (Daşoğuz, Taşauz) ili Köroğlu ilçesindeki (İlmamedov, XX/2 [2011], s. 192) Zemahşer’de doğdu. Mekke’de Kâbe’ye mücâvir olarak bulunduğundan “Cârullah”, mensup bulunduğu bölgenin övünç kaynağı sayıldığı için “Fahr-i Hârizm” lakaplarıyla anılır. Zemahşerî’yi genelde Fars kökenli kabul edenlerin yanında, özellikle yaşadığı dönemde Hârizm’deki nüfusun büyük çoğunluğunu Türkler’in oluşturmasından dolayı Türk asıllı kabul edenler de vardır. Bununla birlikte Zemahşerî eserlerinin hemen tamamını Arapça kaleme almış, hatta eserleriyle bu dile hizmet etmeyi şeref saymıştır (el-Mufaśśal, I, 17-19). Şiirlerindeki bazı ifadelerden onun dindar bir aileden geldiği anlaşılmaktadır. Selçuklu Veziri Müeyyidülmülk tarafından herhalde siyasî bir sebeple hapse atılan babası ilim ve takvâ sahibi bir mahalle imamı idi ve muhtemelen hapiste iken vefat etmişti; dedesi de dindar bir kişiydi (Zemahşerî, Dîvân, s. 270-275). Kaynaklarda Zemahşerî’nin bir bacağının takma olduğu, bu yüzden uzun elbise giydiği belirtilir. Onun topal kalmasının sebebiyle ilgili olarak bir seyahat sırasında şiddetli soğuktan ayağının donması, damdan veya binek hayvanından düşmesi, çocukluk yıllarında bir kuşun ayağını kopardığı için annesinin bedduasını alması gibi olaylardan söz edilir. İbn Hallikân’ın naklettiği bir rivayete göre Zemahşerî, insanların kesik bacağı sebebiyle kendisi hakkında yanlış bir düşünceye kapılmasından endişe ettiğinden ayağının şiddetli soğuktan donması yüzünden kesildiğine dair birçok kişinin şahitliğini içeren bir belge düzenlemiştir (Vefeyât, V, 169).
Yaşadığı dönemde Hârizm canlı bir ilim ve kültür merkeziydi. Buna rağmen Zemahşerî gerek sakatlığı gerekse ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi yüzünden babası tarafından terzilik mesleğine verildi; fakat onun ilim tahsili hususundaki ısrarı üzerine medreseye gönderildi. Vefatından birkaç yıl öncesine kadar ilim tahsili ve icâzet almak için çaba sarfetti. Gençlik yıllarından itibaren Hârizm, Buhara ve Bağdat gibi ilim merkezlerinde birçok âlimin derslerine katıldı. İlmî şahsiyetinin oluşmasında en büyük pay, lugat, nahiv, tıp gibi alanlarda döneminin en büyük âlimlerinden kabul edilen Mu‘tezile âlimi Ebû Mudar Mahmûd b. Cerîr ed-Dabbî el-İsfahânî’ye aittir. Hârizm’de Mu‘tezile mezhebinin görüşlerini yaydığı söylenen Dabbî, Zemahşerî’yi yetiştirmesinin yanında ona her türlü maddî ve mânevî yardımda bulunup bazı devlet adamlarıyla tanışmasına vesile oldu. Zemahşerî’nin Mu‘tezile düşüncesiyle irtibatını sağlayan iki hocasından daha söz edilmektedir. Bunlar Zeydî-Mu‘tezilî müfessir, fıkıh ve kelâm âlimi Hâkim el-Cüşemî ile (İbrâhim b. Kāsım, II, 892) kendisine kelâmda (usul) hocalık, tefsirde öğrencilik yapan, son dönemin en önemli Mu‘tezile kelâmcısı kabul edilen Rükneddin İbnü’l-Melâhimî’dir (Abdüsselâm b. Muhammed el-Enderesbânî, s. 368; Taşköprizâde, II, 100; ayrıca bk. Koloğlu, s. 49). Zemahşerî, Bağdat’ta Ebü’l-Hasan Ali b. Muzaffer en-Nîsâbûrî ve Ebû Nasr el-İsfahânî’den edebî ilimler, Ebü’l-Hattâb Nasr b. Ahmed İbnü’l-Batir, Ebû Sa‘d eş-Şekkānî ve Ebû Mansûr Nasr el-Hârisî’den hadis, Ebû Abdullah ed-Dâmegānî’den hadis ve fıkıh dersleri aldı. Mekke’de Ebû Bekir Abdullah b. Talha el-Ya‘bürî’den Sîbeveyhi’nin el-Kitâb’ını okudu; Ebü’s-Saâdât İbnü’ş-Şecerî’den nahiv ve edebiyat tahsil etti.
Talebe seçiminde ve icâzet verme hususunda çok titiz davranan Zemahşerî Hârizm, Bağdat, Mekke gibi şehirlerde birçok öğrenci yetiştirdi. Bakkālî, Ali b. Muhammed el-İmrânî el-Hârizmî, Âmir b. Hasan es-Simsâr, Ebü’l-Mehâsin İsmâil b. Abdullah et-Tavîlî, Ebû Sa‘d Ahmed b. Mahmûd eş-Şâşî ve Muvaffak b. Ahmed el-Mekkî onun talebeleri arasında zikredilebilir. Yakın dostu ve hâmisi olan Mekke Emîri Ebü’l-Hasan Ali (Uley) b. Îsâ b. Vehhâs da Zemahşerî’ye hem hocalık hem öğrencilik yaptı (İbnü’l-Kıftî, III, 268; Lane, s. 251). Zemahşerî Ebû Tâhir es-Silefî, Reşîdüddin el-Vatvât, Ebû Tâhir el-Husûî ve Zeyneb bint Şi‘râ gibi âlimlere de icâzet verdi. Hadis rivayet ettiği bilinen Zemahşerî’den İbn Şehrâşûb gibi bazı Şiî âlimleri rivayette bulundu. Çağdaşı Abdüsselâm b. Muhammed el-Enderesbânî, Zemahşerî’nin Hârizm’de hadis ilmini ihya eden ilk kişi olduğunu ve Irak’tan hadis kitapları getirtip insanları bunları okumaya teşvik ettiğini, bu sayede hadis ilminin bölgede yayıldığını söylemektedir (Fî Sîreti’z-Zemaħşerî, s. 379). Zehebî ve İbn Hacer hadis rivayeti konusunda Zemahşerî’yi “sâlih” olarak nitelendirmiş, ancak insanları i‘tizâlî fikirlere davet ettiği için onun özellikle el-Keşşâf adlı tefsirine ihtiyatla yaklaşılması gerektiğine dikkat çekmişlerdir (Mîzânü’l-iǾtidâl, IV, 78; Lisânü’l-Mîzân, VI, 4). Hiç evlenmemiş olduğu anlaşılan Zemahşerî, Selçuklu Veziri Nizâmülmülk’e yazdığı bir şiirde değersiz kişilerin yüksek makamlara geçtiğinden şikâyette bulunup kendisinin üstün meziyetlerinden dolayı lâyık olduğu makama getirilmesini istedi. Fakat muhtemelen kendini çok övmesi ve Mu‘tezilî olmakla iftihar etmesi gibi sebeplerle beklediği ilgiyi göremedi. Bunun üzerine Hârizm’den ayrılıp Horasan’a gitti; bazı devlet adamlarıyla görüştü ve bir kasidesinde Mücîrüddevle el-Erdistânî’yi methetti. Ardından İsfahan’a geçti; burada da Melikşah’ın oğlu Muhammed’le yakın ilişki kurup onu öven şiirler yazdı.
Zemahşerî 512 (1118) yılında şiddetli bir hastalığa yakalandı. Bu sırada gördüğü bir rüya üzerine devlet adamlarına bir daha methiye yazmamaya, onlardan ihsan ve makam talep etmemeye karar verdi. Sağlığına kavuştuktan sonra Mekke’ye gitmek üzere yola çıktı; Bağdat’a uğrayıp buradaki âlimlerle görüştü, onların derslerine katıldı. Mekke’ye ulaştığında Emîr Îsâ b. Vehhâs tarafından karşılandı. Bu arada Arap yarımadasının birçok bölgesini dolaştı. Seyahatleri esnasında Arap kabileleriyle ilgilendi; Arapça’nın incelikleri ve farklı lehçeleri hakkında geniş bilgi edindi. Mekke’de iki yıllık ikametinin ardından Hârizm’e döndü. Burada Hârizmşahlar Hükümdarı Kutbüddin Hârizmşah ile oğlu Atsız ona büyük itibar gösterdi. Hârizm’e dönüşünden on yıl kadar sonra tekrar Mekke’ye hareket etti. Dımaşk’a uğrayıp Tâcülmülûk Böri b. Tuğtegin ve oğlu Şemsülmülûk’le görüştü; onları Bâtınîler’e ve Haçlılar’a karşı mücadelelerinden dolayı övdü. Dımaşk’ta