Ellerinde mahkum birçok belediye. İlgisizlik, bilgisizlik ve bakımsızlıktan perişan lime lime dökülüyor. Akılsız başın faturasını ayaklar ödermiş en sonunda. Vatandaş, verdiği oyun bedelini ödüyor.
Sadece bir avuç kent soylu şımarık azınlıklar var yanında. Altlarında son model arabalar, dillerinde yoksulluk ve fakirlik edebiyatı, hepsi de zil zurna takılmışlar bir yalanın ardına. Eğlence ve fuhuş partileri, uyuşturucu seansları, gelecek zamanın baharı, Kafdağı ütopyaları ve içki sofraları.
Pinokyo konuştukça konuşuyor ve uzadıkça uzuyor burnu.
‘’Bana oy verin, 6 ayda uçuracağım Türkiye’yi’’, ne isterseniz bedeva diyor Pinokyo ama, yalancı çobanın sözüne kimse inanmıyor. Kan ve leş kokusu almış akbabalar dolaşıyor ülkemin üzerinde. Ve kurt postuna bürünmüş uyuz çakallar.
Yürüyen merdivene binmeyi beceremeyen ahmaklar, Konya’yı kaza yapan salaklar, Akdeniz bölgesini Güneydoğu Anadolu bölgesi sananlar, Maraş’ a Antep, Adıyaman’a Diyarbakır diyen şaşkınlar, okuduğu ayete Erbakan’ın sözü’’, Hz. Aliye fikir adamı diyebilecek kadar cahil fırıldaklar Everest tepesini Çankaya yokuşu zannediyor.
Milletimizin dini, tarihi, kültür değer ve hassasiyetlerinden habersiz cahillerin zır denilen dibi, pusulasını şaşırmış batıya öykünen zibidi, Türkiye’nin amiral gemisine kaptan olmak isteyen bir eli kandilde bir eli Londra’da biri
Pinokyo, karabasan gibi destursuz giriyor ülkemin rüyalarına. Sermek istiyor milleti ve devleti emperyalizmin ayaklarına. Çevresindeki çifte standarlı kalpazanlarla ve hainlerle, ne halt yemiyorlar ki birkaç oy ve milletvekilliği hesabına?
Pinokyo konuştukça uzuyor burnu. Uzuyor yollar, uzuyor vadettiği gelmeyecek baharlar. Aydınlığa karşı savaşıyor karanlığın mankurtları yarasalar. Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış, bunu öğrenememiş Pinokyo daha.
Defolu bir tarihi sırtlamış omuzlarına, ‘’ben falan geliyorum’’ diyor bir kukla meydanlarda. Nereden nereye, nasıl ve neden, kiminle ve ne yapmaya geliyor Amerika ve Avrupa’dan gaz alıp millete gas veren ve ortalığı pis kokulara boğan bu adam!
Arkasında esiyor batının ve emperyalizmin hain rüzgarı. Yalandan parlıyor gözleri, sanki birer otomobil farı kulakları. Uçuyoruz bir bilinmeze, yelkenler fora. İstikamet batının tefeciler ve faizciler çıkmazları.
Pinokyo konuştukça konuşuyor ve uzadıkça uzuyor burnu.
Fonlanan medya, fitnenin çeteleri troller, çemkiriyor gece gündüz sağa sola. Ulumalar havlamalar, zırlamalar hırlamalar, karalamalar saldırılar karışıyor kalabalıkların uğultusuna. Omurgasız ve sürüngen olunca insanlar kokuşuyor meydanlar, ayağa düşüyor ahlak, dürüstlük ve politika işte bu kadar.
Bunca cehalet ve ihanet karşısında sarsılır temelsiz temeller, kırılır bindikleri arabalardaki mil, şanzıman dağıtır, debriyaj sıyırır, tutmaz frenler artık. Yuvarlandıkça yuvarlanır insan bir felaket çukuruna. Milli Görüş Saadet ve bak geliyor felaket.
Eskaza yarın, bütün bileşenleri ile en önde bitirirse yarışı pinokyo. İktidardadır zulüm ve yeniden fitne. Ayakkabısı ile seccadeye basar, sarhoş ezana küfreder ibne. Ezan susturulur, camiler diskotek olur yine, Müslüman yerli düşman sayılır. Yürür zulüm ve işkence, baskı ve terör milletin üzerine üzerine.
Pinokyo konuştukça konuşuyor ve uzadıkça uzuyor burnu.
Şu ayak takımının hepsini toparlayıp bir araya getirseniz yine de onlardan bir baş ve bir Tayyip Erdoğan olmaz. Aslında onlar da bilir bu gerçeği ama inat, nefret ve domuzluğundan… Dini diyaneti, aklı fikri, vicdanı izanı, kalbi gönlü, gözü kulağı Hakka ve hakikate dönük olan herkes insan bilir gündüzle geceyi. Kime sorsan çözer Türkiye için batıda kurgulanan bu alçak bilmeceyi.
Yalancının dini imanı yoktur, hak ve hukuk dinlemez Ama takılır peşine bir sürü MAL.
Kötüler kötülükler, sapkınlar sapıklar, eğriler ve yamuklar, yalancılar ve iftiracılar, vatan ve milleti düşmanları ülkeyi beş paraya satar. Bir millettir Müslümanlar. Bir devlettir. Vahdet içinde kesret, kesret içinde HAK ve hakikat, adalet ve selamettir onlar.
Pinokyo konuştukça konuşuyor ve uzadıkça uzuyor burnu, yalanın saltanatı seçim sadığına kadar. Sandıktan sonra mallarla birlikte düşen nalları pinokyo toplamaya başlar. Yalancı pehlivan çıkar da çıkar meydana, yenilir de yenilir, serilir de serilir paspas gibi yere.
Ve yürür erleri Türkiye’nin. Yürür üstüne yalan ve zulmün.
Arif Altunbaş, Haber 7