Perşembe , 21 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
Dünyada, ‘’Güçlendirilmiş Parlementer sistem’’ diye bir sistem mi var

Dünyada, ‘’Güçlendirilmiş Parlementer sistem’’ diye bir sistem mi var

Dünyada, ‘’Güçlendirilmiş Parlementer sistem’’  diye bir sistem mi var?
Türkiye’nin yönetimi asla batı emperyalizminden beslenen çaylaklara ve kendini kurt zanneden çakallara terkedilemeyecek kadar önemli ve hayati bir meseledir.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde iktidara karşı muhalefet anayasal çizgiler içinde her türlü mantıklı siyasi tepkiyi vermek, onun çözümünü ortaya koymak için vardır ve bunun için çalışır. Türkiye’de ise; muhalefet kin ve nefret üzerine kurulan ve kurgulanan darbeler, yalanlar, iftiralar, düşman ile işbirliği de dahil… iktidarı devirmeye odaklanmış bir öç alma hareketi görevini icra etmektedir. Bu ülke ve milletimiz için ne iyilik yaparsanız yapın, onların gözünde hep kötüdür…

Milli ve yerli olan her şeyden uzaklaşan, batılı emperyalistlere kul köle olan dilsiz ve  sağır sevdaları, şanzıman dağıtmış düş ve düşünceleri, gaz sıkışmasından oluşan karın ağrıları, pis kokular üreten barsak gurultularına sahip bir muhalefetle karşı karşıyayız. Devlet ve millet düşmanı, servet ve yatırım düşmanı, iş ve aş düşmanı… bütün bunlarla birlikte düşmanın dostu olan bir muhalefet. CHP ve onun sisam ikizi  BDP, zaman zaman da onlara ittifaklar ekseninde eskortluk yapan siyasi partiler iktidar olamama sıkıntısının meydana getirdiği sivilcelerini kaşıyarak iktidarın her yaptığına otomatik olarak uyuz olmakta ve kirli kirli kaşınıp durmayı muhalefet yaptıklarını zannetmekteler. Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana iktidara gelen partilerin en büyük çıkmazı koalisyon yapmak zorunda kalarak karar alamama ve icraat yapamamaktır.

Türkiye’de yapılan işler, yatırımlar önce; tek parti CHP iktidarları döneminde, sonra; tek başına iktidara gelen Demokrat Parti döneminde, en son olarak da; AK Partinin 18 yıllık iktidarı dönemlerinde yapılmıştır.  Koalisyon dönemleri daha çok zamanı katletmenin, milli servetlerimizin çarçur edilme dönemleridir. Bu da batının Türkiye’ye dayattığı demokrasi ve özgürlük şablonunun ağır faturasıdır. Darbeler dönemi soyguncuların, vurguncuların, hırsızların, devletin ve hazinenin dibini oyanların, milleti adam yerine koymayan diktatörlerin dönemleridir. Koalisyonlar dönemi ise karar alamayan ortaklarının bakanlık ve köşe kapmaca oynadıkları, ülkemize milyar dolarlarca maddi ve manevi ağır zararlar verdikleri dönemlerdir. Bu dönemlerde kaybeden hep milletimiz ve devletimizdir. Kazançlı çıkanlar ise; emperyalizmin ülkemizdeki yerli ve yabancı uzantıları olan güç odakları olmuştur. Bu acı tecrübeleri bizzat yaşayan ve bunlardan zarar gören milletimiz, en sonunda Türkiye’nin kendi tarih ve geleneğine en uygun yönetim tarzı olarak ‘’Başkanlık Sisteminde’’ karar kılarak Recep Tayyip Erdoğan’ı Türkiye’nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak devletin başına getirmiş devletin ve milletin dümenini ona emanet etmiştir.

Bu tarihten önce parlamenter sistemin  doğası gereği mecliste yapılan sürtüşmeler, didişmeler, inatlaşmalarla karar alınamadan boşa geçirilen yıllar yerine, Başkanlık Sisteminin başkana verdiği yetkilerle en hızlı, en akılcı ve en yararlı kararlar alınarak en hızlı çözümlere gidilmiş, ülkemizde 50 yıldır yapılamayan yatırımlar yapılmış, bir asırdır çözülemeyen sorunlar çözülmeye başlanmış, Türkiye’ye yakışır askeri, siyasi, ekonomik, kültürel, diplomatik bir rota izlenmiş, ihracat rekorları kırılarak ülkemiz birçok gelişmiş ülke ile rekabet edebilir bir seviyeye getirilmiştir. Sorunlar bitmiş, problemler çözülmüş, her şey hallolmuş değil elbet. İki asırdır batırılmaya ve yok edilmeye çalışılan bir milletin madde ve mana planında kaybettiklerini yirmi yılda telafi etmek mümkün değildir. Ama, ‘’Başkanlık Sistemi’’ ile ülkenin içine düştüğü girdaptan çıkış yolları belli olmuş, mili ve yerli düşünceye, siyasi ve ekonomik atılımlara yöneliş başlamış, milletimiz ve devletimiz kendi özüne ve aslına dönmek için her türlü ve yönlü çalışmanın içine girerek bir diriliş hareketi başlatılmıştır.   Ama protez beyinli, yarım akıllı, uzaktan kumandalı CHP’nin başını çektiği, kuyruğu BDP olan muhalefet bu alınan mesafelerin hiçbirinden, yapılan hiçbir işten mutlu değildir.

Şaşkın muhalefet Türkiye’nin emperyalistlere karşı verdiği özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin önünde her türlü engel çıkarmayı, cehalet ve dalalet içinde inat ve ısrarla batılı efendilerine askerlik yapmayı sürdürmektedir. Başkanlık sistemi milletimizin dinine, tarihine, kültür ve medeniyetine en uygun bir sistem olduğunu Türkiye’yi ve milletimizi tanıyan ve seven herkes görmektedir. Kör muhalefet hariç. CHP ve sevgili dostları  ‘’Güçlendirilmiş Parlamenter sistem’’ derken, tek başına Parlamenter sistemin ne kadar güçsüz ve yetersiz olduğunu da söylüyorlar aslında. CHP’nin batıdan, BDP’nin Kandilden, İyi Parti’nin de nereden beslendiği biliniyor.

Türkiye’nin yönetimi asla batı emperyalizminden beslenen çaylaklara ve kendini kurt zanneden çakallara terkedilemeyecek kadar önemli ve hayati bir meseledir. Buna milletimiz ‘’Başkanlık Sistemini’’ referandumla kabul ederek onaylamış ve karara bağlamıştır. Başkanlık sistemine karşı çıkanlar; Türkiye Ay’a giderken, yaya yürümekte inatla direnen, cehalet veya ihanet içinde debelenen batı emperyalizminin uşağı omurgasız sürüngen muhalefet partilerinin kapkara ufuksuz ufuklarıdır.

Arif Altunbaş, Haber 7

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Arif Altunbaş Türkiye gibi kendi kimliği, benliği, medeniyeti ve kültüründen koparılmak istenen ülkelerde, “aydın” kavramı, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir